Alternatifim Cafe

Sivas Katliamı

Discussion started on Yakın Tarihimiz

ftb

       1-4 Temmuz 1993'te, Pir Sultan Abdal Etkinliklerinin dördüncüsü düzenlenecektir. Bilindiği gibi Pir Sultan Abdal, tüm ezilenlere, demokrasi ve özgürlük yanlısı olan herkese mal olmuş bir simgedir. Pir Sultan'ın bu özelliğinden hareket eden Pir Sultan Abdal Kültür Derneği yöneticileri, etkinlikleri demokrasi ve özgürlük yanlısı kesimlerin temsilcileriyle ortaklaşa yapma kararı alır ve bu amaçla, çeşitli demokratik kitle örgütlerine, yazarlara, ozanlara, sanatçılara çağrı yaparlar.

           30 Haziran 1993 akşamı, ozanlar, yazarlar ve sanatçılardan oluşan yüzlerce kişi otobüslerle Ankara'dan Sivas'a hareket eder. Sivas halkı, konuklarını coşkuyla karşılar...

            1 Temmuz gününün programı oldukça yoğundur. Sivas Kültür Merkezi'nin Konferans Salonu tıklım tıklımdır. İzleyicilerin çoğunluğu ayaktadır. Salonun içindekiler kadar bir topluluk da dışarıda kalmıştır. Saygı duruşundan sonra, PSAKD'nin Genel Başkanı Murtaza Demir bir açıliş konuşması yapar. Sivas Valisi Ahmet Karabilgin'in konuşmasından sonra Yazar Aziz Nesin sözü alir.

            Saat 17.00'de Kültür Merkezi'nde Hasret Gültekin'in dinletisinden sonra, -Çağların Pir Sultanlarından Günümüz Pir Sultanlarına- başlığıyla düzenlenen panel başlar. Yazar - Gazeteci Sami Karaören'in yönettiği panele, Asım Bezirci, Prof. Dr. Afşar Timuçin, Aydın Çubukçu ve Hüseyin Gülkanat panelist olarak katılirlar.

            Pir Sultan Abdal Etkinliklerinin birinci günü, halkın ilgisi ve coşkusuyla noktalandı. Etkinlikleri izleyen Sivaslılar, kent dışından gelenleri evlerine konuk etme yarışına girmişlerdir. Konukların bir kısmı evlere dağılırken, bir kısım konuk da otellerde kalmayı yeğlemiştir.

     2 Temmuz günü programı saat 10.00�da başlar. Şenlik ekipleri, bir gün önceki yoğun çalışmaya aldırmadan, günün etkinliklerinin daha başarılı ve coşkulu geçmesi için hazırlıklarını tamamlamaya çalışırlar.

 Saat 14.00'deki Kültür Merkezi'nde Arif Sağ'ın dinletisinden sonra, -Medya ve Emperyalizm- paneli yapılacaktı. Hasan Uysal'ın yöneteceği panele, Sami Karaören, Raif Türk, Şükrü Günbulut, Mustafa Yalçıner ve Soner Doğan da panelist olarak katılacaktı. Kültür Merkezi'nde 1500 kadar izleyici bulunuyordu.

            Bu çalışmalar sürdürülürken, bazı cami önlerinde ve yakınlarında birtakım gruplaşmalar görüldüğü ve bir saldırı olabileceği haberi fısıltı halinde kulaktan kulaga yayılıyordu.

   PSAKD'nin Sivas'taki etkinliklerine yönelik saldırı, anlık bir tepkinin ürünü değildir. Bu saldırının planlı bir hazırlık süreci sonrası başlatıldığı olaylardan sonra ortaya çıkmıştır. Irkçı-şeriatçı örgütler, Malatya, Kahramanmaraş, Elazığ, Çorum, Tokat, Kayseri gibi çevre illerdeki deneyimli militanlarını Sivas'a taşımışlar ve militanlar, Belediye'nin ve dini vakıfların yurtlarında konuk edilmişlerdir. Bu hazırlıklara ek olarak Sivas halkının dini duygularını tahrik amacıyla bildiri dağıtılmış ve camilerde dar kadrolu toplantılar yapılmıştır.

Saldırı ve katliamdan iki gün önce dağıtılan bildirilerden biri şöyledir:

            MÜSLÜMAN KAMUOYUNA

            Bismillâhirrahmânirrahim

            Peygamber, mü'minlere kendi canlarından ileridir. Onun hanımları da mü'minlerin analarıdır. (Ahzâb:6)

            Mü'minlere öz canlarından daha ileri olan Allah Resûlü (S.A.V.)'ne ve O'nun temiz zevcelerine, Allah'ın beytine (Kâbe'ye) ve kitab'ı Kur'an'a alçakça küfredilmekte ve mü'minlerin izzet ve namuslarına saldırılmaktadır.

            Dünyanın bazı bölgelerinde şeytan ve onun yandaşları olan emperyalist kâfirler, dinimize ve mukaddes değerlerimize dil uzatmaktadırlar. Bunun başını ise satılmış, mürted Salman Rüşdi köpeği çekmektedir.

            Bu şeytanî oyunlara karşı, izzetli ve duyarlı Müslümanlar yiğitçe mücadele ortaya koyarak, bu uğurda canlarını feda etmekten çekinmemişlerdir.

   Bu iğrenç oyunların bir uzantısı olarak ülkemizde de; AYDINLIK gazetesi denilen bir paçavrada, mel'un Rüşdi'nin figüranlığına soyunan, dünya emperyalizminin gönüllü uşağı Aziz Nesin, aynı şekilde, Kur'an'ın korunmuşluğuna dil uzatmış, Hazret-i Peygamber (S.A.V.)'in aile hayatını (hâşâ) bir genelev ortamına benzetmiş ve ümmetin anaları olan hanımlarına (hâşâ) fahişe deme cür'etinde bulunmuştur. Bu olay, dünyanın değişik yerlerinde kâfir devletler tarafından dahi kabul görmezken, basımına müsaade edilmezken, ne yazık ki laik ve ikiyüzlü T.C. Devleti tarafından yayımlanmasına izin verilmiş, ayrıca bunu kabullenmeyip protesto eden izzetli Müslümanlar, devletin polis ve jandarması tarafından coplanmış, kurşunlanmış, bir kısmı da hapishanelere atılmıştır. Salman Rüşdi köpeği Müslümanlar'ın çok az olduğu kâfir bir ülkede korkudan sokağa çıkmaya bile cesaret edemezken, onun yerli uşağı Aziz Nesin köpeği, yanında kendisiyle beraber bir ekiple birlikte, şehrimiz Valisi tarafından davet edilip, şehirde adeta Müslümanlar'la alay edercesine gezebilmektedir

.

            Kâfirler şunu iyi bilmeli ki:

            İslâmın Peygamberi'ni ve kitab'ın izzetini korumak için, bu uğurda verilecek canlarımız vardır.

            -Gün, Müslümanlığımızın gereğini yerine getirme günüdür.

            -Gün, Allah (C.C.)'ın vahyi Kuran-ı Kerim'e, Allah'ın meleklerine, Allah'ın Resûlü Hz. Muhammed (S.A.V.)'e, O'nun ailesine ve ashabına yöneltilen çirkin küfürlerin hesabının sorulması günüdür.

            -İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. Kâfirler de tağut yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarıyla savaşın. Çünkü şeytanın hilesi zayıftır.� (Nisa:76)

            -Galip gelecek olanlar, şüphesiz ki Allah taraftarı olanlardır.

Saldırı ve katliam gecesi 1 Temmuz akşamı da başka bir bildiri evlere dağıtılır:

            -Halkımıza Çağrı;

            -Müslüman halkın yaşadığı bu ülkede, İslam için binlerce şehit verilmiş bu topraklarda, bir kesim tarafından, basın özgürlüğü, düşünce hürriyeti adı altında, Müslümanlar'�ın kutsal değerlerine sözlü veya yazılı olarak kimse saldıramaz.

            -Biz Müslümanlar, canımız pahasına da olsa, bu değerlerimizi korumakta kararlıyız.

