Alternatifim Cafe

Eleştirel Sosyoloji Nedir?

Discussion started on Sosyoloji

poison_black!!

ELEŞTİREL SOSYOLOJİNİN TEMEL KAVRAMLARI

Eleştirel kuram, Marksçı teorinin durumundan, özellikle bu kuramın ekonomik determinizme eğiliminden rahatsız olan bir grup Alman yeni Marksistlerin ürünüdür. Frankfurt Okulu ismini, Almanya'da 1923'te kurulmuş olan Frankfurt Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü'nden almaktadır. Okul Frankfurt'ta 23 Şubat 1923'te resmi olarak kurulmuştur. Üyeleri bu resmi kuruluştan önce de aktiftirler. 1930'larda Nazilerin iktidara gelmesiyle birlikte, çoğu önde gelen üyeleri Amerika'ya göç ederek bilimsel çalışmalarına orda devam etmişlerdir. Bu faaliyetlerini Kolombiya Üniversitesi'yle işbirliği içinde olan bir enstitüde sürdürmüşlerdir. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonrra eleştirel kuramcılardan bazıları Almanya'ya geri dönmüşlerdir. Diğerleri ise Birleşik Devletler'de kalmışlardır. Eleştirel kuram bugün Frankfurt Okulu'nun sınırları dışına taşmıştır. Sonraki eleştirel kuramsal gelişmeler için başlangıç noktası olmuştur da diyebiliriz.

Frankfurt felsefecileri, Horkheimer, Adorno ve Macuse'den Habermas'a kadar iki kuşak boyunca, pozivistik felsefelerde ahlaki akıla empoze edilen sınırları eleştirmekle ilgilenmişlerdir. Pozitivizmin bu anlamdaki eleştirisi, sonradan eleştirel kuram olarak adlandırılacak olan düşüncenin en merkezi ilgilerinden biri olmuştur. Eleştirel kuram içinde başat olan bir tek öğe varsa o da, Hegel ve klasik Alman felsefesindeki anlamıyla - bilgiyi, insanın bütünleşmesini ve özgürlüğü ilerletecek bir biçimde dünyanın dönüştürülmesiyle birleştiren bir eleştirel yetenek olarak- kavranan Akıl'ın (Vernunft) savunucusudur. Frankfurt felsefesi Marks'ın izinde gitmeye ve böylece Hegel'in Kantçı ikilemleri -yalnızca saf ve pratik Akıl değil, fakat fenomenlerle bilinmez “kendinde şeyler”in benimsenmesini de- aşmasından yararlanarak modern Marksizm'i de yenilemeye çalışmaktadır.

Frankfurt Okulu'nun toplum teorisi kesinlikle kötümser içeriktedir. Frankfurt Okulu da kitle toplumu ve kültürüne dayalı bir teori geliştirmişti: Kapitalizm giderek merkezileşirken, toplumsal yapısı aadım adım atomlaşmıştı. Burjuvazi on dokuzuncu yüzyılda kamusal kurumları, yani devletten ayrı olan kendi işlerini yürütüp kültürlerini örgütleyen kurumların alanlarını genişletmişti.

Eleştirel sosyal teoriyi ortaya koyabilmek için girişilen ilk çabalardaki kavram sebeptir. Sebep kavramının anlamı, Hegelci gelenekten kaynaklanır. Marcuse'ye göre sebep, var olan toplumların doğasını eleştirmek ve toplumla mücadele etmek için kullanılabilir.

Eleştirel kuram büyük ölçüde sosyal ve entelektüel yaşamın çeşitli yönlerinin eleştirisi üzerinde yoğunlaşmıştır. Marx'ın çalışmaları (felsefi düşüncenin eleştirel analizi, kapitalist sistemin doğasına yönelik eleştirel değerlendirmeler) etkilidir. Çalışmaların çoğu topluma ve çeşitli bilgi sistemlerine yoğun eleştiriden oluşur. Okulun çalışmalarının nihai hedefi toplumun doğasını daha analitik olarak sergilemektir. Getirdikleri eleştiriler şu alanlarda yoğunlaşır:

1. Marksçı Kuramın Eleştirisi: Eleştirel kuram marksçı kuramdan kök almakla birlikte ona eleştirel olarak yaklaşarak onu yeniden üretmiştir. Bu kuramdan en çok rahhatsız oldukları nokta ekonomik determinizm olmuştur. Bu nedenle ekonomik determinist, mekanistik Marksislere yönelik eleştirilerini yööneltmişlerdir. Bazıları, örneğin Habermas Marksın orjinal çalışmalarının bir kısmında içerilmiş olan determinizni eleştirmiştir; fakat çoğunluğu eleştirilerini neo-marksistler üzerinde yoğunlaştırmışlardır. Çünkü bunlar Marksın çalışmalarını fazlasıyla mekanistik olarak yorumlamışlardır. Eleştirel kuramcılar, ekonomik deterministleri, ekonomik alanda odaklanmalarını yanlış olmadığını fakat aynı zamanda sosyal yaşamın diğer yönlerini de aynı ölçüde değerlendirmeleri gerektiğini vurgulamışlardır. Bu dengesizliği düzeltmek için eleştirel kuramcılar dikkatlerini kültürel alanda yoğunlaştırmaya yönelmişlerdir. Buna ek olarak eleştirel okul, görünüşte Marksçı kuramı uygulayan Sovyetleri de bu bağlamda yoğun eleştiri altına almıştır.

