Alternatifim Cafe

Güdümlü Bilim - Gerçek Bilim

Discussion started on Felsefe

                     

    Bilimi tartışabilmemiz için gerçek bilimin ne olduğunu doğru anlamda bilmemiz gerekir. Kendini bilim insanı zanneden kimi insanlar karşıtlarını yermeyi, sövmeyi, hor ve hakir görmeyi, alaya almayı… bilim yapma zannetmektedirler.

     Bu şekilde düşünüp davranmanın karşıtlarına da aynı şekilde davranma hakkı verdiğini nedense düşünememektedirler. 

     Halbuki bilim kavga etme değil gerçeklerin, doğruların aranıp bulunduğu insanlığın diğer canlılardan farklılaşıp uygarlaştığı tek yoldur.

Bilimi çeşitli yol ve yönetemnlerle gerçekleri, doğruları arayıp bulma çabaları olarak tarif edebiliriz.

     Öğrenme, düşünme muhakame edip sonuç çıkarabilme melekelerine sahip her insan bu çabalara ortak olabilir. Bilim yapma hiçbir zümrenin tekelinde değildir.

İnsanlar genelde fikir ve düşünce yönünden tarafsız olamazlar. Fikir ve düşünceler hayatlarını yol ve yön verdikleri, onlarla doldurdukları din-lerin, inançların ve de inançsızlıklarının, kimi felsefe temellerinin… vb gibi çok çeşitli etkenlerin etkisi altında farkılaşırlar. Bu nedenle birilerinin siyah dediğini bir başkaları beyaz diyebilir. Bu farklılıklar tam bir zıtlık oluşturabilir.

     Gerçekte bu farklılıklar düşünce-fikir ufkumuzu genişleten zenginliklerdir. Düşünen fakat zaman zaman yanılan insanlar düşünüp üret-meyen insanlardan çok daha değerlidir. Bu nedenle bilimi yanlışların içinden doğruları-gerçekleri bulma çabaları olarak da tarif edebiliriz.

     Bir insanın düşüncesini bilimsel yol ve yöntemlerle ortaya konulmuş kanıtlarla desteklenmediği halde tartışmasız gerçek ya da gerçekler olarak kabul etmesi tüm düşüncelerini, teorilerini bu sahte gerçek üzerine kurgulamaya çalışması tutuculuktur ve bilimin en büyük düşmanıdır.

Gerçek bilim insanları hiçbir zaman şu düşünceyi - fikri - teoriyi peşinen doğru kabul edelim, tüm öngörülerimizi buna göre yapalım da sonra kanıtlarını arayıp buluruz demez, diyemez.

Gerçek bilimin temeli önce kanıt sonra sonuç ilkesidir.

Gerçek bilim gözlem ve deneylerle sınanmış kanıtların işaret ettiği gerçekler ve bu gerçeklere dayalı mantıksal çıkarımların oluşturduğu basamaklarla yükselir.

     Bir teist için Tanrının, bir Yaratıcı İradenin varlığı inkar edilemez gerçek kabul edildiği gibi bir ateist içinde aynı şekilde bir Tanrının, bir Yaratıcının var olmadığı tartışılmaz bir şekilde gerçek kabul edilir ve tüm öngörüler doğruluğu şüpheli, birinden biri kesin şekilde yanlış bir birine zıt bu öngörüler üzerine inşa edilir.

     Bu nedenle bir teistle bir ateistin tutuculuk yönünden herhangi bir farkı yoktur.

    Bir ateistin Tanrının var olup olmadığına tartışmaya bile tahammülü yoktur. Bunun dışındaki her fikir akıl, mantık ve bilim dışıdır. Bu fikir-leri ortaya koyup savunanlar örümcek kafalı yobazlar, gericilerdir.

     Ateizme gönülden inananan bir kimse için:

     Tanrı, Yaratıcı İrade yoktur. Tanrı, Yaratıcı irade yok ise:
     1)-Tüm evren, evrendeki düzen ve sistemlere benzeyen yapılar rastlantıların sonucu oluşmuştur.

    2)-Bu gün şaşkınlık ve hayranlıkla gözlemlediğimiz canlılık rastlantılarla oluşmuş bir canlı hücresinin zaman içinde evrimleşmesi sonucu meydana gelmiştir.

