Alternatifim Cafe

Isparta lılar Birliği

Discussion started on Fan Club & Birlikler

Yeni!
ısparta dan herkese sevgiler
ısparta lı ya da ısparta yı seven herkesi bu fan cluba bekliyoruz
ıspartayla ilgili herşeyi burda bulabilir ve bize sorabilirsiniz

ÜYELER
*OSK!


*ŞEHİRLİ


*damarımda rap


*ahmet fethi


*yusufla


*HARUN CANDAN


*gkpnr202


*aceb-ul acaib


*sogukkuvet
#1 - Temmuz 01 2006, 15:27:55
« Son Düzenleme: Aralık 08 2006, 13:19:15 Gönderen: ChaCharoN »

bende ıspartalıyım zuahahah
bende üye olcem işte banane banane :muhah

#2 - Temmuz 01 2006, 15:47:22


kendimizi yemesek de yanında mı yatsak :muhah

kaydettim kardeşim
eyvallah dakka bir gol bir
#3 - Temmuz 01 2006, 15:49:45

ya bence türkiye işte ank. ist. izmir adana konya trabzon gibi ayrılmamalı bence buda bizim toprağımızı buna no diyemezsin bende ayrım yapmıyorum türkiyemin heryerini seviyorum benide üye yapın
#4 - Temmuz 01 2006, 21:54:54
§!kral gibi yasayıp köpek gibi ölmektense köpek gibi yasayıp kral gibi ölürüm!§

ya bence türkiye işte ank. ist. izmir adana konya trabzon gibi ayrılmamalı bence buda bizim toprağımızı buna no diyemezsin bende ayrım yapmıyorum türkiyemin heryerini seviyorum benide üye yapın

offf be abla yedin bitirdin beni
ne güzel demişsin öle
gerçekten de öle olması lazım ama bakma işte bizimki muhabbet olsun
hemen kaydettim
zaten bu laflardan sonra kaydetmemek olur mu
 :okey
#5 - Temmuz 02 2006, 21:02:36

ben de üye olmak istiyom 
bütün kabakçılara slm 
#6 - Temmuz 02 2006, 21:45:46
« Son Düzenleme: Temmuz 02 2006, 21:48:35 Gönderen: ahmet fethi »

vaaay amet beyler de gelmiş hoşgeldiniz efem
hemen yazdım  :muhah
#7 - Temmuz 02 2006, 21:47:54

vaaay baya üyemiz olmuş hihihih :muhah :muhah :muhah
daha da artar sanırım
yakında sizi ısparta hakkında bilgilendireceğiz
fotoğraflar falan da ekleriz
bu arada elinde ısparta ile ilgili kaynağı olan arkadaşımız varsa ekleyebilir
saygılarımla....
#8 - Temmuz 03 2006, 18:24:19


kendimizi yemesek de yanında mı yatsak :muhah

merhaba ıspartalı hemşerilerim... nasıl üye olacaz.... :)
#9 - Temmuz 03 2006, 18:53:57
Benden kaçıp cennete gitmek isteseydin Seni cennetin kapısına kadar götürürdüm Bana gelmek için seni korkutan cehennem olsaydı Cehennemle konuşur Seni ona anlatabilirdim Oysa sen ne cenneti isteyebilecek kadar "AŞK" oldun Ne de cehennemi isteyebilecek kadar "AYRILIK"  Seviyorum seni ama dedin Hoşçakal diye ekledin Şimdi gitmeye mecburum Belki yine gelirim, umarım gelirim Son söz oldu Hiçbir şey söylemeden gittin Ayrılığın dilsiz olduğunu ben senden öğrendim Dilsiz olanın yaşayabileceğini sen öğrettin bana

                                                     ISPARTA
 

 Isparta''nın ilkçağlardaki tarihi, öncelikle Pisidia bölgesinin genel tarihi akışı içinde ele alınmalıdır. Gerçekte, Isparta ve çevresinde Hititlere ait bazı eserlerin ele geçirilmiş oluşu, bu bölgedeki Hitit hakimiyetine işaret ederse de, Isparta''nın bu devirlerdeki şehir tarihini, tam anlamıyla açıklığa kavuşturmak mümkün değildir.



Tarihi dönemlerde Hitit egemenliği altındaki bu bölgeye daha sonra İyonlar ve Lidyalılar hakim olmuşlardır. M.Ö. 546 tarihinde Perslerin, Lidya Devletini yenmesi ve Anadolu''ya hakim olmaları ile Isparta, Perslerin üstünlüğünü kabul etmek zorunda kalmıştır.