2. Pozitivizm Eleştirisi: Pozitivizm eleştirisi kısmen ekonomik determinizmin eleştirisi ile bağlantılıdır. Bu bağlamda pozitivizm bütün çalışmalarına tek bir bilimsel methodun uygulanabilirliği düşüncesini kabul eder. Bütün disiplinler için fiziksel bilimleri güvenilirlik ölçütü olarak ele alır. Pozitivistler bilginin doğal olarak tarafsız olduğunu kabul ederler. Değerlerin dışlanabileceğini düşünürler.

Bu noktadan hareketle eleştirel okul çeşitli açılardan pozitivizme karşı gelmiştir. Pozitivizm sosyal yaşamı maddeleştirir ve onu doğal bir süreç olarak görür. Ancak eleştirel kuramcılar insan eyleminde ve bu eylemin sosyal yapıları etkileme yolları üzerinde odaklanır. . Özetle eleştirel kuramcılara göre pozitivizm aktörleri göz ardı eder ve onları “doğal güçler” ce belirlenmiş pasif bütünlüklere indirger. Bu bağlamda ele alındığında eleştirel kuramcılar bilimin genel yasalarının hiç sorgulanmadan insan eylemine uygulanabileceğini kabul etmez. Diğer bir eleştiri noktası da şudur: Pozitivizm amaçlara yönelik araçların yeterliliğinin değerlendirmekle yetinir. Ancak amaçları için benzer değerlendirmeye yönelmez. Doğal olarak bu eğilim içsel olarak konservatiftir ve dolayısıyla mevcut sistemi sorgulamaz. Sonuç olarak mevcut düzen maddeleştirilmiş olur;Olgular kesin çizgiler içinde ele alınır. Pozitivizm aktör ve sosyal bilimciyi pasifliğe sürükler.

3. Sosyolojinin Eleştirisi: Eleştiri aççısından sosyolojiyi de bir hedef olarak seçmişlerdir. Bilimsel methodu kendi içinde bir amaç olarak benimsemesi nedeniyle okulun eleştirisiyle karşı karşıya kalmışttır. Dahası bu bağlamda, sosyoloji status quo'yu kabullenmekle suçlanmıştır. Eleştirel okul sosyolojinin ciddi olarak toplumu eleştirmediğini, hatta çağın sosyal yapısını aşmadığını ileri sürer. Okula göre sosyoloji mevcut yapısıyla, çağın toplumu tarafından baskı altına alınan insanlara görevini yapmaktan uzaktır. Eleştirel sosyologlar insani olan her şeyi sosyal değişkenlere indirgeme eğilimindedirler. Toplumda, bireylerde odaklanmaktan ziyade bir bütün olarak toplumda odaklandıklarında sosyologlar birey ve toplumun etkileşimini göz ardı etmiş olurlar. Aslında çoğu sosyologlar bu eleştiriyi hak etmezler ama bu görüş eleştirel okulun sosyologlara yönelttiği temel bir saldırıdır.

4. Modern Toplumun Eleştirisi: Eleştirel okulun çoğu çalışmaları modern toplumun eleştirisini amaçlamıştır. Erken Marksist teori, özellikle ekonomi üzerinde yoğunlaşırken, eleştirel okul kültürel düzeye yoğunlaşmıştır. Diğer bir deyişle okul, egemenlik üzerine vurgu yapar;ancak bu vurgu modern toplumda ekonomik öğelerden ziyade kültürel öğelerin egemenliği ile ilişkilidir. Eleştirel okul modern toplumda bireyin kültürel olarak baskı altında olduğu düşüncesinde odaklanır. Eleştirel okul modern toplumda rasyonalite tarafından üretilmiş olan baskının ekonomik sömürünün yerini aldığı görüşünü benimser. Eleştirel okul çok açık olarak Weber'in formal rasyonalite ve tözel rasyonalite ayrımını kabul etmiştir. Eleştirel okul öncelikle formal rasyonalitenin bir biçimi üzerinde yoğunlaşır: Modern teknoloji. Teknoloji çok etkilidir. İnsanı esir alırken tarafsız gibi gösterilir. Teknoloji bireyselliği yok eder. Bireyin içsel özgürlüğü modern teknoloji tarafından işgal edilmiştir.

5. Kültürün Eleştirisi: Frankfurt okulu özellikle kültürel alanda odaklanmıştır. Bu eleştirilerini “kültürel endüstri” anlayışında özetlemişlerdir. Kültür endüstrisi kitle kültürünü yansıtır. Bu endüstriye ilişkin olarak eleştirel düşünceleri iki şey rahatsız eder:

a. Endüstrinin sahteliği. Bu endüstri önceden hazırlanıp programlanır ve medya yoluyla da kitlelere ulaştırılır.

b. İnsanlar üzerinde pasifleştirici baskıcı etki.

Eleştirel teori asıl olarak hakikate ulaşmakla, evrensellik ve kurtuluşla ilgiliydi. Frankfurt Okulu'nun epistemolojisinin temelinde, , Hegelci totalik kavramı ile onun toplumun ve tarihin yasaları biçimindeki ifadesi bulunuyordu. Eleşttirel teori farklı düşünce formlarını belirli toplumsal gruplarla ilişkilendirmemektedir.
#1 - Temmuz 24 2008, 19:19:13

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.