Alternatifim Cafe

Bir Yaratıcı İradenin Var Olduğu Gerçeği

Discussion started on Felsefe



       BİR YARATICI İRADENİN VAR OLDUĞU GERÇEĞİ VE MATERYALİZM
 
     İnsanoğlu var edildiği ve düşünmeye başladığı ilk anlardan itibaren yaratılışı merak etmiştir. Bu merak önce; ben neden, nasıl, niçin var edildim şeklinde kendine yönelikti. Fakat daha sonra var oluşun bütünlüğü keşfedilmeye başlanınca bu soru; biz nasıl, ne-den, niçin var edildik şekline dönüşmüş, bu konuda çok ve çeşitli teoriler, düşünceler üretilmiştir.
      Var oluşun nedenleri, niçinleri, nasılları konusunda üretilen yanıtların çokluğu ve çeşitliliğine rağmen bütün bunları iki büyük grupta toplamak mümkündür. Tanınmış bir bilim insanına göre varoluş ya yaratılmıştır ya da yaratılmamıştır.
       Eğer yaratılmış ise bir yaratıcı iradenin olması gerekecektir. Fakat materyalistler yaratılışı kabul etmek için yokluktan bir şey-lerin meydana geldiğini, ortaya çıktığını kabul etmek gerekir; bunu da bilim ret eder diyerek yaratılışı inkâr ederler, kanıt olarak bili-mi gösterirler. Yadsınamaz bilimsel bir gerçek olan maddenin (enerjinin) sakımı kanunu bu görüşü onaylar gibidir. Tersinim teo-risi ise materyalistlerin bu kanunu eksik bu nedenle yanlış yorum-ladıkları görüşündedir.
       Maddenin (enerjinin) sakımı kanunu hiç bir maddenin yoktan var vardan da yok olmayacağını ancak şekil değiştireceğini belirtir.
      Materyalistler varoluşu önce maddeye dolaysıyla evrene indir-gerler. Ardından da maddenin sakımı kanuna göre var olan evre-nin yoktan var olamayacağını, var olduğu içinde ezelden beri var olması gerektiğini söylerler. Söylerler ama var olan bir madde yok-luktan var olamayacağından her madde gibi evreninde bir kayna-ğının olması gerektiğini nedense görmezlikten, bilmezlikten gelir-ler.
       Nitekim doğruluğu hemen hemen kanıtlanmış olan big bang teorisine (tersinim teorisine göre genişim evresi) göre evrenin kay-nağı kütlesiz bir enerji zerresidir. Diğer ifade ile evren bu kütlesiz enerji zerresinin patlaması sonucu meydana gelmiştir.
Eğer evrenin kaynağı bir kütlesiz enerji zerresi ise maddenin (ener-jinin) sakımı kanuna göre bu zerrenin de bir kaynağı olması gere-kecektir. Bu böyle ezele kadar devam edip gider.
       Bir materyalist için evrenin bir kaynağının, kaynağında bir kaynağının olması, bunun ezele kadar devam edip gitmesi gerektiği materyalist felsefeyi etkilemez. Aksine doğrular.
Materyalist çevreler önceleri evrenin kaynağı olan enerji zerresinin ezelden beri var olduğunu; takriben on üç milyar yıl önce patlaya-rak tüm evreni meydana getirdiğini savundular. Fakat tüm evreni meydana getirecek kadar yoğun olması gereken bu zerreciğin ışık fotonlarının yayılmasına dahi izin vermeyecek kadar büyük çekim gücüne sahip olması gerektiği, nasıl olup da patladığı (patlama için çekim gücünden daha büyük ve ters etkili bir gücün enerji zerreci-ğinin tam ortasına uygulanmış olması gerekir) sorusu gündeme gelince bu varsayımdan vazgeçmek zorunda kalmışlar, yerine ku-rulup bozulan evren modelini getirmişlerdir. Bu modele göre evren kurulup bozularak ezelden gelmektedir. Sonsuza kadar kurulup bozulacaktır.
       Kurulup bozulan evren modelini destekleyen herhangi bir bi-limsel kanıtın olmaması bu varsayımı bir teori olmadan öteye gö-türmez. Bize göre bu bir bilimsel gerçekleri materyalist felsefeye uydurma operasyonudur.
      Evrenin bir enerji zerresinin patlaması sonucu meydana geldiği gerçeği evren meydana gelirken kaynağın tümünün kullanılıp kul-lanılmadığı sorusunu gündeme getirir. Bu soruya verilecek cevap çok önemlidir.
       Eğer kaynağın tümü kullanılmış ise kaynağın kaynakları da kullanılmış olacağından evrenin ezelden gelmesi gerekecekti. Ama biz evrenin ezelden gelmediğini, bir yaşının ve belirli bir kütlesinin olduğunu biliyoruz. Bu da bize evren oluşurken kaynağın tümünün kullanılmadığını sadece büyük bütünün minik bir parçasının har-candığını gösterir.
       Büyük bütün ezelden gelip ebede uzanması gerektiğinden har-canan parça onu eksiltmeyecek, azaltmayacak, evrende bu büyük bütünün içinde minik bir zerre (gerçekte bir zerre bile değil) ola-caktır.
      Uzay diye isimlendirip ezelden gelip ebede uzanan bir hiçlik olarak nitelendirdiğimiz evren dışı alemin gerçekte bir hiçlik ol-madığı açıktır. Bu gerçek ise tersinim teorisinin Yaratıcı evreni yaratmayı murat edince kendi zerresinden bir zerreyi ortaya koy-du ve kün (ol) buyurdu öngörüsüyle tamamen örtüşür.
      Sonuç olarak şunları söyleyeceğiz. Evren başlangıcından en mükemmel dönemine kadar mükemmel planlanmış bir düzenle-menin sonucudur. Asla rastlantısal değildir.
İçinde milyarlarca gökcisminin bulunduğu şu evren, evrende yü-züp duran dünya, dünyayı tıka basa dolduran ancak milyarla ifade edilebilen canlılar rastlantılarla oluşmamışsa, oluşamamışsa ve bilim bu gerçeği ısrarla gösteriyorsa varoluş rastlantılarla oluş-mamış demektir. Eğer varoluş rastlantılarla oluşmamış ise bir ira-de sahibi güç tarafından yapılmış, yaratılmış demektir. Bu da var-lığı kesin olan bir Yaratıcıyı işaret eder. Varoluşun rastlantılarla oluşmadığını bilimsel olarak göstermek demek bir Yaratıcının var olduğunu bilimsel olarak göstermek demektir.





#1 - Eylül 01 2010, 17:06:57

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.