Ateizme göre bunların başka cevapları da yoktur. Bir bakıma ateizm doğru yada yanlış bu cevaplara mahkumdur.

     Ateizimin temel aldığı bu görüşler gözlem ve deneylerle gösterilmiş gerçekler midir?

     Tarafsız bilim bu soruya hayır cevabı veriyor.

      Ateizmin temelleri başta maddenin sakımı, termodinamik kanunları olmak üzere tüm doğal kanun, kural, ilkeler ve bütün bunlara dayalı mantıksal çıkarımlar tarafından şiddetle ret ediliyor ve yalanlanıyor.

     Bir bakıma ateizm ve uzantısı öngörülerin bilim yönünden temelleri yoktur.


Devam edeceğiz.

#1 - Haziran 28 2014, 22:00:44


                                      TERSİNİM GERÇEĞİ


    Ateizmin yan ürünü olan Materyalizm her şeyin maddesel bir karşılığının olduğu  maddeye indirgenebileceği mantığını temel almış  nice bin yıllardan beri bilimi etkileyen felsefelerin başında gelir.

    Materyalizmin Tanrı tanımazlar tarafından sahiplenilerek bilimin Tanrının olmadığı doğrultusunda yorumlanmaya çalışması bu felsefeye dinselliğe benzer tek yönlülük, tutuculuk, bağnazlık getirmiştir.

    Hâlbuki bilim tam bir düşünsel özgürlük ve tarafsızlık ister. Bunun nedeni ise doğamız gereği çok sık yanılmamız  aldanmamızdır. Bir bakıma algılayabildiklerimiz doğrular yanlışlar yığınıdır.

      Gözlem ve deneylerle; ulaştığımız gerçeklere dayanan mantıksal çıkarımlarla bu yığından doğruları arayıp bulmaya çalışırız ki buna bilim yapma diyoruz.

    Gözlem ve deneylerin  mantıksal çıkarımların sonuçlarına dayanmadığı halde peşinen ret ve inkâr edilemez gerçekler kabul edilmiş  dinlere inançlara ya da felsefelere dayalı hiç bir varsayım bilime temel alınamaz  bilim bu tür varsayımların üzerine kurgulanamaz.

     Kurgulanırsa ortaya çıkan pek çok vahim hatalar yanlışlar içeren güdümlü bilim olur.

    Temel alınan mantık yanlış ise ulaşılan sonuçların da yanlış olacağı açıktır.

    Her şeyden önce bilim terazisinin doğru kurgulanmış olması gerekir. Eğer terazi yanlış tartıyorsa doğru tartmak için yapılan çabalar sonuç vermeyecektir.

    Tersinim nice uzun zamandır uygulanan bir büyük yanlışı ortaya koymakta  bilime yeni bir anlam ve boyut kazandırmaktadır.

     Bu nedenle tersinim tüm bilimsel bulguları yeniden sorgulayıp yorumlayacak tüm yaşantımızı yeniden yön ve şekil verecek kadar önemlidir.

    Fakat her şeyden önce bir mantık düzeltmesi gereklidir.

     İyiler kötülerle  güzeller çirkinlerle  doğrular yanlışlarla tartılıp kıyaslanırsa gerçek gerçeklere  her türlü yanlışlardan hatalardan arındırılmış gerçek bilime çok daha kolay ulaşabiliriz.

     Bu nedenle bilim kesinlikle tarafsız ve özgür düşüncelerin  araştırmaların  yorumların ürünü olmalıdır.

     Tersinim buna önce kanıt sonra sonuç ilkesi olarak tanımlar ve bilime temel alır.

    Tersinim hangi dine  inanca  felsefeye temel olursa olsun doğruluğu bilimsel yöntemlerle gösterilmemiş hiçbir varsayımı inkâr edilemez gerçek ya da gerçekler olarak kabullenmez.

Bilimin bu tür sahte gerçekler ya da şüpheli varsayımlar üzerine kurgulanmasına izin vermez.

    Bilimin ortaya koyduğu gerçekler hiçbir zaman birbirleriyle çelişmez. Uydurmak için eğip bükmeler zorlamalar gerektirmez

    Tersinim şu esaslar üzerine kurulmuştur.

