Beşiktaş’ın şampiyonluk öyküsüne kaldığımız yerden devam ediyoruz. Sezona Ertuğrul Sağlam ile başlayan, ama özellikle Avrupa’ya erken veda ile yaşanan kriz sonrasında Mustafa Denizli ile devam eden Beşiktaş, devre arasına hedeflerinden bir hayli uzak giriyordu. Ancak devre arası yapılan yeniden yapılandırma takımın kaderini baştan çizecekti.
SEZON ORTASI YENİDEN YAPILANMASIDevre arası, Beşiktaş'ta adeta sezon öncesi gibi geçti. 'Şampiyonluğa inananlarla yola devam etmek istiyorum' diyen Mustafa Denizli'nin talimatı sonrası öncelikle Ali Tandoğan ve Seric ile yollar ayrıldı. Batuhan Karadeniz ise pişmesi için Eskişehirspor'a kiralandı.
Takıma yapılan takviyelerin en dikkat çekeni hiç kuşkusuz Yusuf Şimşek oldu. 34'lük kurt orta saha oyuncusu, Mustafa Denizli ile F.Bahçe'de görev almış ve önemli işler yapmıştı. Yaşı, en büyük soru işareti olsa da Delgado'nun bitmek bilmeyen sakatlıkları göz önüne alındığında Yusuf'un varlığı bir avantaj olacaktı. Bu transfer için Bursaspor'a takasta gönderilmek istenen Aydın Karabulut'un gidişi taraftarı çileden çıkarsa da, gitmek istemeyen Aydın daha sonra takıma geri döndü.
Yusuf kadar dikkat çeken bir diğer transfer de Fabian Ernst oldu. Orta sahanın ortasında Edouard Cisse'den memnun olmayan Denizli, bu bölgeye Alman yıldızı istedi ve Schalke 04 ile el sıkışılarak bu transfer de gerçekleşti.
Takımın diğer transferi ise biraz da geleceğe dönük olarak Hammarby'den alınan Erkan Zengin oldu.
TELLO, CİSSE, ZAPOTOCNY, EKREMMustafa Denizli'nin ilk 11'de tercih ettiği ve etmediği isimlere bakıldığında, sezon başında taraftarın beğenisini kazanan Tomas Zapotocny'nin yedek kulübesine gelişi dikkatlerden kaçmayan ilk değişiklik oldu. Biraz da 6+2 kontenjanı ve Gökhan Zan, İbrahim Toraman, Tomas Sivok üçlüsünün formu Zapo'yu kulübeye mahkum etti.
Cisse, devre arasında, sezon sonunda yolların ayrılmasına kesin gözüyle bakılan hatta fırsat bulunulduğu an devre arasında bile gönderilecek bir oyuncu konumundaydı ancak hiçbir zaman profesyonelliğinden taviz vermeyen ve yedekliği dert etmeyen Fransız oyuncu, sadece çalıştı ve bunun karşılığını formayı kaparak aldı. O artık +2 kontenjanının bir müdavimi değildi.
Ekrem, kendisi hakkında ilk başlarda Mustafa Denizli'nin 'Takımda düşünmediğim oyunculardan biriydi' denilen bir oyuncu olsa da çalıştı, yedekliği dert etmedi ve formayı hak ederek sırtına geçirmesini bildi. Çalışkanlığıyla da taraftarların sevgilisi oldu.
Tello'nun durumu ise biraz daha farklıydı. Ertuğrul Sağlam tarafından zaman zaman sol bekte kullanılıp bu yüzden genç hocayla pek yıldızı barışmayan Şilili yıldız Mustafa Denizli ile bazen sağ açıkta bazen de forvet arkasında serbest bir rol üstleniyordu. Zaten Mustafa Denizli'nin formasyonu konusunda kimse net bir fikre sahip olamıyordu. Önce üçlü savunmayı deneyen ancak bundan olumlu sonuç alamayan Denizli, savunmayı dörtleyip savunmanın önünde bazen ikili bazen de tek ön libero ile oynuyordu.
Bu arada Bobo'nun da Nobre'nin yedeği olarak kulübede oturması dikkatlerden kaçmayan ve eleştirilere neden olan bir diğer faktördü.
KUPADA DA TAM YOLLigdeki konumu fazla umut verici gözükmese de Beşiktaş kupada tam yol devam ediyordu. Gruplarda, Trabzon gibi bir takımın varlığına rağmen beklenenden rahat ilerliyorlardı ve ligin kötü bir pozisyonda bitirilmesi halinde kupa kontenjanıyla Avrupa Ligi'ne gidilmesi mümkün olacaktı.
