Yağmur taşlarım çarpıldılar bugün kendilerine. Çıkan kıvılcımdan gelen bir yanık kokusu: tutuşur günün ikindi vakti parmaklarımda. Ne yazsam, kendime az gelme tasvirindeyim. Dudağına öpücükler dizdiğim bir yağmur toprağımda. Çiçeğe kalksa bakışlarım, yeni soluşlar köklenirim. Ne söylesem, kendime küsme isteğindeyim.
Gidişe süs yaptığım küpeli cümleler! Bir çınlayış gölgeliyorum serin serin... Ardımda duyduğum kadar bırakıyorum duyamayacaklarımı. Hangi sözden yırtsam oyuncak gemilerimi, içimde ki deniz rengini düşürüyor. Renginde tek bir günün ikindisi...
Genişçe bir düşün meydanı bu;
Aldandığm yerden uçuşur eteklerim.
Kıvrıldığım köşede yarına törenlenen sedalar,
Bu meydanın ortasında çizgisel öbeklerim.
Kimi uyandığım şiir teni
Kimi öldüğüm imge nefesi.
Genişçe bir düşün meydanı bu;
İnandığım yerden başlıyorum hayata,
Dilimde dirilgen ödleklerim.
Korkmadan geçmiyor şu ikindi. Yağmur dindirmeden, ben ona daha kanmadan topluyor kıvılcımlarını. Kısır döngünün boynuma doladığı ipi okşayan, birbirine değdikçe tutuşan ve yandıkça rengi açılan zaman kalesindeyim. Selam verdiğim bozkırı görüyorum ıslaklıktan aşağı. Bir demet çiçek kokuyor ıslaklığın ardı. Lekeli kalması gereken dönüşlerde üryan tohumlar... Saldığım yerden sürgüne çıkıyor ve sarıyor dört bir yanını iç sıkıntısını. Durulmak kadar tepkisiz inliyor kalemim. Hangi yüze dönsem, içsel yolculukların kesiliyor biletleri.
Ve işte ansızın, darmadağınık yağmurun ıslattığı akasya açılıyor. Güneş kaçtıkça kıymete biniyor, varlığından hep sıkkınım zaten. Yaz döngüsünün buharlaşan telaşında yorgun bakıyorum insan silüetlerim kadar. Uluyan camlarda akşamın tepeleri. Grinin kırmızı yanakları siliniyor uçan damlalarda. Bulutlar ne kadar da kasvetli... Bir rüzgar dolayıp boynuma, sermeye gidiyorum; ne kadar hayat mağduru kelimem varsa cümleden askılara. Aralık kalan bir camın ardından sarkan tül kadar, bakışım dalgalanıyor. Kasvet aslında benden yana.
Çocuk; kaldıysa bana bir lolipop alsana!
Kıvılcımlarını süzdüm damağıma, yağmur taşım sek sek oynatsa yeniden bana. Kapı hakkım ne varsa ona vereceğim yarın, söz. Tutulmaya meğilli dileklerimde içimi söküp muştular öreceğim. Terli su içenler diyarından, hüznü doğmamış şarkılarla giydireceğim...
Yağmur; şu çocuğu getirsene bana...
Bir kedi bakışım vardı akşamın çakıllı yollarında
Bir de ayakkabım batmasın diye ayağıma geçirdiğim poşetler.
Annesiz girilen evin, karanlığı beklediği kadar yitildim.
Şimdi gözlerime geçirdiğim naylonsu hayaller var,
Bir de kedilerin tırnak izinden kaçtığım gecelerim.
Çocuk; kaldıysa bir anne alsana bana...
Funda Dane