Büyük İskender, M.Ö.333 yılında Lidya''yı alarak tarihi Asya seferine başladı. Önce Sagalassus’u alan İskender, daha sonra Dinar’a geçerek Pisidia''nın tamamını ülkesine bağlamış oldu.

Pisidia, İskender İmparatorluğunun parçalanması ile Seleukos''ların hissesine düştü. Daha sonra da Bergama Krallığına bağlandı. Bu Krallığın M.Ö.II.yy’da yıkılmasını izleyen günlerde, Romalılar Anadolu''yu ele geçirmiş oldular.



Ağlasun’un eski önemini kaybetmesinden sonra Isparta, Pisidia Piskoposluğunun (Daha sonra Rum Metropolitliğinin) Merkezi haline geldi.

Roma yönetiminin ikiye ayrılması üzerine Isparta ve çevresi Doğu Roma İmparatorluğuna bağlanmış oldu.

TARİH ÖNCESİ DÖNEMLERDE ISPARTA

Yörenin yerleşme tarihi paleolitik dönemle başlamaktadır. 1944 yılında Şevket Aziz Kansu döneminde yapılan incelemeler sonucunda, Bozanönü Ovasının ortasında bulunan Kapıini Mağarası, üst paleolitik eserleri vermektedir. Keçiborlu’nun Gümüşgün (Baladız) yakınlarında Prof. Louis’in yaptığı kazılarda, Mezolitik çağına ait “Mikrolit” adı verilen çakmak taşlarına rastlanmıştır.



Tarih öncesi çağın üçüncü dönemi, neolotik devri olmuştur. Bu devire ait Yeniköy (Ş.Karaağaç) Höyüğündeki buluntular bunu doğrulamaktadır. Toprak Tol Höyüğü ve Köşktepe’de rastlanan küp mezarlar ile ele geçen başka buluntular, Isparta’daki yerleşimin Kalkolotik dönemde de var olduğunu göstermektedir. Kalkolotik dönem sonrası Tunç Kültürleri, Pisidia ovasında oldukça yaygın bir biçimde gözlenebilir.



#10 - Temmuz 03 2006, 19:07:13
« Son Düzenleme: Temmuz 03 2006, 19:12:46 Gönderen: ŞEHİRLİ »


kendimizi yemesek de yanında mı yatsak :muhah

Coğrafi Konum 
 
Isparta ili, Akdeniz Bölgesi’nin kuzeyinde yer alan Göller bölgesinde yer almaktadır. İl, 300 20’ ve 310 33’ doğu boylamları ile 370 18’ ve 380 30’ kuzey enlemleri arasında bulunmaktadır. 8.933 km2’lik yüzölçümüne sahip olan Isparta ili, kuzey ve kuzeybatıdan Afyon ilinin Sultandağı, Çay, Şuhut, Dinar ve Dazkırı, batıdan ve güneybatıdan Burdur ilinin Merkez, Ağlasun ve Bucak, güneyden Antalya ilinin Serik ve Manavgat, doğu ve güneydoğudan ise Konya ilinin Akşehir, Doğanhisar ve Beyşehir ilçeleri ile çevrilmiştir (Şekil 1). Rakımı ortalama 1050 metredir.
 
 
#11 - Temmuz 03 2006, 19:17:13


kendimizi yemesek de yanında mı yatsak :muhah

Jeolojik Yapı 
 
Isparta ilinin kuzeydoğu ve güneydoğusundaki dar alanlarda I. zaman, çok geniş bir alanda yayılım gösteren II. zaman ve alanın doğu sınırı dışında il sınırlarına yakın kesimlerde yoğunlaşan III. zamana ait kayaçlara rastlanmaktadır (Şekil.2).