    1)-Varoluştaki tüm düzen ve sistem sahibi yapılar zaman içinde tersinime uğrar. Sonuç kaçınılmaz olarak düzensizlik  sistemsizlik  bozum ya da karmaşadır.

    Tersinim tüm düzen ve sistem sahibi yapılarda oluşan eskime  yıpranma  azalma  çoğalma çeşitlenme  değişme  sakatlanma  hastalanma yaralanma ihtiyarlama vb. Şekillerindeki OLUMSUZLUKLARIN genel ifadesidir.

Olumlu değişimler yoktur.

Mutasyonların tümü az ya da çok zararlıdır.

     2)-Tersinim evrim hipotezxinin aksine başta maddenin korunumu  termodinamik olmak üzere tüm doğal kanun kural ve ilkeleri kendine temel alır  hiç biriyle çelişmez.

     3)-Tersinim yaşamın her safhasında rahatlıkla gözlenip sınanabilir  daha da önemlisi yaşanır.

     4)-Düzen ve sistemlerin bir başlangıcı,  ömrü ve sonu vardır. Bu nedenle ezelden gelip ebede gitmezler.

    5)-Düzen ve sistem sahibi yapılar irade-bilgi-yeterli güç-yeterli madde ve yeterli zaman beşlemesinin sonucu oluşur  aniden ve rastlantılarla ortaya çıkmazlar.

    6)-Tüm düzen ve sistem sahibi yapılar tersinime açıktır.

      Tersinimin fiziksel ve kimyasal pek çok nedenleri vardır ama en önemlisi kontrolsüz enerji giriş çıkışları gibi etkenlerdir.

    Tersinim etkisi bu yapıların korunma  savunma  bağışıklık  çevreye uyum sistem  düzen ve mekanizmalara sahip olup olmadıklarına  bu mekanizmaların işlerliğine  hassaslığına genişliğine  derinliğine; zamanın uzunluğuna ya da kısalığına  tersinim etkenlerinin gücüne ve çeşidine bağlı olarak değişebilir.

    7)-Düzen ve sistemler oluşturmak zor  karmaşa ise kolaydır. Karmaşa için kaba güç ve kısa süreçler yeterli olabilir. Düzen ve sistemler ne kadar kompleks ve hassas ise bozum o kadar kolay olur.

    8)-Düzen ve sistemler amaçlarına uygun kanunlar  kurallar  ilkelerle şekillenip yapılanırlar; işlerlik kazanırlar  varlıklarını korumaya çalışırlar.

    9)-Karmaşalarda (düzensizliklerde sistemsizliklerde) kanunlar  kurallar  ilkeler bulunmaz. Kanun kural ve ilkelerin bulunması o yapının düzen ve sistem sahibi olduğunun kanıtlarıdır.

     10)-Nice milyar yıllardan beri değişmeyen kanun kural ve ilkelerle şekillenip işlerlik kazanan evrenimiz (ve tabii ki dünyamız) düzen ve sistem sahibi muazzam bir yapıdır. İrade  nitelikli bilgi  nitelikli güç nitelikli madde ve yeterli zaman beşlemesinin ürünüdür.
   
    11)-Maddenin korunumu kanunu  evrenimizin bir başlangıcının ve sınırının olması bir Büyük Bütünün var olduğunun kanıtlarıdır.

    12)-Büyük Bütün kütlesiz bir NURDUR. Kütlesiz olduğundan son-suzdur. Evrenimiz ve diğerleri bu kütlesiz Nurun içindedir. Onunla kuşatılmış; sarılıp  sarmalanmıştır.

    13)-Big Bang güdümlü bilimin varoluş sorusuna tabi olduğu felsefe temellerine uygun cevap bulma amaçlı sipariş bir teoridir. Akıl  mantık ve bilim dışı pek çok çelişkileri içerdiğinden tamamen yanlıştır.

    14)-Varoluş Büyük Bütünün bir zerresinin kütle ve hacim kazanması  maddeleşmesi  genişimi ile başlar. İlk madde olabilecek en büyük atom ve moleküllere sahiptir.

    15)- Elementleri oluşturan atom ve moleküller atom içi parçacıkların eksi ve artı elektrik yüklü yapıları gereği zaman içinde kademeli oluşmazlar.

      Başlangıçtan itibaren bir düzen içinde varolmak zorundadırlar.

      Elementlerin oluşumu kademeli fisyon (bölünme) şeklindedir. Sonunda en basit element olan hidrojen ortaya çıkar.

    16)-Elementlerin füzyon (birleşme) sonucu oluştuğu varsayımı gözlem deney ve mantıksal çıkarımlara dayanmadan çok  güdümlü bilimin temellerine uygun olduğu için ortaya atılmıştır. Akıl mantık ve bilim dışı pek çok çelişkiler içerir.

    17)-Bir yapının canlı olarak nitelenebilmesi için en azından korunma  savunma bağışıklık ve çevreye uyum – beslenme – üreme özelliklerini eksiksiz sahip olması gerekir.

    Bu nedenle en basit canlı bile düzen ve sistemlerin bütünselliğindedir. Rastlantılarla oluşamaz.

    18)-Her canlı türünün uygun yer ve zamanlarda  yeterli sayılarda var edilmiş bir arı ırkı vardır.

    19)-Canlılarda zaman içinde gözlenen değişmeler gen havuzu dâhilinde oluşur. Bu yolla canlılar çeşitlenirler. Irklar dar alanda çeşitlenmeler sonucu oluşurlar..

    20)-Gen havuzundaki değişimler kesinlikle tersinim yönündedir.

    21)-Türlerden türlere geçiş mümkün değildir. Bu tür oluşumun önünde aşılması mümkün olmayan doğal engeller vardır.

    22)-Tüm canlılar ekolojik sistemin bir parçasıdır. Her canlının bu sistemde bir yeri ve görevi vardır.

    23)-Tüm canlılar yapılarını  yaşam avantajlarını korumaya çalışırlar. Koruyamayanlar elenir. Buna doğal elenme denir.

    24)-Canlıların korunma  savunma  bağışıklık ve çevreye uyum düzen  sistem ve mekanizmaları ZARARLILARDAN korunma mantığıyla kurgulanmıştır. Faydalıları seçmezler. Bu nedenle faydalıları seçip üstünlük sağlayanlar diğerlerini eler mantığındaki doğal seleksiyon yanlıştır.

    25)-Canlılarda üreme doğal YENİLENME şeklidir. Canlılar bu yolla varlıklarını uzun süreçlerde koruyabilirler.

    26)-Irklar dar alan (allopatrik) çeşitlenmesi sonucu meydana gelmiştir.

     27)-Doğal olan en güzeldir. Doğallığı korumak zorundayız. Bilim tersinim sonucu bozulanları düzeltme yönünde çabalamayı ana gaye edinmelidir.

     28)-İnsanlar doğanın efendisi değil doğanın bir parçası olmak zorundadır.

      29)-İnsanlık dünyanın kaynaklarını har vurup harman savuran, dıoğallığı zehirleyip bozan, modern kölelik düzeni oluşturan tüketim ekonomisinden süratle kurtulmalıdır.

     30)-Dünyanın askere ve silaha ihtiyacı yoktur. Bu yönde harcanan güç,  para ve zamanı dünyamızı daha doğal,  daha verimli, daha güzel bir hale getirmek için kullanmalıyız.

     31)-Doğalllıkta aileler anaerkildir. Anne ailenin reisidir. Baba dahil diğer aile bireyleri anneye yardımla görevlidirler.

    32)-Anne ve çocuklar kesin devlet himayesinde olmalıdır. Annelere çocuklarından ayırmamayı dikkat edilmeli, bu yolda eğitilmelidir.

     33-Bu günkü adalet mekanizması tam bir keşmekeş içindedir. Kanunlar herkesin anlayıp uygulayabileceği şekilde basitleştirilmeli ve asla taviz verilmemelidir.

     34)-Suç=ceza  iyilik=mükafat sistemi uygulanmalı ve asla tasviz verilmemelidir.

      35)-Suçlular hapislere atılma yerine teşhir ve sürgün cezası uygulanmalıdır.


Devam edeceğiz.
#2 - Haziran 28 2014, 22:19:00

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.