            -Müslüman halkımızdan bu konularda duyarlı olup, İslam'ın değer yargılarını alaya alanlara izin vermemelerini, ne pahasına olursa olsun bunu engellemeyi dini bir görev olarak bilmelerini, bu alçaklar karşısında susulduğunda, yarın mahşerde Allah'a nasıl hesap vereceğimizi düşünmelerini istiyoruz.

            -Müminlerin, Peygamberi kendi nefislerinden çok sevmeyi gerekir. O'nun eşleri, onların anneleridir...� (Ahzâb Suresi, Ayet: 6)

            -Ve kâfirlerin hesapları varsa, Allah�ın da bir hesabı vardır. Allah hesabı çabuk görendir.� (Enfal Suresi, Ayet : 30)

� �Kâfirler istemese de, Allah nurunu tamamlayacaktır.� (Saff Suresi , Ayet: 8)

            �Not: Bu yazıyı okuyan, Allah rızası için çoğaltarak dağıtsın.

                                    MÜSLÜMANLAR� 

 

           

         Etkinliklerin ikinci günü, Sivas�taki sağ eğilimli yerel basında (Hürdoğan, Bizim Sivas, Hakikat,Yeni Ülke,Taraf) halkı tahrik edici başlıklara bezenmiş haberler çıkar. Saldırıya geçmek için koşullar yeterince olgunlaşmistir. 2 Temmuz günü, camiler tıklım tıklım dolar.

            2 Temmuz Cuma günü, saat 13.30�da saldırı başlatılirken, değişik camilerden akın akın insan, şenliğin yapildığı Kültür Merkezi`nin önünde toplanir, taş ve sopalarla Kültür Merkezi`ne saldırirlar. 

    �Sivas laiklere mezar olacak, Cumhuriyet Sivas�ta kuruldu, Sivas�ta yıkılacak, Şeriat gelecek, batıl zail olacak�  sloganları atan gruplar, Kültür Merkezi�nde bulunan 1500 kişinin üzerine saldırır. Ancak, etkinlikleri izlemekte olanların direnişleriyle karşılaşan ve sayıca az olan saldırganlar, geri çekilmek zorunda kalır. Saldırganlara sürekli olarak yeni katılımlar olmaktadır. Çeşitli camilerden çıkanlar, koşarak saldırganlara katılmaktadır. Kalabalık gruplar, Kültür Merkezi�ne bir kez daha saldırırlar. İzleyiciler ve görevliler bir yandan saldırıya karşı barikat kurarak direniyor; öte yandan da içerideki insanları boşaltmaya ve arabalarla başka yerlere göndermeye çalışıyorlardı. Olay yerinde yeteri sayıda güvenlik gücü yoktur. Olanlar da saldırıyı engelleyecek güçte değillerdir.

    Nihayet, Kültür Merkezi boşaltılir ve saldırıya uğrayanlar güvenli bölgelere gönderilir. Bu arada, yeni katılımlarla saldırganların sayısı onbine yaklaşmıştır. Saldırgan güruh, isteğine ulaşamamanın verdiği hırsla Kültür Merkezi�nden Valiliğe yönelir.Valilik önünde toplanan binlerce saldırgan, �*** vali istifa, Sivas size mezar olacak, Şeriat gelecek, zulüm bitecek, Yaşaşın şeriat, Muhammed�in ordusu kafirlerin korkusu, Yaşasın Hizbullah, kahrolsun laiklik...� sloganlarıyla binayı taşa tutarlar...

            Saldırgan fasist ve gerici grubun  bir kolu, yeni dikilen �Halk Ozanları Heykeli�ne yönelip,heykeli kazma ve balyozla parçalayarak sürüklemeye başlar. Bu arada, kimi saldırganların dişlerini heykele geçirmeye çalıştığı görülür. Diğer bir grup da, Kongre Müzesi`nin yanında bulunan Atatürk heykeline saldırdırarak yere düşürdükleri Atatürk heykelini de sürüklemeye başlar.

            Saldırganların sayısı 15 bine yaklaştiginda Şeriat istemlerini ve sloganlarını haykırarak,konukların kaldığı Madımak Oteli�ne yönelirler. Otelde, kent dışından gelmiş ve çoğunluğu yazar, ozan ve sanatçı yaklaşık 150 kişi bulunuyordu. Saldırı üzerine, güvenliğin daha kolay sağlanacağı düşüncesiyle otele gelmiş insanlar tedirgin oldular. Otelin önünde az sayıda polis vardı ve saldırganlara, �Dağılın, yapmayın� demekten öte bir müdahalede bulunulmadı.

            Otelde bulunanlar, tehlikenin farkindaydılar. Telefonla Sivas Valisi�ni, Emniyet Müdürünü ve diğer yetkilileri arayarak önlemlerin arttırılmasını istediler. Bununla da yetinmediler, telefonla Ankara�da bulunan Başbakan`ı, Başbakan Yardımcısı`nı, İçişleri Bakanı�nı, Parti Liderlerini ve Milletvekillerini aradılar. Oteldekiler arasında olan halk ozanı, 1987-1991 dönemi SHP milletvekilli Arif Sağ da, telefon başından ayrılmıyor, Ankara�da SHP milletvekili Cevdet Selvi�yi, Bakan Seyfi Oktay�ı, İstanbul eski belediye başkanı Nurettin Sözen� i arayarak saldırıyi anlatıyor, bir an önce önlem alınmasını istiyordu. Otelde bulunan Aziz Nesin de SHP Genel Baskani ve Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ile Çalışma Bakanı Mehmet Moğoltay�la görüşerek can güvenliklerinin sağlanmasını istiyordu. Ulaşılan her yetkili, �Korkmayın, her türlü önlem alınmıştır� yanıtını veriyordu.

            Saldırganların amacını sezinleyen Sivas Valisi Ahmet Karabilgin de saat 14.30�da Başbakanı ve İçişleri Bakanı�nı  telefonla arayarak bilgi verir. Saldırının giderek bir katliama dönüşeceğini gören Sivas Valisi, çok tedirgin olur ve Ankara�yla telefon irtibatını hiç kesmez. Saat 14.40�da yeniden İçişleri Bakanı�nı ve müşteşarını arar, saldırının artık bir katliama dönüşmekte olduğunu bildirir. Vali,Saat 18.45�te Başbakanı ve İçişleri Bakanı�nı tekrar arar ve mutlaka yardım edilmesi gerektiğini bildirir. Çevre illerden de yardım istenmektedir.

            Sivas Valisi�nin bunca çabalarının ve görüşmelerinin sonucunda, Tokat Emniyet Müdürlüğü�nden 20 polis; Kayseri Emniyet Müdürlüğü�nden 31 Polis, Jandarma Komutanlığı�ndan 20 Jandarma olmak üzere 71 güvenlik görevlisi gelmiştir. Sivas Tugay Komutanı 6 bin kişilik asker mevcudundan yalnızca 30-40 acemi er göndermiştir. Askerler saldırganların arkasında bir yerde nöbet tutarcasına bekletilir. Bir ara Tugay Komutanı da olay yerine gelir ve sağa sola bir göz attıktan sonra ayrılır.

            Otel�de bulunanların Ankara�daki yetkililerle yaptığı telefon görüşmeleri ve önlem istemleri de dikkate alınmamıştır. Bu girişimler ve devletin duyarsızlığı değerlendirildiğinde, saldırganların devlet tarafindan korunduğu tartışması gündeme gelmektedir.

     Madımak Oteli�ne sığınmış yüzlerce kişi, pencerelerden saldırganların oteli yakmaya çalıştığını izlemekte, korku içinde beklemektedir.

     Karanlık çökmüş, elektrikler de kesilmiştir. Saldırganlardan kimileri, otelin önündeki arabaları ters çevirerek ateşe vermekte, kimisi de bidonlarla benzin taşı*** otelin içine atmaktadır. Alevler, otelin giriş ve alt katlarını sarmaya başlamıştır. Sivas İtfaiyesi gecikmeli de olsa yangın yerine gelmiş, ancak saldırganlar itfaiyenin çalışmasını engeller. Hortumlar kesilir, araba lastiklerinin havası boşaltılır.

 

   Saclarim tutstu önce

  Gözlerim yandı kavruldu

  Bir avuc kül oluverdim

  Külüm havaya savruldu

    Yangın oteli tamamen sarar. Umutla kurtarılmayı bekleyenlerin umudu tükenmeye başlamıştır artik.Yangın bütün oteli sarmıştır. Cinnet halindeki kalabalık, ölüm haberlerini beklemektedir. Dışarıda gözlerini kan bürümüş fasist katiller, otelden gelen yanmış insan eti kokusunu ciğerlerine çekerken, Ankara�daki bakanlar ve yetkililer de kokteyllerde kadeh kaldırıyorlardı�

 

An an Katliam`in gelisimi

 

 

Yukarida Yasanan  olaylarin tümü 8 saati askin bir süre devam etmistir. Buna ragmen  devlet yetkililerinin bilincli tutumu nedeniyle cok kisa zamanda dagitilabilecek ve sona erdirilebilecek olan bir gösteri,gittikce kalabaliklasmis ve kontrol  edilemez  hale gelmistir..

 

            2 Temmuz 1993 Cuma

13:30 - Paşa Camii önünde görevli emniyet ekibi (3860 kodlu) tarafından, Paşa Camii ve Meydan Camii�nden, Cuma namazından çıkan 500-1000 kadar kişiden oluşan grubun dört koldan Hükümet Konağı�na doğru ilerlediklerini bildirir.

13:40    - Hükümet Meydanı gerisinde oluşturulan polis barikatını aşan yaklaşık 2 bin kişi, maydanda, �Vali istifa�,�zafer İslam�ın�,�Şeytan Aziz�,� İslamiyet�i ezdirmeyeceğiz� vb. sloganlar atarlar.

13:55    - Sayıları yaklaşık 3 bini bulan grup, Osmanpaşa Caddesi ve Buruciye Medresesi civarında benzer sloganları yinelerler.

14:10    - 3 bin 500 dolaylarında gösterici, Kültür Merkezi önüne gelmiş ve içerdeki karşıt grupla slogan mücadelesi başlamış, çatışma polis tarafından önlenir.

14:40    - Kültür Merkezi�nden ayrılan grubun sayısı, 4-5 bini bulmuştur.

14:45    - Grup, Buriciye Medresesi�ne gelir.

14:50    - Buriciye Medresesi önünden Hükümet Meydanı�na geçen 6 bin dolayındaki gösterici, aynı sloganları tekrarlarlar.

15:00    - Grup, Hükümet Meydanı�ndan Atatürk Caddesi�ne yönelir.

15:10    - Atatürk Caddesi�nden yeniden Hükümet Meydanı�na gelinirken, sayı yaklaşık 8-9 bini bulmuştur.

15:30    - Hükümet Meydanı�ndan İstasyon Caddesi yoluyla Kültür Merkezi�ne gelen göstericiler, bir gün önce dikilen anıtı kısmen tahrip etmiş; Kültür Merkezi içindeki karşıt grupla taşlı sopalı çatışma, polisçe, fazla büyümeden, zor kullanılarak önlenir.

15:48    - Valilik tarafından görevlendirilen Belediye Başkanı, Kültür Merkezi önündeki topluluğu sakinleştirmek için sözde bir konuşma yapar ancak halk daha fazla galeyana gelmistir.

15:55    - Hizini alamayan yaklasik 10 bin kisilik saaldırgan ve fasist güruh ,Kültür Merkezi�nden İstasyon Caddesi yoluyla yeniden Hükümet Meydanı�na ve Madımak Oteli civarına gelir ve  slogan atmaya devam eder.

18:00    - Madımak Oteli önünde toplanan yaklaşık 15 bin göstericiye, Valilik�ten gelen istek üzerine, Belediye Başkanı ve Büyük Birlik Partisi İlçe Başkanı birer konuşma yapmışlardır.

18:30    - Belediye İtfaiye araçları, Hükümet Meydanı�na gelmiştir.

19:14    - Kültür Merkezi önündeki heykel, belediye garajına konulmak amacıyla Meydan�dan geçirilirken, topluluk tarafından Madımak Oteli önüne getirilmiştir.

19:50    - Madımak Oteli önündeki araçlar ve heykel ateşe verilmiştir.

20:00    - Otele yaklaşmak isteyen itfaiye araçlarına, göstericiler yere yatarak engel olmuşlardır.

20:05    - İtfaiye, otele güçlükle yaklaşabilmiştir.

20:10    - Yangın Otele de sıçramıştır.

20:20    - Afyon Sokak�tan (arka taraftan) gelen itfaiye, yangını söndürmeye başlamıştır.

20:40    - Hükümet Meydanı�na gelen göstericiler, Hükümet Konağı�nı taşlamaya ve slogan atmaya başlamışlardır.

20:50    - Güvenlik kuvvetleri havaya ateş etmiş ve göstericiler dağılmaya başlamıştır.

21:00    - Kalabalık, küçük gruplar halinde şehrin çeşitli kesimlerine yayılmıştır.

21:40    - Atatürk - Kongre ve Etnografya Müzesi önünde bulunan Atatürk büstü tahrip edilmiştir.

22:00    - İçişleri Bakanı Valiliğe gelerek, olaylarla ilgili bilgi almıştır.

23:00    - Valilikçe ilan edilen �sokağa çıkma yasağı� ile birlikte, güvenlik güçleri şehirde tam bir hâkimiyet sağlamışlardır.

   

       2 Temmuz günü, Sivas�ın Madımak Oteli�nde 37 can yakılarak katledilir. 51 kişi de katliamdan, kendi olanaklarıyla, ağır yaralarla kurtulurlar. Çatıya çıkarak yardım isteyenler arasında Aziz Nesin ve Lütfü Kaleli de vardır. İtfaiyenin merdivenli arabası otele yaklaşir. Aziz Nesin ve Lütfü Kaleli merdivenlerden inerlerken, Sivas Belediye Meclisi Üyesi Cafer Erçakmak ile bazı belediye görevlileri tekrar saldırıya geçerler.Aziz Nesin ve Lütfü Kaleli, itfaiyenin merdivenlerinden aşağıya atılirlar. Başından yaralanan Aziz Nesin ve Lütfü Kaleli�yi linç edilmekten araya giren polisler kurtarır. Yaralılar Polis arabalarıyla Tıp Fakültesi Hastanesi`ne götürülür.

 

Devlet yetkilileri nin tutumu ve katliamin sorumlulari

Polis telsizlerinden duyulan diyaloglar ..

-         Taş atıyorlar, saldırıyorlar, ne yapalım?

-         Anlaşıldı, müdahale etmeyin� (Sivas Emniyet Müdürü Doğukan Öner)

 

            Sivas�ta eli sopalı, taşlı, zincirli onbini aşkın saldırgan, insan avındaydı. Korkunç durum, Başbakana, İçişleri Bakanı�na defalarca bildirildiği halde herhangi bir yardım gelmedi ve önlem alınmadı. 37 insan yakılarak feci şekilde katledildi. Böyle bir ortamda Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel; �Halkla güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeyiniz� diyor, ilgilileri uyarıyordu. Cumhurbaşkanının �halk�tan kastettiği oteli kuşatan saldırgan kalabalıktı. Gerçi Süleyman Demirel, politik yaşama kazandırdığı, �Bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz� şeklindeki veciz sözü ile tarafını çoktan açıklamıştı.

            Başbakan Tansu Çiller ise, �Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir� diyebiliyordu. Daha sonra TBMM�de yaptığı bir konuşmada da Van�da yakılan bir oteli, Sivas�takiyle karıştırmış ve �Bir vatandaş, sigortadan para almak için sigortalı oteli yakmıştır� demiştir. Bir başbakan, ülke sorunlarına ve toplumsal gelişmelere bu denli duyarsız olabiliyordu.

            Ülkenin iç asayişinden sorumlu bir yetkilisi, İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu, otele yapılan saldırıyı, �Aziz Nesin�in halkın inançlarına karşı bilinen tahrikleri sonucunda halk galeyana gelerek tepki göstermiştir� şeklinde yorumlayarak saldırganları mazur göstermiştir.

Dönemin Başbakan Yardımcısı ve SHP Genel Başkanı olan Erdal Inönü ise katlima karşı üç maymunu oynar.

 

Dönemin Belediye Başkanı olarak saldırganların daha fazla  galeyana gelmesine sebep olan  açıklamaları ile katliamda 1.derecede rol oynayan  Temel Karamollaoglu, daha sonra TBMM çatısı altında milletvekili olarak görev alır.

 

Ahmet Yücetürk: Katliamı seyreden General.Sivas Tugay Komutanı..

 

Şevket Kazan: DYP-REFAH koalisyonunun bir dönem Adalet Bakanı..Sivas katliamini gerçekleştiren grubun avukatı..

.

            Devlet yetkililerinin açıkça taraf tutmaları, güvenlik güçlerinin ilk soruşturmasını da etkilemiştir. Saldırı öncesinde, sırasında ve sonrasında yeterince önlem alınmadığından insanlar yakılmış, saldırgan fasist ve gerici katiller ellerini kolllarını sallayarak kent dışına çıkmış ve izlerini kaybettirmişlerdir. 10-15 bin saldırgandan ancak 35 kişi, katliamdan bir gün sonra gözaltına alınmıştır. Artan toplumsal tepkiler sonucu, gözaltına alınanların sayısı daha sonra 190�a çıkarıldı. Gözaltına alınanlar hakkında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasına muhalafetten dolayı soruşturma başlatılmış, fezlekeler bu doğrultuda hazırlanarak Cumhuriyet Savcılığı�na sevkedilmişlerdir. Soruşturmanın bu yetersiz çerçevede kalması sonucu, 190 kişiden 124�ü tutuklanmış, geri  kalanlar serbest bırakılmışlardır.

             

    Bu olaydan sonra Emniyet Müdürü ile Vali hemen görevden alınır. Katliam soruşturması, Aziz NESİN�in tahrikleri ekseninde yürütülür. Emniyet tahkikatı bu yöndedir ve Savcılık da böyle bir yol tutturmuştur. Cumhuriyet Savcılığı soruşturmasında, katliamı planlayan ve başlatan örgütler üzerinde durmamış, saldırıyi Aziz NESİN�ın tahriklerine bağlamış ve iddianameyi, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası`na muhalefet temelinde hazırlamıştır. (Sivas Savcısının hazırladığı iddianame: Hazırlık 1993/2460, Sivas Asliye Ceza Mahkemesi)

            Ankara DGM Savcılarının 1 Nolu DGM�ye sunduğu iddianamede de, �Sivas�ta Pir Sultan Şenlikleri ve bu şenliklere katılan, bir konuşma da yapan, Aziz NESİN gibi dini inkâr etmekten öte, İslâm dinini küçültücü, aşağılayıcı bir kitabı da neşrettiren, Türk halkına aptal demekten çekinmeyen kişilerin davet edilmesi� gibi ifadelere yer verilmiştir. DGM Savcıları da, katliamı planlayanları ve başlatan örgütleri ortaya çıkarmaktan yana olmamış ve olayları Aziz NESİN�in tahrikine bağlamışlardır. Ankara 1 nolu DGM�ye sunulan iddianamede Sivas Katliamı şöyle anlatılmaktadır:

            �İDDİANAME: 02. 07. 1993 Cuma günü her yıl olduğu gibi Sivas`in Banaz Köyü�nde yapılmakta olduğu söylenilen Pir Sultan Abdal Şenlikleri�nin bu yıl Sivas şehrine dikilen Pir Sultan Abdal Abidesi�nin açılışı nedeniyle Sivas il merkezinde yapılmış olması, toplantıya İslam dünyasında tepki yaratan Şeytan Ayetleri Kitabı�nı Türkiye�de de yayınlayan Aziz Nesin�in davet edilmesinin, il içinde olumsuz bir ortamın doğmasına neden olduğu gözlenmiştir. Sivas ilinde yaşayan vatandaşların bu duruma hassasiyetlerini gösterecekleri ve bir büyük olayın geleceği önceden bilinmesi de bir yana, yasal ve emniyet tedbirlerinin bu tür olayları önlemede etkin bir çare olamayacağı açıktır...

            �İslam dünyasında tepki yaratan �Şeytan Ayetleri� kitabının Türkiye�de yayınlanmasını yürüten ve Türk toplumunda sergilediği hareketleriyle hiç de iyi izlenim bırakmayan Aziz Nesin�in bu merasime (4. Pir Sultan Abdal şenliği) davet edilmesi, geleneksel olarak Pir Sultan Abdal Şenlikleri�nin her yıl Banaz Köyü�nde yapıldığını düşünürsek, bu şenliğin Sivas İl Merkezi�ne getirilmesi; kamu davasındaki bu olayı hazırlamıştır.

            �İşte 02. 07. 1993 gününün Cuma olması ve camilerden çıkan halkın, fanatik dincilerin yönlendirmesiyle, yetkililerce olayın önlenmesi için yeterli tedbirin alınmaması ve geciktirilmesi,

            �Ayrıca, fanatik toplulukça şenlikten bir gün önce il merkezinde yayınlanan gazetelerde açıklamalar yapılması ve halkı kışkırtan bildiriler dağıtılması;

            �Hele hele Aziz Nesin�in İslam Dini�ne karşı tutum ve davranışları ve açıklamaları;

            �Kapalı bir salonda düzenlenen toplantıda terör örgütü militanları için saygı duruşunda bulunulması;

            �Eylemin hazırlayıcı nedenleri arasında sayılabilir.

            Sivas ilinde meydana gelen bu vahim olay için de, �Bu şenlik neden İl Merkezi�nde yapılmıştır, neden Cuma gününe rastlatılmıştır, neden genelde halk tarafından hareketleri hiç de hoş karşılanmayan Aziz Nesin şenliğe davet edilmiş, kendisine konuşmalar yapma imkanı tanınmış, neden şenlikle hiç ilgisi olmayan terör örgütü militanları için saygı duruşunda bulunulmuştur?� soruları cevapsız kalmaktadır.

            �Bir yanda �Marksist-Leninist� düzene dayalı devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne yönelik oluşturulan yasa dışı terör örgütleri, özellikle PKK terör örgütünün; bir yanda fanatik dincilerin laik devlet düzenini cebren ilga edilip, yerine şeriat devlet düzeninin getirilmesine ilişkin;

            �... Çalışmaları Sivas olayında tahrik ve teşvik şeklinde görüntülenerek gövde ve güç gösterisi oluşturulmuştur. Olaydan bir gün önce sokağa dökülen Marksist-Leninist düzene dayalı, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne yönelik Dev-Sol, Dev-Genç, PKK terör örgütlerinin militanlarının katılmasıyla Sivas sokaklarında yapılan yürüyüş ve Aziz NESİN�in konuşmaları sergilediği tavrı, bir gün sonra meydana getirilecek olayların tahrikçisi olmuştur...�

 

            Ankara 1 Nolu DGM de gerekçeli kararında (E: 1993/106, K: 1994/190), saldırıyı ve katliamı Aziz NESİN�in tahrikine bağlayarak olaylarda bir örgüt aramanın gereksiz olduğuna karar vermiş, sanıkların cezasında da dörtte bir oranında indirim uygulamıştır.

            Oysa saldırının ve katliamın örgütlü olarak planlandığına dair tanık ifadeleri ve belgeler bulunmaktadır. Üstelik bunların tümü mahkemeye sunulmuştur. Olaylardan iki gün önce kentte, �Müslüman Kamuoyuna� başlıklı bir bildirinin dağıtıldığı biliniyordu. Şenliklerin birinci gününün akşamı, �Halkımıza Çağrı� başlığı taşıyan ikinci bir bildirinin dağıtıldığı da vurgulanmıştı. Malatya Valisi, saldırıdan bir gün önce bir otobüs dolusu Aczmendi militanının Malatya�dan Sivas�a geldiğini, basına söylemiştir. Yine daha önce aktardığımız gibi, şenliklerin birinci ve ikinci günleri, Sivas�taki yerel sağ basın organları (Hürdoğan, Bizim Sivas, Hakikat, Anadolu, Yeni Ülke vb.) dağıtılan bildirilerin içeriğine uygun ve tahrik edici yazılar yayımlamışlardır.

Bu yazılı kaynaklara ek olarak, TBMM�nin olayla ilgili kurduğu Araştırma Komisyonu`na ifade veren çeşitli görevlilerin anlatımlarında da ilginç bilgiler vardir.

     Doğukan ÖNER: (Sivas Emniyet Müdürü) : �... Bu Perşembe günü de, Aziz NESİN Buriciye Medresesine gitmiş, Buriciye Medresesinde öğleye kadar kitap imzalamış, o akşama kadar belirli yerlerde gezmiş. O akşam çıkıp Madımak Oteli�ne gitmiş. Gece saat 21.00�de bir tek siyasi şubemizin korumasıyla birlikte yanında 8 kişi ile Madımak Oteli�nden çıkmışlar, Atatürk Caddesinden inmiş aşağıya; orada Sarayhan Restorantı var; Sarayhan Restorantına yaya gitmişler. Orada içki içtikten sonra da yine yaya olarak aynı ekiple o şekilde gitmişler. Yani ben şunu arz etmek istiyorum, yani olay bir tek Aziz NESİN�e yönelik olan bir hadise değildir.

            �... Bu işte kesin provokasyon vardır. Bu işte kesin dışarıdan gelme birtakım güçler vardır. İlk defa camiye gittiğim zaman o caminin ön tarafında belirli birtakım gruplar vardı... Ben o grupları Madımak önünde görmedim...�   

            Mehmet YILDIZ (Sivas Emniyet Asayiş Müdürü): �Heykel getirildi, topluluğun önüne atıldı. Atılınca gerçekten insanlar artık çok çılgınca hareket ediyorlardı. Dişleriyle dahi ısıranları gördük, kafasını vuranları gördük... Paşa Camisinden anons edilince, diyelim ki 200 kişi pankart astı. Amerikan Bayrağını yaktılar...�

            Millet Partisi İl Başkanı: �Paşa Camisinde namaz bitmişti, bir kısım imamı beklemeden namaz biter bitmez dışarıda bir gürültü patırdı oldu... Amerikan Bayrağının yakılışını bizzat gördüm. Pankartı da cami duvarında asılı olarak gördük.�

            Dr. Hüseyin POLAT (Tabiblar Odası Başkanı): �Öncelikle bu saldırı devlete karşı yapıldı. Laik Cumhuriyete ve Atatürk�e karşı yapıldı. Belediye Başkanı Karamollaoglu, �Gazanız mübarek olsun� diyerek manevi destek verdi.�

            Mehmet TALAY (Kültür Bakanlığı Sivas İl Müdürü): �Aziz NESİN Sivas�a ilk kez gelmedi. Aziz NESİN bundan yedi, sekiz ay veya bir sene kadar önce kitap imza gününe gelmişti. Sonra Aziz NESİN�in konuştuğu gün Perşembe günü, olaylar 24 saat sonra çıkıyor. Tepki olarak olsaydı aynı gün tepki olurdu...�

            Şakir ŞEKER (ANAP İl Başkanı): �Caminin içinden insanlar çıkmaya başladığı anda, 20 veya 25 kişilik namazla hiç alakası olmayan ve namaz kılmayan bir grup, bahçede namaz kılan yere gelir ve bunlar bir pankart açarlar, arkasından da bir Amerikan Bayrağı ateşe verilir...�

            Yine kamu tanıklarından Emniyet görevlileri : İzzet KARADAĞ, Erol ÇÖL, Refik SUNGUR, Nazım GÜNAYDIN, Orhan Veli KARADAYI, Mehmet ÖZBEK, Ömer Faruk ÜNAL hazırlık ifadelerinde ve Mahkemedeki ifadelerinde saldırının ve katliamın organizeli olduğunu belirtirler.

            Belgelerden ve tanıkların anlatımlarından anlaşıldığı gibi, Sivas katliamı tahrik sonucu değil, örgütlü ve planlı hazırlıkların sonunda gerçekleşmiştir.

           

             Davanın ilk duruşması, Ankara 1 No`lu DGM�de 21. 10. 1993 günü yapıldı. Duruşmayı izlemek üzere binlerce kişi Ankara DGM önüne geldi. Binin üstünde polis Adliyenin geliş yollarını çevirmişti. Saldırganların yakınlarının ve avukatlarının dışında kimseyi Adliyeye yaklaştırılmıyorlardı. Sivas�ta katledilenlerin aileleri ve avukatları içeri alınmadılar. Emniyet güçleri, duruşmayı izlemeye gelenlere ve katledilenlerin yakınlarına acımısızca saldırdılar. Kadınları saçlarından tutarak yerlerde sürüklediler ve copladılar. Ağza alınmayacak küfür ve hakaretler yapıldı. Birçok kişi gözaltına alındı.

            İlk duruşma böyle başladı. Yakınlarını kaybeden aileler ve müdahil avukatları sonraki duruşmalara katılma imkanı buldular. Sanıklar, her duruşmada müdahil avukatlara ve yakınlarını kaybeden ailelere sözle ve el hareketleriyle hakarette bulunuyorlardı. Mahkeme heyeti bu tür hareketlere müdahale etmiyordu.

            Müdahil avukatlar, katliamla ilgili elde edilmiş fotoğrafları, filmleri ve benzeri belgeleri mahkemeye sundular. Mahkemeye sunulan belgelerde saldırganlar, somut olarak görülüyordu. Ancak mahkeme heyeti avukatların belgelerin incelenmesi istemini kabul etmedi. Daha sonra davanın gelişimini, tanıkların ifadelerini basından ve kamuoyundan gizlemek için gizlilik kararı alındı. Müdahil avukatlar, mahkeme heyetinin tutumunu yanlı görerek reddi hakim isteminde bulundular. Avukatların bu istemi de reddedildi.

            Mahkemenin yanlı tutumu karşısında, müdahil avukatlar, yaptıkları bir açıklamayla duruşmalara katılmama kararı aldılar:

             Bunca tepki ve uyarıya karşın, mahkeme heyeti kararında direnerek yargılamayı yürüttü. Gizlilik içinde yürütülen yargılama 26. 12. 1994�te karara bağlandı. Mahkemenin gerekçeli kararı şöyledir:

            �Gerekçeli Karar: ...Sivas olaylarının devlete ve laik düzene yönelik olmadığı, Aziz NESİN�in Şeytan Ayetleri kitabını yayınlamasına duyulan öfke, kin ve nefretin oluşturduğu tahrik sonucu ve Aziz NESİN�e yönelik bir eylem olduğu, kast edilen Aziz NESİN olmasına rağmen hedefde sapma sonucu 37 masum insanın ölümü ile sonuçlanan bu olayların, laik-antilaik veya mezhep çatışması olmadığı, sadece İslam dinince mukaddes sayılan değerlerin aşağılanmasına tepki gösterildiği, Aziz NESİN�in Anadolu�nun herhangi bir vilayetinde da aynı tepkiyi görebileceği, dolayısıyla şahsa yönelik eylemin bir başka amaca çekilerek kamplaşma ve kutuplaşma yaratmasının hukuki ve sosyal bir yararı olmadığı kanaatindeyiz.

            �... Olayların müştekisi Aziz NESİN�in, Bakanlar Kurulu�nun 24. 08. 1989 tarih ve 1989/14479 sayılı kararnamesinde, yazarı Salman RÜŞDİ olan �Şeytan Ayetleri� isimli kitabın Türkiye�ye sokulması ve dağıtılmasını yasakladığı, Türkiye�de bu yasağa rağmen adı geçen kitabı Aydınlık Gazetes`inde yayınladığı ve bu kitabın içeriği itibarıyla Müslümanların Peygamberi ve eşlerine karşı tahrik ve tazyif edici ibarelerin bulunması sebebiyle tüm Müslüman halkı bu yayından dolayı haksız şekilde tahrik ettiği, böylece olayların çıkmasının müsebbibi bulunduğu anlaşıldığından, sanıklara tayin olunan ceza TCK�nun 51/1 maddesi gereğince ¼ nisbetinde indirilecek... hapis cezasıyla ayrı ayrı cezalandırılmalarına...� (Ankara 1 No`lu DGM�nin Gerekçeli Kararı, Sayfa: 461/465)

            Böylece Sivas katliamı davasının 22 sanığı hakkında 15�er yıl, 3 sanığı hakkında 10�ar yıl, 54 sanığı hakkında 3�er yıl, 6 sanığı hakkında 2�şer yıl hapis cezası, 37 sanığı hakkında da beraat kararı verildi.

            DGM�nin kararında katliamı gerçekleştiren faşist (ırkçı-şeriatçı) örgütlerden söz edilmediği gibi, katliam Cumhuriyete ve laikliğe karşı bir eylem olarak da değerlendirilmemiştir. Ama bir suçlu gerekliydi ve o da bulunmuştu: Aziz NESİN. Üstelik bu hiç de yeni bir şey değildi; devletin yetkilileri, siyasi iktidarın sözcüleri, emniyet yetkilileri ve savcılar da, Sivas katliamının örgütlü bir hareket olmadığını, Aziz NESİN�in tahrikiyle ortaya çıkmış bir tepkinin sonucu olduğunu, olayın ilk gününde açıklamışlardı.

            Müdahil avukatlar, DGM�nin kararını taraflı, hukuka ve adalete aykırı olarak niteleyerek, ayrıntılı bir savunmayla temyize gittiler. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Esas No: 1996/688, Karar No: 1996/4716 kararıyla, �Katliamın Cumhuriyete, Laikliğe ve Demokrasiye yönelik olduğunu� belirterek DGM�nin kararını esastan bozdu.

 

 Davanin görüldügü siralarda artik iktidar degismis DYP-REFAH Koalisyonu`nda Basbakanlik koltuguna Necmettin Erbakan oturmustur.Iste tam bu dönemde gündeme damgasini vuran MGK nin irtica karsiti deklerasyonlari ile 28 subat süreci baslamistir.Bu kez dengeler altüst olmustur.MGK nin verdiği ayarla cark eden �bagimsiz yargi� 3-5 yil hapis cezasi istediği katliam sorumlulari hakkinda DGM `lerde yeniden actigi davalarla ömür boyu hapis cezasi ve idam istemiyle davalar acar.Gercek suclulara dokunulmadan verilen 27 Kasim 1997 tarihli hükme göre 33 saniga idam cezasi verilir. Yapilan degerlendirmelerde bu davanin Istiklal Mahkemeleri sonrasinda,tek bir davada,bu kadar idam cezasinin verildiği ilk dava oldugu vurgusu yapilir.Yargi,MGK kararlarini da göz önünde bulundurarak ,bir yandan islamcilara gözdagi veriyor,bir yandan da gerceklestirilen katliamda devletin rolünü örtbas ediyordu.

 

            Ankara 1 No`lu DGM, Yargıtay�ın bozma kararına uyarak yargılamayı yeniden başlattı. Karar, 28. 11. 1997�de açıklandı. Mahkemenin Esas No: 1996/84, Karar No: 1996/199 Gerekçeli Kararında şu ifadelere yer veriliyordu:

            �... 7-8 saatlik uzun bir zaman süreci içerisinde güvenlik görevlilerince yapılmış olan çeşitli uyarılara rağmen dağılmayarak Hükümet Konağın`ın önünde bulunan güvenlik görevlilerini kurduğu barikatın da zorlanıp devlet ve hükümetin il�de temsilcisi olan valiye �*** vali�, �Vali istifa� şeklinde, yürüyüşler ve toplanmalar sırasında Cumhuriyetçilik ve laiklik ilkelerine aykırı biçimde �Şeriat gelecek zulüm bitecek�, �Cumhuriyeti burada kurduk, burada yıkacağız�, �Yaşasın şeriat, kahrolsun laiklik�, �Şeriat isteriz�, �Dinsiz laikler� sloganlarının atılması, bir kısım işyeri, mesken ve araçların yakılması �Yak yak� sloganları altında güvenlik görevlilerinin kurduğu barikatın cebir kullanılmak suretiyle açılıp otelin yakılması suretiyle 35 kişinin öldürülmüş ve çok sayıda kişi ve güvenlik görevlisinin yaralanmış bulunması ve nihayet Türk İnkılabının temel taşlarından birisi olan Sivas Kongresinin imzalandığı ve sonradan müzeye dönüştürülmüş bulunan bina ile önündeki Atatürk Heykelinin tahrip edilmiş olması, olayda kullanılan cebir, bir kısım icra hareketlerinin TCK�nin 146. Maddesinde belirtilen sonucu yaratmaya elverişliğinin ve Aziz NESİN�in düşünce ve davranışları bahane edilmek suretiyle Anayasal düzenin en önemli ilkelerinden olan Cumhuriyetçilik ve laiklik ilkelerinin ortadan kaldırılmasına yönelik bulunduğunu tüm açıklığı ile ortaya koymaktadır...� (Gerekçeli Karar, s. 65-67)

            DGM�nin kararında 33 sanığa idam, diğerlerine de muhtelif ağır hapis cezaları verilir.

            Mahkemenin kararı taraflarca temyiz edilmiştir, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin, 24. 12. 1998 günü verdiği kararda saniklara verilen hapis cezaları onaylanırken, 33 idam cezası ise bazı usül noksanlıkları nedeniyle bozulmuştur. Dava bir kez daha DGM önüne gelmistir.

   Bu arada  Sivas katillerinden 6`sının Almanya`ya kaçmış olmaları nedeniyle, bir Sivas Davası da  Almanya`da da başlatildı. Cezaları onanan sanıklar, bu katliamı gerçekleştiren kimseler olmakla birlikte; olayın asıl tertipçileri, perde arkasındaki karanlık güçler ve onların devlet bağlantıları henüz açığa çıkarilamamıştır. Olayın asil faillerinden Refah Partili Sivas Belediyesi Encümen üyesi Cafer Erçakmak henüz yakalanmamıştır. O günün  Belediye Başkanı, bir zamanlarin Milletvekili, Temel Karamollaoğlu yargılanmamıştır.

   Son olarak Sivas Katliami hükümlülerinden 57 kisi  en son cikarilan  Topluma Kazandırma Yasasi'ndan yararlanmak için basvuru yaparken,bu dava  Ankara 1 No'lu DGM'de yeniden görülmeye baslandı...
#1 - Haziran 19 2007, 23:41:30
« Son Düzenleme: Haziran 19 2007, 23:50:02 Gönderen: ftb »

Bir sivasLı oLArak şiDdetLe Kınıyorum bunLarı.:ban
#2 - Haziran 19 2007, 23:47:10
İMZA.

Cehalet düşmanların en kötüsüdür.Cehaleti inançla karıştırmak beterin beteridir.Sivasın yobaz insanlardan arınması dileğiyle.Rab ruhları şad ede.
#3 - Haziran 19 2007, 23:51:00

Türkiye'nin en büyük ayıplarından biri. Cumhuriyet'in kurulmasının üstünden yıllar geçse de bazı şeylerin Tükiye'de sindirilmediğini ve ülkede bu kadar çok yobaz varken uzun yıllar da sindirelemeyeceğini gösteren olay.
 
#4 - Haziran 06 2008, 01:01:20
                                                                                                    
Brk`| There is nothing left to lose...

Nasıl sormayı planlıyorsun?

Veled-i zina, o mükemmel sorularını ve avatarını da al git.

Bugün Sivas Katliamı'nın 15. yılı, en azından site oyunlarından bugün başınızı kaldırın ve şu konuyu okumadan geçmeyin.