SERİYE BAĞLADILARGol sıkıntısı yaşasa da savunması daha da iyi bir görüntü çizen Beşiktaş ikinci yarıya galibiyetlerle başladı. Defanstaki bu düzelmenin ana nedeni de hiç kuşkusuz takıma çok çabuk adapte olan Ernst ve zamanla formayı kapıp Alman oyuncuyla çok iyi bir uyum yakalayan Cisse'nin performansları oldu.
Beşiktaş artık sessiz ve derinden, alınan puanlarla zirveye yaklaşıyordu. Tabii bu noktada rakiplerinin aldıkları sürpriz yenilgileri de belirtmeden geçmemek lazım.
İŞTE 26. HAFTA!Takımın gidişatı, şampiyonluk umutlarını yeniden yeşertirken, Denizli'nin, G.Saray yenilgisi sonrası söylediği '26. hafta' söyleminin doğruluğunu görme vakti geldi!
26. hafta evinde Kayserispor'u konuk eden Beşiktaş rakibini 1-0 yendi. O haftadan sonra herkes Denizli'nin demecinin şifrelerini çözmeye çalışırken, G.Saray maçı sonrası zirvenin altı puan gerisinde altıncı sırada olan Beşiktaş bir anda Sivasspor'un bir puan ardına yerleşmiş ve diğer üç rakibine beşer puan fark atmıştı.
Futbol dünyası bir kez daha Mustafa Denizli'nin önünde saygıyla eğiliyor ancak F.Bahçe ile G.Saray'ın bu kadar kötü olduğu bir sezonda Beşiktaş'ı yöneterek de şansının çok fazla olduğunu dile getiriyordu.
YENİLGİYİ UNUTTULARBeşiktaş, 21 Aralık 2008'deki G.Saray yenilgisinden sonra yenilgi nedir bilmiyordu. O maçın ardından ligde, kupada hatta hazırlık maçında Werder Bremen karşısında yenilgi yüzü görmeyen Beşiktaş artık kritik haftalara gelmişti.
Sezon başından bu yana üst sıralardaki takımları yenemeyen Beşiktaş, F.Bahçe ve G.Saray karşısında ne yapacaktı?
FIRSATLAR TEPİLİYORSivasspor ile zirve mücadelesi veren, matematiksel olarak şansı sürse de performans olarak istikrarsız olan Trabzonspor tarafından da izlenen Beşiktaş için liderlik koltuğu iki kez ayaklarına kadar gelmişti. İlkinde Bursaspor'u İnönü'de yenmek liderlik koltuğuna oturmak anlamını taşıyordu ancak alınan beraberlikle bu fırsat tepildi.
İkinci fırsat F.Bahçe derbisiydi. Hem bir derbi galibiyeti hem de liderlik koltuğuna oturma anlamı taşıyan F.Bahçe galibiyeti gelmedi hatta alınan yenilgiyle yenilgisizlik serisi de sona erdi.
ANKARA MARŞI İLE ZİRVEYE!Fenerbahçe yenilgisine rağmen Sivasspor'un da yaşadığı puan kayıpları şampiyonluk iddiasının sürmesine neden oluyordu ancak fikstürlere bakıldığında Sivasspor'un fikstür avantajı daha fazlaydı. Yine de bu avantajın mı yoksa tecrübenin mi galip geleceği bilinmiyordu.
Beşiktaş'ın, 33. haftada oynanacak ve belki de ligin finali olacak G.Saray maçı öncesi Ankara deplasmanında iki hafta geçirecekti. Önce Ankaraspor ardından da kümede kalma hesapları yapan Ankaragücü ile oynanacaktı.
31. haftada oynanan Ankaraspor deplasmanında alınan 4-1'lik galibiyet ve aynı anda oynanan Sivasspor -İ.B.B. maçında Sivas'ın aldığı yenilgi, Beşiktaş'ı haftalar sonra liderlik koltuğuna oturttu. Bu defa fırsat tepilmemişti.
Bundan sonra kalan üç haftada bu unvanı korumak gerekiyordu. Yani Sivas ve Trabzonspor'un alacakları sonuçların bir önemi kalmamış, kalan maçların kazanılmasıyla şampiyonluk gelecekti.
Ankara deplasmanındaki sezonun son maçında da Ankaragücü zor da olsa mağlup edilmişti.
İLK KUPA GELDİAnkaragücü maçı öncesi Beşiktaş'ı bir başka zorlu sınav bekliyordu. Fortis Türkiye Kupası finali! Kupanın en başarılı iki ekibi İzmir'de kozlarını paylaşıyordu. F.Bahçe karşısında yakalanan kötü seri, büyük takımlara karşı bu sezon elde edilen kötü karne, F.Bahçe'de yaşanan 27 yıllık kupa hasreti ve F.Bahçe'nin tek hedefinin kupa, Beşiktaş'ın ise devam eden şampiyonluk iddiasının olması ibreyi biraz F.Bahçe'ye döndürüyordu ancak Beşiktaş rakibini adeta güle oynaya devirerek sezonun ilk kupasını müzesine götürmüştü.