Jeolojik konumu bakımından, Isparta Büklümü’nün ortasında yer alan Isparta ili - Merkez ilçesi, bölgesel tektonikten önemli ölçüde etkilenmiş olan II. zaman ve III. zamana ait yapı üzerinde bulunmaktadır (Şekil 2). İlçenin tamamına yakın kesimlerinde, ofiyolitik bir temel yer almaktadır. Bu temel ile birlikte, yer yer ofiyolit kütleleri arasında ve üzerinde bulunan Triyas-Jura yaşlı derin denizel kayaç istifleri ile II. zamanın büyük bir bölümünü kapsayan sıkıştırılmış bir karbonat kayaç (kireçtaşı ve dolomit) istifi bulunmaktadır. İlçenin batı bölümünde denizel kırıntılı ve karbonat kayaç istifleri görülmektedir. İlçenin güneydoğu kesimlerinde, miyosen yaşlı sığ denizel kırıntılı kayaçlar, altta bulunan daha yaşlı kayaç istifleri üzerinde gelişen engebeli bir erozyonal yüzeyi örtmektedir. III. zaman sonunda bölgede faaliyet gösteren karasal volkanizmanın ürünleri olan volkanit ve piroklastik kayaç serileri ise ilçenin batı-güneybatı bölümünde bulunmaktadır. Merkez ilçe sınırları içerisindeki en genç oluşum ise günümüzde de halen çökelimi süren ve Isparta-Atabey Ovası’nda yayılım gösteren IV. zaman alüvyonlardır (Şekil 2).

Gönen ve Atabey ilçeleri, jeolojik bakımdan diğer ilçelere göre daha genç bir zemin üzerinde yer almaktadır. İlçelerin kuzeyinde III. zamana ait denizel kırıntılı ve karbonat kayaçlarla, karasal kökenli kayaç istifleri bulunmaktadır. Güney kesimlerinde ise, kuaterner yaşlı alüvyonlar Isparta ve Eğirdir Gölü’ne kadar uzanan geniş bir alüvyon ovasının bir bölümünü kaplamaktadır (Şekil 2).

Isparta’nın Keçiborlu ilçesi, ofiyolitik kayaçlar ve II. zamana ait derin denizel karbonat kayaç yüzeyleri içermesine karşın çoğunlukla alt tersiyer yaşlı denizel ve karasal kayaç istifleri ile kuaterner çökellerinden oluşan bir jeolojik zemin üzerinde bulunmaktadır. Eosen-Oligosen göl çökelleri ile ilçenin Burdur ve Isparta’ya doğru uzanan geniş bir kuşak içerisinde yer alan IV. zaman alüvyon çökelleri gözlenmektedir (Şekil 2).

Isparta ilinin kuzeybatısında yer alan Uluborlu, temelde II. zamana ait denizel karbonat kayaç istiflerinin yaygın olarak gözlenmektedir. İlçenin en genç kayaçları ise ilçe merkezinin de üzerinde bulunduğu D-B doğrultulu Hoyran Gölü ve Senirkent’e uzanan IV. zaman alüvyon çökellerinden oluşmaktadır (Şekil 2).

Uluborlu’nun doğusunda bulunan Senirkent, Mesozoyik yaşlı denizel karbonat kayaç istiflerinin yaygın olarak gözlendiği temel üzerinde, ilçe merkezinin de üzerinde bulunduğu D-B doğrultulu Hoyran Gölü’ne kadar uzanan IV. zaman alüvyon çökelleri yörenin en genç kayaç istifidir (Şekil 2). Senirkent’in kuzeydoğu komşusu olan Yalvaç’ın doğusunda, Sultandağları’nın bir bölümüne karşılık gelen ve kuzeybatı-güneydoğu doğrultulu olarak yayılım gösteren I. zaman yaşlı şistler, yörenin en yaşlı jeolojik kayaçlarını oluşturmaktadır. Eğirdir Gölü’ne açılan IV. zaman akarsu alüvyon çökelleri tarafından kesilen III. zaman sonu kömürlü karasal çökelleri engebeli bir topografya üzerinde uyumsuz olarak yer almaktadır (Şekil 2).

Eğirdir ilçesi, güneyinde yer alan II. zamana ait derin denizel çökel istifleri ile ofiyolik kayaçların çoğunlukta olduğu karbonat kayaç serilerinden oluşan engebeli topografya oluşturan kısmen yaşlı bir temel üzerinde kuzey-güney doğrultulu bir ova içerisinde çökelen IV. zaman alüvyon çökellerini taşıyan bir jeolojik dağılıma sahiptir (Şekil 2).

Eğirdir Gölü’nün doğusunda yer alan Gelendost ilçesi, güneyden kuzeye doğru gençleşen bir stratigrafik istife sahiptir. İlçenin güneyinde, III. zaman karbonat kayaçlar, kuzeyinde ise engebeli alanlar halinde ortaya çıkan ofiyolitler ve karasal çökeller bulunmaktadır. Yörenin batısından kuzeydoğu yönüne doğru uzanan IV. zaman akarsu alüvyon çökelleri ilçenin en genç birimleridir (Şekil 2).