İşte katliamdan 15 yıl sonra madımak oteli ve et lokantası



Hayatını kaybedenler

Muhibe Akarsu - 35 yaşında, Muhlis Akarsu'nun eşi
Muhlis Akarsu - 45 yaşında, sanatçı
Gülender Akça - 25 yaşında
Metin Altıok - 52 yaşında, şair, yazar
Ahmet Alan - 22 yaşında
Mehmet Atay - 25 yaşında, gazeteci
Sehergül Ateş - 30 yaşında
Behçet Aysan - 44 yaşında, şair
Erdal Ayrancı - 35 yaşında
Asım Bezirci - 66 yaşında araştırmacı, yazar
Belkıs Çakır- 18 yaşında
Serpil Canik - 19 yaşında
Muammer Çiçek - 26 yaşında, aktör
Nesimi Çimen - 67 yaşında, şair, sanatçı, üç telli curanın son ustası
Carina Cuanna - 23 yaşında, Hollandalı gazeteci
Serkan Doğan - 19 yaşında
Hasret Gültekin - 23 yaşında şair, sanatçı, şelpe tekniğinin önderi
Murat Güneş,Murat Gündüz - 22 yaşında
Gülsüm Karababa -22 yaşında
Uğur Kaynar - 37 yaşında, şair
Asaf Koçak - 35 yaşında, karikatürist
Koray Kaya - 12 yaşında
Menekşe Kaya - 17 yaşında
Handan Metin - 20 yaşında
Sait Metin - 23 yaşında
Huriye Özkan - 22 yaşında
Yeşim Özkan - 20 yaşında
Ahmet Öztürk - 21 yaşında
Ahmet Özyurt - 21 yaşında
Nurcan Şahin - 18 yaşında
Özlem Şahin - 17 yaşında
Asuman Sivri - 16 yaşında
Yasemin Sivri - 19 yaşında
Edibe Sulari - 40 yaşında, sanatçı
İnci Türk - 22 yaşında
Kenan Yılmaz - 21 yaşında

Dün ve bugün birçok devrimci/ilerici/alevi grup birçok yerde eylemler düzenleyerek Sivas Katliamı'nı unutmadı ve unutturmadı.
#5 - Temmuz 02 2008, 20:14:21
« Son Düzenleme: Temmuz 02 2008, 20:21:34 Gönderen: Mihayloviç »

Konu açılmıyor ki, okumadan geçilsin. "Kızlar Arda'nın kaçamağı :Ç" konusu daha uygun tabii. Katliamla ilgili bir detay daha verelim;

Oteli saran vatandaşlarımıza birşey olmamıştır.

Sözün sahibi Başbakan’dır.

Başbakan Tansu Çiller. Çiller Madımak Otelini saran ve insanlarımızı katleden şeriatçı katillere bir şey olmadığını, katillerin burunlarının kanamadığını müjdelemektedir.

Başbakan'ın vatandaş dediği de şeriatçı katillerdir. Ya içeride çığlıklarla yardım bekleyenler? Onların vatandaşlık hakları? Onların yaşama hakları? Çillerin umrunda olan, Çillerin bu sözleri ile gözetip kayırdığı katillerdir mağdurlar değil. "
#6 - Temmuz 02 2008, 20:29:39
« Son Düzenleme: Temmuz 02 2008, 20:30:13 Gönderen: Mihayloviç »

sivas olaylarının 15.yılında olayları nefretle ölenleri rahmetle anıyorum(z).Bir daha böyle olaylarla inş.karşılaşmayız.
#7 - Temmuz 02 2008, 21:30:58
Yağma yağmur sağanak bu sağanak için yok sığınak.

Ölümün böyle zalimcesi kime layık görülebilir, yanan insanlarla itfaiyelerin arasına nasıl yatılabilir, bir insan insanlıktan ne kadar çıkabilir sorularını akla getiren; ama cevaplayamayan yüz karamız, kara günümüz... Ne denilebilir ki, insanın dili, dimağı kuruyor. Lanet olsun gerici yobazlara, insan hayatına değer biçenlere.

O gün - Sivas Katliamı Belgeseli (Can Dündar)
#8 - Temmuz 02 2008, 22:27:07
« Son Düzenleme: Temmuz 02 2008, 22:42:27 Gönderen: Elf »
Viking's

Bir kadının sözü halen kulağımda "benim 13 yaşındaki oğlumun suçu neydi ?"
Neye üzüleceğimi bilemiyorum 15 sene önceki cahilliye mi yanayım(ki hala mevcut) yoksa yanıp giden insanlara mi ?.
#9 - Temmuz 02 2008, 22:37:20
''Cehennem, başkalarıdır. ''

Bin yobaz gelir bir aydın gider bu memlekette.Hesabı hangi cahilden sorula.Ölenlere Rab'dan rahmet,kalan cahillere vicdan azabıyla çile dilerim.
#10 - Temmuz 02 2008, 23:23:38

Bir yandan Allahuekber deyip ,bir yandan canlı canlı insanları yakan zihniyet.
#11 - Temmuz 03 2008, 00:00:29

O gün - Sivas Katliamı Belgeseli (Can Dündar)

bu belgeseli izledim tüylerim ürperdi çok güzel bir belgsel ama çok kötü bir olay.
#12 - Temmuz 03 2008, 11:27:13
Yağma yağmur sağanak bu sağanak için yok sığınak.

bir sivasli olarak yaziklar olsun
#13 - Temmuz 20 2008, 19:58:33
www.askimchat.net

/server irc.askimchat.net    dostlugun ve arkadasligin tek adresi

Konu kilitlenmiş ve öylece kalmış. Yarın katliamın 16. yılı. Ve bunun için birçok demokratik kitle örgütleri anma ve eylem yapacaklar. Yarın Bakırköy'de ilerici kültür-sanat dergileri bir eylem yapacaklar. Saat 16:00'da başlayacak. Yine 16:00'da Tepe Nautilus önünde kortejler oluşturulacak ve Kadiköy'de miting yapılacak. Asım Bezirci (10'u aşkın inceleme eseri olan Türkiye'nin sayılı entelektüellerinden, aydınlarından biriydi) ve Nesimi Çimen'in (yanan alevi ozanlardan biriydi, cura ustasıydı) mezarları da ziyaret edilecek. Bu mezarların biri Zincirlikuyu'nda, diğeri Karacaahmet'te.

Sivas'ta yapılacak eylem için Vakit gazetesi şöyle bir şey yazmış: "Bazı çevrelerin yarın Sivas’ta gerçekleştireceği provokasyon amaçlı mitinge TMMOB’den destek geldi" 93'te 2 Temmuz öncesi Vakit gazetesi zihniyetine sahip gericiler bu tür provokatif bildiriler yayınlamış ve halkı galeyana getirmişti. Bunlarla yine aynı toprak sınırları içerisinde yaşamak şaşırtıcı değil.

Yarın bu insanları gördüğünüzde kafanızı çevirmeyin ya da onları ayıplamayın. Kimlikleri ve fikirleri yüzünden öldürülen insanların faillerinin korunup kollandığı bir ülkede onlar bu cesareti gösterip, anayasal haklarını kullanıyorlar.
#14 - Temmuz 01 2009, 18:55:25

Yılların geçmesine rağmen yasların tutulduğu bu ülkede gerizekalı gerici zihniyetin tohumları hala büyümeye devam etmektedir. Babasından dedesinden saçma sapan stratejiler öğrenip kendini dindar sanan bu düşünceden yoksun insanlar ilahi gördüğü dini alet ederek insanların canına kıymayı kendilerinde yersiz bir hak olarak görmüşlerdir. Onların tek düşmanı vardır o da aydın tozlardan arınmış taze fikirlere sahip insanlar. Bu yobaz insanlar ülkemizde hala nefes alıyor ve almayada devam edeceklerdir. Pisliklerden arınmak dileğiyle.Ölenlere Rab'dan rahmet yakınlarına güç dileğiyle.
#15 - Temmuz 01 2009, 21:08:57

uykusuz dergisi/vedat özdemir oğlunun köşesini okurken aklıma geldi, ekşisözlükte sayfaları nefretle küfrederek  okurken şu yorumla karşılaştım,


sanırım sunay akın'a ait


Alıntı
yedi yıl önce sivas'taki madımak oteli'nin önünde toplanan güruh, insanlık dışı gösterisini sürdürürken, otelin merdivenlerinde kurtulmayı bekleyenlerden biri olan yazar lütfi kaleli sorar: “ bunlar ikindi namazına gitmeyecekler mi?”...

yanıt karikatür sanatçısı asaf koçak'tan gelir: “ anlaşılıyor ki, bu namazı kaza ile eda edecekler.”

yıllar öncesinde, yurdumuzda turizmin gelişmesi için bestelenen şarkıda şöyle bir söz vardı: “düşün antalya'da mutlu bir hollanda'lı”...

hollanda'nın amsterdam havaalanı'nda bir genç kız, o gün yaşadıklarını günlüğüne yazarken heyecanlıdır: “türkiye'ye giden uçakta adım yoktu. birkaç dakika korktum: gidemeyecek miydim?”

