Alternatifim Cafe

Milliyetçi Mitoloji

Discussion started on Milliyetçilik

_Asİ_

Yeni!


Bütün milliyetçiliklerin bir mitolojisi vardır. Milliyetçi mitoloji, hemen her zaman gerçek anlamda var olan mitolojilerin, efsanelerin, kültürel sembollerin ve hikayelerin çarpıtılarak ideolojik bir çerçeve dahilinde yeniden yaratılmasını gerektirir. İtalya'da bu "fasces" ve Roma kartalı olur, ABD'de "Amerikan Kartalı," Türkiye'de "bozkurt," "asena," Almanya'da gamalı haç (ve yine kartal), Roma İmparatorluğu'nda dişi kurt ve kartal (tabii Roma döneminde milliyetçilik yoktu, ama sembollerin benzerliği rastlantı değil). Örnekler o kadar çok ki, hepsini yazmaya çalışmak ansiklopedik bir çaba gerektirecek.

Kurtlar, kartallar, ejderhalar, aslanlar kapış kapış gidiyor.

Milliyetçilik hastalığının çok başarılı olduğu bir alan, bu yeniden yaratılmış sembollerin bir halkın ya da ülkenin orijinal, asıl sembolleriymiş gibi gösterilmesi, ya da var olan sembollerin ve efsanelerin içerikleri ile oynanmasıdır. Neden bu kadar uğraşıyorlar peki?

1) Bu semboller arasında genellikle midye, kaplumbağa, deniz anası, güvercin gibi canlılar görülmez. Tercihan yırtıcılığı herkesçe bilinen ve şekil olarak "saygıdeğer" olduğu varsayılan saldırgan semboller bulunur.

Milliyetçilik adına salyangoz sembolünü kullanan bir Ülkü Ocakları düşünülebilir mi? Yani ahtapot gibi oraya buraya müdahale etmek isteyen bir Türkiye imajı yerıne saygın bir kurt çok daha uygun olur. Ha bir de bazı efsanelerde adı geçmişse tadından yenmez.

2) Milliyetçi mitoloji olgunlaştıkça ve hedeflediği insanların aklında "doğal" bir yer edindikçe toplumun genelinde etkisi artar. Toplumsal olarak paylaşıldığı düşünülen kimlik ve aidiyet düşünceleri milliyetçilerin "oyun alanı"na doğru kaymaya başlar.

Zaten asıl tehlike de burada: milliyetçi denildiği zaman akla sadece MHP ya da BBP gibi siyasi partiler geliyorsa ama aynı anda da toplumun önemli bir kısmı DNA'sıyla oynanmiş fikirlere katılıyorsa milliyetçi virüs zaten en çok istediğini elde etmiş demektir.

"Biz hapisteyiz ama fikirlerimiz iktidarda" cümlesinin mantığını "biz azınlık gibi görünürüz ama toplumun çoğunluğu virüsü kaptı bile" seklinde günümüz koşullarına rahatlıkla uyarlamak mümkün.

3) Milliyetçilerin belki de kurcalamayı ve mitolojilerine uydurmayı en çok sevdikleri alan, tarihtir. Efsaneler veya metafor düzeyindeki semboller bir yana, bütün milliyetçilerin temel hedeflerinden biri, tarihi kendilerine uygun bir kahramanlıklar, haksızlıklar, örnekler yumağı haline getirip bunu hap gibi topluma yutturmaktır.

Türkiye'de bu kuşaklardır yapılıyor ve diğer tüm milliyetçi silahların başarı toplamından daha yüksek bir verimlilik ile beyni yıkanmış ve zehirlenmiş milyonlar üretmeye devam ediliyor. Bu konuda zengin bir rezillikler dizisinin teşhirini sitenin "Tarih" kısmında bulacaksınız.

Özetle, tam anlamıyla bir virüs gibi, milliyetçilik önce topluma kendini fazla belli etmeden altyapıyı kurcalıyor ve sessizce hazır ortamı bekliyor. Ortam oluştuğu andan başlayarak hızla bir enfeksiyon gibi yayılarak kendi DNA'sını toplumun hücrelerine enjekte ediyor ve sayısal olarak çoğalmaya başlıyor. Hastalıktan muzdarip toplumlar genelde ya savaş yoluya ya da iç baskı ve zulüm yoluyla (ya da ideal olarak ikisi birlikte) bir tür intihara sürükleniyor. İki dünya savaşı ve yüzlerce "küçük" savaşın ve soykırımın yarattığı dehşeti insanlar nasıl unutup tekrar milliyetçiliğe dönüyorlar? O vakur bozkurtun resmine baka baka. Milliyetçiliğin aşısı ne yazık ki henüz bulunamadı
#1 - Temmuz 18 2007, 11:09:55
« Son Düzenleme: Temmuz 20 2007, 10:27:10 Gönderen: _Asİ_ »

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.