Beyşehir Gölü’nün kuzeyinde bulunan Ş.Karaağaç ilçesi, I. zamandan III. zamana kadar değişen çeşitli kayaç topluluklarını kapsayan bir alanda yer almaktadır. İlçenin kuzeydoğu kesiminde, kuzeybatı-güneydoğu yayılımlı I. zamana ait şistler bulunmaktadır. Metamorfitler, yörenin Beyşehir Gölü’ne doğru olan orta kesimlerde aynı doğrultuda uzanan ofiyolitik kayaçlarla birlikte temelde bulunmaktadır. III. zaman karbonat kayaçları, yöredeki topografik yükselimleri oluşturmaktadır. İlçenin kuzey kesiminde bulunan ovalarda oluşan IV. zaman alüvyonları, yörenin genç kayaç örtüleridir (Şekil 2).

Ş.Karaağaç güneyinde yer alan Aksu ve Y.Bademli ilçelerinin büyük bölümünü II. zamana ait karbonat kayaçlar kaplamaktadır. Sadece Y.Bademli’nin Beyşehir Gölü’ne kıyısı olan doğu bölümünde yer alan III. zaman çökellerine ait kalıntılar ve göle açılan IV. zaman akarsu alüvyonları gözlenmektedir (Şekil 2).

Isparta ilinin güneyinde yer alan Sütçüler ilçesinde, içerisinde I. zaman yaşlı bloklarının da yer aldığı II. zaman ait ofiyolitik kayaç kütleleri ile Kretase yaşlı kalın karbonat istifleri geniş alanlarda yayılım gösterirler (Şekil 2).



Isparta ilinde Paleotektonik ve Neotektonik döneme ait tektonik etkilerle oluşan tektonik hatlar bulunmaktadır (Şekil 3). Isparta - Merkez, Eğirdir, Gelendost, Yalvaç, Ş.Karaağaç, Aksu, Y.Bademli ve Sütçüler ilçeleri sınırları içerisinde çoğunlukla alt mesozoyik derin denizel çökel katkılı ofiyolitik kayaç kütleleri ile mesozoyik yaşlı çeşitli karbonat serileri arasında sınır oluşturmaktadır. Bu bindirme-nap sisteminin yerleşiminin son evresi ve sonrasında, bir kısmında günümüzde de hareketliliğin devam ettiği izlenen (deprem verileri ile) kuzey-güney, kuzeydoğu-güneybatı ve kuzeybatı-güneydoğu yönlü ve çoğunlukla yanal atımlı fay sistemleri gelişmiştir. Isparta Açısı’nın (Isparta Büklümü) doğu kanadını oluşturan Ş.Karaağaç, Aksu, Gelendost ve Yalvaç ilçe sınırları içerisinde kuzeybatı-güneydoğu doğrultulu bindirmeler bulunmaktadır. Neotektonik dönemde bölgede gelişen kuzey-güney sıkışması nedeni ile ortaya çıkan kuzey-güney doğrultulu ovaları oluşturan normal faylar, Eğirdir ve Sütçüler ilçelerinde yer almaktadır. Fay gölleri olan Eğirdir, Hoyran, Burdur ve Beyşehir göllerini sınırlayan veya kesen ve çoğunlukla geç alpin tektonik dönemini yansıtan kırık takımları ise bölgesel sıkışma ve makaslama kuvvetleri sonucunda oluşan kuzeybatı-güneydoğu, kuzeydoğu-güneybatı doğrultulu yanal atımlı fay takımları halinde Isparta-Merkez, Keçiborlu, Uluborlu, Senirkent, Eğirdir, Gelendost ve Ş.Karaağaç yörelerinde yaygındır. Deprem üretmeleri nedeniyle bu faylardan bir kısmının halen aktif oldukları belirlenmiştir. Burdur Gölü doğusunu sınırlayan ve Bucak’a kadar uzanan kuzeydoğu-güneybatı doğrultulu ve gölü öteleyen kuzeybatı güneydoğu doğrultulu faylar (Şekil 3) üzerinde yoğunlaşan deprem verileri, bu yanal atımlı fayların günümüzde de aktif olduklarını göstermektedir. Isparta-Merkez ilçesinde Kayıköy fayı, Eğirdir fayları, ve Yalvaç fayı, bilinen diğer deprem üreten yanal atımlı faylardır. Sütçüler’de de yakın zamanda kaydedilen deprem verileri, kuzey-güney doğrultulu olduğundan bu doğrultuda uzanan ovaları sınırlayan normal faylarda da hareketliliğin sürdüğü anlaşılmaktadır.


 
 
#12 - Temmuz 03 2006, 19:39:12


kendimizi yemesek de yanında mı yatsak :muhah

Isparta İlinin İklimi 
 
Isparta yöresi, kış aylarında İzlanda alçak basıncının Balkanlar üzerinden ve Orta Akdeniz'e inerek, ılımanlaşmış şeklinden etkilenir. Kış aylarında kuru soğukların sebebi olan Sibirya yüksek basıncı zaman zaman bölgeye kadar sokulmaktadır. Ayrıca kış aylarına geçiş dönemlerinde Kuzey Afrika üzerinden gelen tropikal hava kütlelerinin etkisi gözlenir. Yaz aylarında ise Basra alçak basınç sistemi ve Azor yüksek basınç sisteminin etkili olduğu görülür.

 
 
#13 - Temmuz 03 2006, 19:45:13


kendimizi yemesek de yanında mı yatsak :muhah

bu eğirdirde kış.......
#14 - Temmuz 03 2006, 19:47:09


kendimizi yemesek de yanında mı yatsak :muhah

doğal güzellikler........
#15 - Temmuz 03 2006, 19:51:12


kendimizi yemesek de yanında mı yatsak :muhah

DÜNYANIN GÜLÜNÜ ISPARTA ÜRETİYOR.

Her şehrin kendine has bir sembolü ve kokusu vardır.Isparta denilince akla ilk gelen elbette gül olacaktır.Eğer Süleyman Demirel'ide katacak olursanız "Gülü ve Sülü" diye özetleyebilirsiniz.Isparta'da yağ gülü üretimi 1888 yılında başlar.İlk gül yağı imalatıda 1892'senesinde Müftüzade İsmail Efendi tarafından yapılır.Gülün işletilmesinde geçip giden yıllar, teknolojik gelişmeleri de beraberinde getirir.Bundan 112 sene önce gülyağı ve gülsuyu olmak üzere iki çeşit ürün imal edilen gülden bugün 38 farklı ürün yapılarak satışa sunuluyor.Isparta ile bütün gülün vuslatı 1880 li yıllara kadar uzanır.Yağ gülünü Anadoluya 1870 li yılların başında Bulgaristandan gelen göçmenler getirir.Isparta da yağ gülü üretimi ise Anadolu'ya gelişinden 18 yıl sonra başlar.Gül Isparta'ya yaklaşık 150 yıl önce Yalvaç'tan Isparta'ya gelip yerleşen Müftüzade İsmail Efendi tarafından dikilir.O tarihe kadar Isparta Ovasında ekilip dikilen ürünlerin hiçbir gelir getirmediğini gören İsmail Efendi yeni ve gelir getirecek ürünler bulmak için Burdur,Denizli ve Çal gibi komşu yöreler bir araştırma gezisine çıkar.Bu yörelerde halkın geçiminin büyük bir kısmını göçlükten sağladığını görenMüftü Zade İsmail Efendi, gülcülüğün büyük alanlarda yapıldığı takdirde iyi para getireceğini düşünerek harekete geçer.Müftü Zade İsmail Efendi , olarak 30 dönüm toprak alır ve tamamına gül fidanları diker. Yeni dikilen gül fidanlarının 3-4 yıl sonra en iyi ürünü vereceğini bilen gülcü İsmail Efendi,daha üçüncü verimli yılı gelmedengül yağı ve gülsuyu çıkarmak içinmde gerekli olacak araçları temin eder.İsmail Efendi, araç gereçlein bir kısmını Isparta da yaptırırken bir kısmınıda Bulgaristan'dan bizzat getirir.Güllerin dikiminin üzerinden 4 yıl geçer ve bütün gözler İsmail Efendi nin üzerindedir.Halk yolda,sokakta,kahvede,handa ve gitiği, heryerde onu izler.Dördüncü yılının sonunda İsmail Efendi eline geçen fırsatı iyi değerlendirir.Binbir güçlükle üretmeyi başardığı katıksız arı gülyağı ve gülsularını değerinde satarak borçlarını öder.Elinde kalan paraylada 30 dönümlük gül bahcesini 50 dönüme çıkarır.İsmail Efendi'nin kazancını gören şehir halkı topraklarının gül yetiştirmeye çok elverişli olduğunu anlar ve böylece Ispartayla vuslatı başlar.Isparta'da ilk olarak 1892 tarihinde "imbik" adı verilen basit ve ilkel kazanlarda üretilmeye başlanan gülyağı uzun yıllar bu metotla imal edilir.köy tipi gülyağı üretimi olarak da bilinen metot Mustafa Kemal Atatürk'ün 6 mart 1930 tarihinde Isparta ziyareti sırasında verdiği talimat uyarınca değiştirilir.İhtisat vekaleti tarafından modern gülyağı fabrikasının 1935 yılında kurulması sonucu köy tipi üretimin yerini byük ölçekli sanayi tipi imalata bırakır.Yağgülü ilk üretildiği tarihlerde sadece yağı ve suyu için tercih ediliyordu.at sırtında getirilen ilk fidanlardan elde edilen ürünlerin ihracatı ise çok denilecekkadar azdı.üretilen gülyağları ancak iç pazarda tüketiliyordu.Yıllar birbirini kovaladı ve gelişen teknolojiyle birlikte yenilenen üretim tesisleri, farklı ürünlerin imalatını mümkün hale getirdi.Gülyağı ve suyundan sonra gülkonkreti,gül losyonu, gül sabunu, gül kremi, v.b. pekçok mal üretilmeye başlandı.2002 senesine kaddar 6 olan ürün yerini yelpazesini yapılan çalışmalarla 38 e çıkardıklarını belirten Gül, Gülyağı ve Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifleri Birliği "Gülbirlik" Genel Müdürü Bolat Tamer, Türkiye'nin birçok yerine ürün satışı yaptıklarını belirtiyor.Gülbirlik, Fransız ve İsviçre firmalarıyla işbirliği içinde çalışmalarını sürdürüyor.Bu çerçevede geçtiğimiz sezon dört Fransız kozmetik firması 2500 kilo gülyağı tükeetti.Çin, geçtiğimiz yıl içerisinde gül üretimine başlaanmasına rağmen dün gül yağı ihracatının yüzde 70'ine türkiye cevap veriyor.Gülbirlik, yılda ortalama 500 kilo gülyağı üretimi ile pazarın lideri. İstanbul'un taşı toprağı altın denir mecazi anlamda doğru kabul edilse bile geçekte elbette böyle birşeyin olmadığını, bütün alem bilir.Isparta'nın dağı taşı gül denilince, hem mecazi anlamda hemde gerçek anlamda doğrudur.1000 metrekarelik tarladan 1 ton gül çiçeği alma imkanı var.Bu sayede gülden ısparta ya yıllık ortalama 10 Milyon dolarlık girdi sağlanıyor.Gülyağının kiloso 5 bin 500 ile 6 bin dolar arasında değişen rakamlarda aşlıcı buluyor.Tamer "Geçtiğimiz yıl gül çiçeğinin kiloonu 2 milyondan aldık üretici bir dekar alandan 2 milyar para aldı.Şuanda gül kirazdan sonraen fazla para kazandıran üründür. " diyor GÜL DİKİM ALANLARI AZALIYOR. Ülkede yaşanan ekonomik kriz her alanda olduğu gibi gülcülük alanında da etkili oldu.ısparta da gül dikim alanları geçtiğimiz 10 yıl içinde azaldı.1990 yılında 3 bin 965 hektar olan gül dikim alanı 2001 de bin 591 hektara geriledi.Gül dikim alanlarındaki azalmanın en büyük sebeplerinden biri işcilik fiyatlarındaki artış.Bunun yanında sulanabilir arazilerin artması gösteriliyor.Gülbahcelerini söken üreticiler yerlerine daha fazla gelir getiren kiraz, kayısı, ve üzüm gibi alternatif tarım ürünleri dikiyor.Gülbirlik Genel Müdürü Bolat Tamer üretimin talebe göre şekillendirilmesi gerektiğini belirterek, ekonomik üretim miktarının 5 bin ile 6 bin ton arasında olduğunu ifade ediyor.gül yağının tamamını dış pazarlara satıldığının altını çizen Tamer üretimde 5 bin ton altına düşülmesinin talebin karşılanamamasına 6 bin tonun üzerine çıkılmasının ise ürünün elde kalmasına neden olduğunu açıklıyor.

#16 - Temmuz 03 2006, 19:53:51
Benden kaçıp cennete gitmek isteseydin Seni cennetin kapısına kadar götürürdüm Bana gelmek için seni korkutan cehennem olsaydı Cehennemle konuşur Seni ona anlatabilirdim Oysa sen ne cenneti isteyebilecek kadar "AŞK" oldun Ne de cehennemi isteyebilecek kadar "AYRILIK"  Seviyorum seni ama dedin Hoşçakal diye ekledin Şimdi gitmeye mecburum Belki yine gelirim, umarım gelirim Son söz oldu Hiçbir şey söylemeden gittin Ayrılığın dilsiz olduğunu ben senden öğrendim Dilsiz olanın yaşayabileceğini sen öğrettin bana

bunlar da dağlarımız....
#17 - Temmuz 03 2006, 20:06:59


kendimizi yemesek de yanında mı yatsak :muhah

abi ellerinize sağlık çok güzel olmuş
benide üye yapın lütfeeen ben de istiyorummmm :muhah :muhah :muhah :muhah :muhah
#18 - Temmuz 03 2006, 20:44:26
DERTLER DERYA OLMUŞ BENDE BİR SANDAL.....

abi ellerinize sağlık çok güzel olmuş
benide üye yapın lütfeeen ben de istiyorummmm :muhah :muhah :muhah :muhah :muhah

ooooooo harun seni de aramızda görmek ne güzel kardeşim hoşgelmişsin sefa gelmişsin
sen istersin de ben üye yapmam mı seni
hemen yazdım seni de
#19 - Temmuz 03 2006, 21:31:27

merhaba ıspartalı hemşerilerim... nasıl üye olacaz.... :)

oldun bile kardeşim
#20 - Temmuz 03 2006, 21:37:56

şehirli ve ysufla kardeşlerim kırmış geçirmişsiniz ortalığı beee
helal olsun
aynen böle devam durmak yok
#21 - Temmuz 03 2006, 21:39:34


işte gül bahçelerimizden....
#23 - Temmuz 04 2006, 00:06:50
Benden kaçıp cennete gitmek isteseydin Seni cennetin kapısına kadar götürürdüm Bana gelmek için seni korkutan cehennem olsaydı Cehennemle konuşur Seni ona anlatabilirdim Oysa sen ne cenneti isteyebilecek kadar "AŞK" oldun Ne de cehennemi isteyebilecek kadar "AYRILIK"  Seviyorum seni ama dedin Hoşçakal diye ekledin Şimdi gitmeye mecburum Belki yine gelirim, umarım gelirim Son söz oldu Hiçbir şey söylemeden gittin Ayrılığın dilsiz olduğunu ben senden öğrendim Dilsiz olanın yaşayabileceğini sen öğrettin bana

yusufla kardeşime burdan teşekkürlerimi iletiyorum
bizi yalnız bırakmadınız
umarım ıspartayı sevdiririz diğer arkadaşlara
adı pek duyulmamış bi şehir ısparta
onca güzelliklerine rağmen.......
#24 - Temmuz 04 2006, 09:54:08


kendimizi yemesek de yanında mı yatsak :muhah

                                                               Ispartada Turizm 
 
Bacasız fabrika olarak görülen iç ve dış turizm özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan sonra ülkenin önemli bir gelir kaynağı olmuştur. Dünya ülkeleri turizmi canlandırabilmek için yüksek miktarda harcamalar yapmaktadırlar. Türkiye’mizin de dünya ve Avrupa turizm pazarından daha büyük paylar alabilmesi için küresel düşünüp, bölgesel davranması gerekmektedir. Bilindiği gibi kitle turizminde katılımcıların mutlu ve memnun ayrılmaları turizmin devamlılığı açısından önemlidir. Kitle turizminin yanı sıra ferdi turizm de göz ardı edilmemelidir. Her iki turizm çeşidinin de süreklilik açısından mastır planlarının iyi yapılması, hedef kitlelerinin iyi seçilmesi gereklidir.