FİNAL GİBİ MAÇ!İnönü'de sezonun son maçı, Sivasspor ve Trabzonspor'un alacağı sonuçlara göre şampiyonluk maçı olabilirdi. Aynı zamanda üyük ihtimalle stadın yıkılmadan önce oynayacağı maç anlamını da taşıyordu.
Ritmini bulan Beşiktaş'ın böyle anlamlı ve kritik bir maçtan da galibiyetle ayrılmaktan başka hedefi olamazdı. Bu hedef de gerçekleşti ve rakiplerinin de kazanmasıyla son haftaya lider girerek şampiyonluk turunu Denizli'ye bıraktı.
VE MUTLU SONSon haftaya Beşiktaş çok avantajlı girmişti. Rakibi Denizlispor ligde kalmayı garantilemiş, dolayısıyla bu maç onlar için prestij mücadelesinden öte bir anlam taşımıyordu. Öte yandan bir numaralı rakibi Sivasspor, Avrupa Ligi için puana ihtiyacı olan G.Saray’a konuk olmuştu. Şampiyonluk şansı matematiksel olarak devam eden ancak bu matematiksel olayın gerçekleşmesi mucizelere bağlı olan Trabzonspor ise Sivasspor’un Ali Sami Yen’de galip gelemeyeceğini düşünerek evinde Fenerbahçe’yi yenip ikinci olarak Devler Ligi’ne ön eleme turundan katılma planları yapmaktaydı…
Zirveyi ilgilendiren üç maç, altı takım ve bu takımlar içinde amaçsız tek takım olan Denizlispor’u karşısına alan Beşiktaş, diğer maçlara bakmadan işini sağlama alıp galibiyetle sezonu tamamlayıp şampiyonluğunu ilan etti.
Geçtiğimiz sezon 73 puanla ligi averajla üçüncü bitiren Beşiktaş bu sezon ise 71 puanla en yakın rakibine 5 puan fark atarak şampiyon olup sezonu çifte kupayla kapattı.
BAŞARININ SIRRISezona, sudan bir sebebe dayanan bir kavgayla başlayan, kısa vadede riskli bir karar olan sezon ortasında teknik direktör değişikliği ve transferlere imza atan Beşiktaş'ta öncelikle ciddi bir kenetlenmenin varlığı dikkat çekti.
'Yıldız' sıfatıyla transfer edilen bazı isimlerin ve kendilerini daha önce kabul ettirmiş bazı oyuncuların yedekliği dert etmemeleri ya da en azından bunu belli etmemeleri, atılan gollerdeki sevinci, oynayan ve oynamayan oyuncuların ne derece takım olma olgusunu benimsediğini gösteriyordu. Oysa nasıl da alışmıştık yabancı oyuncuların, yerli takım arkadaşlarının sevincini izlemesine...
Sezon boyunca hiç değişmeyen bu birliktelik mutlu sonu da beraberinde getirdi. Artık hedef, ligde bu unvanı korumak ve doğrudan katılma hakkının elde edildiği ve milyonlarca euro ile kasayı dolduracak Şampiyonlar Ligi'nde önemli işler yapmak olacak.
O BİR FUTBOL USTASIBu şampiyonluğun mimarı hiç kuşkusuz Mustafa Denizli! Demeçleriyle takımını motive eden, zafer yolunda umudunu hiç yitirmeyen, eleştirilere gayet medeni yaklaşan, hatta çoğu antrenör sudan bahaneler üretip basınla arasına mesafe koyarken kendisi idman öncesi gazeteci ve muhabirlerle bir araya getirmeyi gelenek haline getiren Denizli, üç büyükleri şampiyon yapan ilk teknik direktör oldu.
Tecrübeli teknik adam ayrıca ilk kez kariyerinde iki kupayı aynı sezonda görürken 2001 yılından bu yana yabancı antrenörlerle kazanılan lig şampiyonluğu (2008 yılında Karl Heinz Feldkamp / Cevat Güler birlikteliğini saymazsak) serisini de sona erdirdi. Zaten ligde şampiyonluk yaşayan son yerli teknik adam da kendisiydi.
Yeni sezonda da takımın başında kalması beklenen Mustafa Denizli, tecrübesi, bilgisi ve vizyonuyla daha çok işler yapabilir.
The end (: