Alternatifim Cafe

Hesaplaşma iyi de bedeli ne?

Discussion started on Köşe Yazıları

Bu ülkeyi yönetenlerin sık sık hukuk dışına kaydıklarını, demokrasiyle bağdaşmayan kararlar aldıklarını, insan haklarını hunhar bir biçimde çiğnediklerini hepimiz biliyoruz.

Bunun saklanacak yanı yok.

Bu satırların yazarı, askeri dönemlerde sistematik işkence tezgâhlarına tanık olmuş birisidir. Bu yüzden kim ne derse desin, gözümle gördüğüm insanlık dışı uygulamaları hiçbir kuvvet unutturamaz bana.

Bugün Silivri’de yatanlar arasında birçok suçlu, hatta katil olduğunu da biliyorum.

Özellikle 90’lardan sonra hukuksuzluğun çığrından çıktığı, Demirel’in deyimiyle “devletin rutin dışına kaydığı,” Tansu Çiller’in başbakanlığı döneminde MGK’da bu yönde kararlar alındığı da herkesin malumu.

Eğer bir ülkede Meclis Komisyonu raporuna göre 17 bini aşkın faili meçhul cinayet varsa zaten o ülkede hukuktan falan söz edilemez.

Bu açıdan geçmişle hesaplaşılması, işlenen suçların aydınlatılması, devletin içinde yuvalanmış şer odaklarının ortaya çıkarılması şarttır.

Yıllardır özlüyoruz bunu.

Hatta daha da ileri gidilmesini, o dönemlerdeki karar alıcılarının ve makamı ne kadar yüksek olursa

olsun siyasetçilerin de yargılanmasını talep ediyoruz.

Buraya kadar yazdıklarımda birçok kesimle hemfikir olduğumuza eminim.

Ayrışma şu soruyla başlıyor:

PEKİ BEDELİ NE?

Hoşumuza giden bu hesaplaşma için ne bedel ödeyeceğimizi bilmek istiyoruz.

Bir faşizmden kurtulmak uğruna başka bir faşizme mi sürükleneceğiz?

Silivri’de eli kanlı katillerin yanında Mustafa Balbay gibi gazetecilerin yıllarca yatmasına göz mü yumacağız?

Eski Başbakanlık Müsteşarı ve bugün bakan olan Ömer Dinçer’in yazdığı gibi “laik cumhuriyetin artık yerini İslami cumhuriyete bırakma vaktinin geldiği’ tezine ses çıkarmayacak mıyız?

Hükümete yakın çevrelerin “bize çok zulmettiniz, şimdi sıra bize geldi“ açıklamalarını alkışlayacak mıyız?

O döndemde de, bu dönemde de zulme uğramak kaderimiz mi olacak?

Üniversitedeki giyim özgürlüğünü her zaman savunmuş olan benim gibi özgürlükçüler, bundan sonra başı açık olduğu için saldırıya uğrayan kızları mı savunmak zorunda kalacak?

Yasama, yürütme ve yargı eklerinin tek elde toplandığı bir Türkiye’ye “demokrat“ demek yalancılığına mı zorlanacağız?

Alevilere, laiklere, tarikat mensubu olmayan aydınlık Müslümanlara, Mustafa Kemal’i yüreklerinde yaşatanlara ikinci sınıf vatandaş muamelesi mi yapılacak?

Taksisine Atatürk resmi asan, arabasının lastikleri yamalı yoksul şoföre “Beyaz Türk, elit, darbeci“ diye hakaret mi edilecek?

Beyler, hanımlar:

Sorular ve kuşkular bunlardır ve hepsinin de soğukkanlılıkla, hakaret etmeden, aşağılamadan cevaplanması gerekir.

Demokratikleşmeye, asker egemenliğinin sona ermesine, darbecilerden ve Ergenekon suçlularından hesap sorulmasına benim şahsen hiçbir itirazım yok.

Tam tersine, teşekkür ederim.

Ama bir yurttaş olarak kafamdaki soruların da iyi niyetle cevaplandırılmasını isteme hakkına sahibim.

Çünkü eğer bu yapılmazsa halkın bölünmüşlüğü artar, eksilmez.

Ve unutulmasın kimsenin kimseyi yok etmeye gücü yetmez.

Zülfü Livaneli / Vatan Gazetesi
#1 - Ekim 12 2010, 18:45:55
‎ Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!
Mercey.


Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.