carina thuys adlı kızın korktuğu başına gelmez ve istanbul'a doğru havalanan uçağın penceresinden bulutları seyre dalar!..

annesi genç kızın ölüm haberine inanmaz ve şunları söyler: “o her zaman söylediği saatte eve gelir. döneceğini söylediği gün onu havaalanında karşılamaya gideceğim”...

kadın, istanbul'dan gelen yolcuların arasında kızını arar... ve son yolcu çıktığında şunu söyler oğluna: “kızımın öldüğüne şimdi inandım!”

asaf koçak'ın da aralarında bulunduğu sivas'ta yakılan 37 insandan biri olan carina thuys'un, ülkesine gönderilen eşyaları arasında günlüğü de yer alır. günlüğün son sayfası “2 temmuz 1993” tarihini taşır: “şimdi durum kritik. bir süreden beri oteldeyiz. dışarıda büyük bir güruh bağırıyor. bu otelde, özgür düşünür, laik yazar aziz nesin kalıyor. o, şeytan ayetleri'ni yayınlamayı düşünüyor. durum hiç de hoş değil. kendimi gergin hissediyorum. çünkü ne olacağını hiç bilmiyorum. bu durum aşırı dincilerin bir oyunudur. slogan atıyor ve tahribat yapıyorlar. oldukça polis var. ama ben ne yapabilirim ki? bağırılıyor, çağırılıyor ama ben anlamıyorum!”

yeryüzünde, en yüksek noktasına yazı araç ve gereçlerinin konulduğu bir tapınak var mıdır?.. yani bir kilise düşünün ki, en tepesine simge olarak haç değil de kalem konsun. ya da, bir havranın en üst noktasına bakanlar davudi yıldızı yerine bir daktilo görünler!..

istanbul'un eyüp semtinde bulunan defterdar camii 1541 yılında, hattat nazlı mahmut çelebi tarafından yaptırılır. mahmut çelebi yazı ustası olduğundan minarenin tepesine hilal yerine bir hokka ve kalem koydurtur. bu uygulamanın günümüzde karşılığı “bilgisayar ekranı, klavye ve maus”dur. şairler, yazarlar çalışırken bu yazı araçlarını kullanıyorlar. yeni yapılmakta olan caminin minaresine bunları koymaya kalkışsak başımıza neler gelir?.. ama ne gariptir ki, 450 yıl önce bunu gerçekleştirebilmişiz!

haliç'in kıyısındaki defterdar camii'ni ziyaret edenler, minareye baktıklarında ne hokkayı nede kalemi görebilirler. fırtınalı bir havada rüzgar alır götürür kalemi. hokka uzun süre ayrı kalır yoldaşından. sonra oda yere düşer ve kırılır. geriye sadece aras neftçi'in 1990 yılında çektiği fotoğraflar kalır. bu fotoğrafa dikkatli bakıldığında minarenin tepesindeki hokka görülebilir. günümüzde minareye baklanlar ise iki hoparlör ve birkaç florasan lambadan başka bir şey göremezler.

eyüp halkı, nazlı mahmur çelebi'nin rüşvetle suçlandığını, elindeki hokka ve kalemi sırtı camiiye dönük şekilde fırlatacağını, yazı takımının minarenin tepesine konmazsa suçlamayı kabul edeceğini içeren bir öykü anlatır. hokka ve kalem minarenin tepesinde durunca herkes mahmut çelebi'nin suçsuz olduğuna inanır.

gazetelerdeki yazarların yerini giderek yazarkasaların aldığı günümüzde, böyle bir şeyi denemeye kim cesaret edebilir?..

şüphesiz ki nazlı mahmut çelebi'nin yaptırdığı caminin tepesine yazı araç ve gereçlerinin konmasının nedeni halk arasında anlatılan “atmasyon” öyküsü değildir. bir rastlantıyı içeren bu öykü, yazara gösterilen saygı, sevgi ve hoşgörünün geleneğimizde ne denli yoğun olduğu gerçeğinden bizleri uzaklaştırır. yazı ustasının minarenin tepesine yazı araç ve gereçlerini koyması rastlantı değildir. tıpkı, 2 temmuz gününde binlerce insanın, yazarların kaldığı madımak oteli'nin önünde buluşmasının rastlantı olmadığı gibi!..

solingen ve sivas!..

insanların yakıldığı iki kent...

bu iki kentin baş harflerini yan yana getirirsek, neyle karşı karşıya olduğumuz daha iyi anlaşılacaktır: ss!..

sivas katliamı sonrasında yazdığım şu dizeler sanırım tüm gerçeği gözler önüne seriyor:

yedi kova su yeterliydi
sivas'taki ateşi söndürmek içim
oysa her biri
devlet dairesindeki kovaların
üstünde yazılı
altı harfli bir sözcüktü yangın

g harfi boştur kovaların
ki okununca dolu olanları
ortaya çıkar
madımak oteli'nin merdivenlerinde
kurtulmayı bekleyenler için
verilen karar: yan ın

dostları, sivas'ta yakılan ankaralı şair behçet aysan'ın kapısında unutulmuş bir not bulurlar: “yarım saat içinde geliyorum. bekleyin.”
#16 - Aralık 19 2009, 11:08:21

ayartmak için değilde, tanımadığı,ancak tanımak istediği, nedir-kimdir? merak ettiği için bir kadının yanına gidip
oturacak erkeğin var olduğuna kim inanırki ?

Unutmadık,unutmayacağız.

- İbne Muhsin gülerek yaktın,donarak öldün.  :)

-Bütün yobazların g.tünü s.keyim.
(yazmasam içimde kalırdı.)
#17 - Temmuz 02 2010, 19:04:59
« Son Düzenleme: Temmuz 02 2010, 19:15:52 Gönderen: Slasher »


- İbne Muhsin gülerek yaktın,donarak öldün.  :)

^^

unutulmadı , unutulmayacak , unutturulamayacak.
#18 - Temmuz 02 2010, 19:28:37
« Son Düzenleme: Temmuz 02 2010, 19:29:08 Gönderen: Feraşe »
robotları döven kadının dramı.

bir sivaslı olarak bende bu olayı hep kınamışımdır. kim olursa olsun Allah'ın verdiği canı kul alamaz.
cehaletin hat safhada olduğu o yıllarda provakatörler eşliğinde unutulmayacak bir katliamın yapılması herkesi üzmüştür.
#19 - Temmuz 02 2010, 21:05:13
Programmer: CS3-CS4

derjavin

Bu olayı bir grup yobazın gerici hareketi olarak değerlendirmeyin. Bu katliamı plânlayan, organize eden, o 'gerici, yobaz' grubunu galeyana getiren, destekleyen devlettir. Bu devlet eliyle gerçekleştirilmiş olaylardan biridir.   
#20 - Ağustos 17 2011, 21:54:49

Tipik ''gerici-laik'' çatışmasını alevlendiren bi olay oldu. O yıllarda değilse bile şimdilerde hep ''gerici, pis yobazlar'' kelimeleri merkez alınarak lanetleniyor bu saldırı.

Zaten gerçekleştirenlerin de isteği bu.
#21 - Eylül 11 2011, 20:34:47
Gidişim biraz suskun ama ''Dönüşüm'' böcek olucak.

Gregor Samsa

Şu olayı bir de Sivaslılara etiketlemeseler çok daha iyi olacak.
#22 - Ekim 28 2011, 11:01:42

o değilde fok balıkları çok yanlız.
#23 - Ekim 28 2011, 18:58:25

o değilde fok balıkları çok yanlız.

Ona öyle demezler. "Yalnız" derler. -_-
#24 - Kasım 03 2011, 23:28:53

he ondan.
#25 - Kasım 06 2011, 17:45:18

saçma ve alakasız yorumlarla süsleyeceğiniz onlarca konu varken böyle bir konu hakkında ilgi çekme çabası neden diye sormayacağım ki belli.
#26 - Kasım 10 2011, 21:21:36

forumun neresi doğru ki? (6)
#27 - Kasım 10 2011, 21:37:49

mevzu bahis forum değil forumun içerisinde ki bir ciddi konu. sanırım bu farkı anlayacak kadar oksijen tüketmiş olmalısın.
#28 - Kasım 10 2011, 23:21:45

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.