      Isparta doğal, kültürel, tarihi güzellik ve zenginlikler diyarıdır. İlin geçmişi, tarih öncesi devirlere kadar gitmektedir. Antik çağda “BARİS” ismini taşıyan ve başta Lidyalılar, Frigler, Persler, Helenler, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılara ait olmak üzere pek çok büyük uygarlığın izlerini taşır. Bu yoğun tarihi geçmiş, şehre zenginlik katmıştır. Cumhuriyet öncesinde Konya vilayetine bağlı “Hamidabad” adında bir livalık iken, 1923 yılında müstakil il olmuş ve “Isparta” adını almıştır. Göller ve güller diyarı Isparta Batı Akdeniz bölgesinde yer alır. Zengin bir flora ve faunaya sahiptir. Güller diyarı Isparta'da gül yetiştiriciliği gül endüstrisini geliştirmiştir. Gül yağı ve her türlü gül ürünleri iç pazarda tüketilmekte, ayrıca dünyanın her tarafına ihraç edilmektedir. Isparta yıllık 550 bin ton elma üretimi ile ülkenin en çok elma üreten ilidir. Geleneksel kültür ve el emeğiyle dokunan Isparta halıları haklı bir üne sahiptir. 35.000 üniversite öğrencisi Isparta'yı bir eğitim merkezine dönüştürmüştür. Sahip olduğu sağlık kuruluşları ve hastaneler Isparta’yı sağlık turizm merkezi haline getirmektedir. Sınırları içerisinde çok sayıda göl, milli park ve tabiat koruma alanı vardır. Eğirdir, Kovada ve Gölcük gölleri “altın üçgen” olarak adlandırılır. Isparta ili dünyada, sınırlarında en fazla göl ve gölet bulunan ildir.

    Eğirdir Gölü tahribata uğramamış ve henüz kirlenmemiş Türkiye'nin dördüncü büyük tatlı su gölüdür. Bu değer yapısı ile Eğirdir Gölü, göl-dağ turizmi açısından olduğu kadar balık avcılığı, su sporları ve rekreasyon imkanları ile bulunmaz bir yurt köşesidir. Bir çöküntü gölü olan Eğridir’e bilhassa etrafında bulunan çeşitli yükseklikteki dağlar da ilginç bir görünüm kazandırmaktadır. Göl ve çevresinde yamaç paraşütçülüğü, rüzgar sörfü, kamp-karavan turizmi, kuş gözlemciliği, trekking, canyoning, orienting yapılmaktadır. Eğirdir Gölü’nün suyu, tatlı su balıklarının yaşamasına elverişli olması amatör ve profesyonel balık avcılığı imkanını sağlamaktadır.

     Turizmde çok çeşitlilik arz eden Isparta, alternatif turizm dallarından mağara turizmi bakımından da büyük bir önem taşımaktadır. Özellikle son yıllarda dikkatlerin yoğunlaştığı mağara turizmi, ili turistik cazibe merkezi haline getirebilecek bir potansiyele sahiptir. Merkez ilçe, Yalvaç ve Eğirdir ilçeleri inanç turizmi açısından büyük önem arz etmektedir. Hz. İsa’nın 12 havarisinden olan St. Paul, St. Barnabas ve St. Yuanna Hristiyanlığı yaymak amacıyla Kıbrıs’ın Paf Limanı’ndan Attalia (Antalya)’ya geçmişlerdir. St. Yuanna’nın buradan tekrar Kudüs’e dönmek için ayrılmasından sonra St. Paul ve St. Barnabas Perge kenti üzerinden Gebiz ve Adada kentlerini izleyip, Yalvaç Psidia Antiochia’sına eski kral Yolu’nu izleyerek ulaşmışlardır. St. Paul Hristiyanlığın ilk resmi vaazını Yalvaç’ta şu anda kendi adını taşıyan eski Sinagog’da vermiştir.

     Doğal güzelliklere bürünmüş Isparta’nın da turizm pastasından payını alabilmesi için turistik değerlerinin envanter çalışmaları bir an önce geliştirilmeli ve bu konuda çalışacak sivil toplum örgütlerinin de faaliyete geçirilmesi gereklidir. Ülkemizin en önemli turizm bölgesi olan Antalya ilinin kuzeyinde bulunan Isparta ili sahip olduğu topografik yapısı, dağları, ırmakları, gülleri ve kanyonları ile ayrıca bu değerleri örten orman yapısı ile Antalya’nın arka bahçesi olarak sahip olduğu bu değerleri Antalya’ya gelen turistlere ve büyük şehirlerde oturan doğa severlere sunmaktadır. Isparta’daki turizmin daha iyi tanıtılabilmesi için Antalya turizmi ile entegrasyon çalışmaları yürütülmektedir. 
 
#25 - Temmuz 04 2006, 10:03:36


kendimizi yemesek de yanında mı yatsak :muhah

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.