TERSİNİM TEORİSİ VE DOĞAL İLKELER
Varoluş dediğimiz muazzam sistem tam bir düzen içindedir. Nice milyar yıllardan beri değişmeden var ve işler olan doğal ka-nun ve ilkeler bu düzenin inkâr edilemez kanıtlarıdır. Düzensizliklerde kanun ve ilkeler bulunmaz. Bu nedenle düzensizdirler. Ka-nun ve ilkelerin ortaya konulması, işlerlik kazanması bilgi, irade ve kudret üçlemesinin ürünleridir. Doğal kanun ve ilkeler pek çoktur. Pek çoğu hakkında henüz bilgimiz bulunmamaktadır. Aşağıda evrim ve tersinimle ilgili bir kaçından bahsedeceğiz. Te-orilere uygunluğu konusunu okuyucuya bırakıyoruz.
Düzenleri (sistemleri) bozmanın kolay, yapmanın zor oluşu ilkesi: Bir şeyi yapmak, ortaya koymak her zaman zordur. Eser ne kadar ayrıntılı, hassas ve kompleks ise ortaya koymak o ka-dar güç olur. Ortaya konulan eserleri bozmak ise son derece ko-lay ve basittir. Eğer o düzen ya da yapı ayrıntılı ve hassas bir komplekslik gösteriyorsa bozmak o kadar kolay olur. Bir bakıma eserlerdeki incelik, hassaslık ve komplekslik yapmakla doğru, yıkmakla ters orantılıdır.
Bir sanatkâr yıllar süren çabalarla göz nuru dökerek bir eser ör-neğin bir heykel meydana getirir. Bu sanat eserini bozmak için bilinçsizce yapılacak bir darbe yeterde artar bile. Yıllar süren emek ve çabalarla sırçadan bir saray yapabilirsiniz ama atılacak bir taş bu sırça sarayı kırıp yıkmaya yetecektir.
Nice mühendislerin, işçilerin yıllarca emek, güç ve zaman harca-*** ortaya koyduğu mükemmel planlanmış bir şehri bir deprem ya da bir kıvılcım bir kaç dakika, bir kaç saat içinde yerle bir ede-bilir. Bir bakıma bir eser ortaya koyabilmek için bilinç, bilgi, kud-ret ve yeterli zaman gerekli olduğu halde bozup yıkmak için kaba kuvvet ve kısa süreçler yeterlidir.
Termodinamiğin ikinci (entropi) kanunuyla bozmanın kolay, yapmanın zor olduğu ilkesi rastlantıların örneğin canlılık gibi ba-site indirgenemez kompleks oluşumları meydana getirebileceğini savunan materyalizm ve uzantısı olan teorilerin önünde diğer doğal kanun ve ilkelerle birlikte aşılması mümkün ol-mayan sıra dağlar gibi durmaktadır. Materyalizm ve uzantısı olan teorilerin bu konuda canlı yapılarının basite indirgenemez kompleks yapı-larını inkar etmek-ten başka seçenekleri yoktur.
Kompleks düzenlerin oluşumunda bilgi, irade ve gücün ge-rekliliği ilkesi: Düzenleri yapmanın zor; yıkmanın kolay olduğu ilkesi aynı zamanda (düzenlerin bir amaca yönelik olması gerek-tiği göz önüne alındığında) yeterli bilginin, gücün ve her ikisini amaca uygun harekete (eyleme) geçiren bir iradenin olması ge-rektiği gerçeğini ortaya koyar. Diğer ifade ile bir yapıda bir amaç ve bu amaca uygun düzenlilik varsa o yapı bilgi, güç ve iradenin eseridir. Asla rastlantılar sonucu değildir.
Örneğin bir çölde güneş, rüzgâr gibi doğal etkenler art arda dizilmiş estetik görünümlü, göz zevkimizi okşayan minik tepecik-ler, şekiller meydana getirebilir. Art arda dizilişlerine ve estetik görünümlerine bakarak bu oluşumların bir düzenlilik (bir eser) olduğu iddia edilebilir. Fakat bu oluşumlar bir amaca yönelik de-ğildir. Eser sahibi olması gereken doğal etkenler estetik görünüş-lü tepecikler meydana getireceklerini bilmezler, bu amaç için ha-reket etmezler.
Örneğin çölde esen rüzgârların dört bir yanı kavuran güneş ışık-larının radyasyonların zaman içinde estetik görünümlü tepecikler oluşturduğunu gördüğümüz ve bildiğimiz halde aynı etkenlerin estetik görünümlü tepeciklerin ardından evleri, sarayları, yolları, köprüleri, fabrikaları, enerji santralleri olan modern ve güzel bir şehir meydana getirebileceğini hiçbir zaman düşünmeyiz. Bunun nedeni ise bu tür oluşumların bir amaca yönelik kompleks sis-temler oluşudur.
Bilinç dışı rastlantısal etkenler estetik görünümler verdikleri yerle-ri rahatlık-la kirletip bozabilirler. Çünkü bunlar tıpkı modern bir şehri yerle bir eden depremler gibi kontrolsüz kaba güçler gibidir. Bu nedenle ortaya çıkan oluşumlar gözlere okşayan estetik gö-rünümde olsalar dahi bilgi, güç ve irade üçlemesinin sonucu ol-madığından eser değildir.
Fakat aynı çölde basit bir kulübe, çadır ve hatta üst üste ko-nulmuş taş yığınlarından ibaret harabeler görsek; estetik olmasa-lar, göz zevkimizi hitap etmeseler bile bunların emek, bilgi ve irade üçlemesiyle meydana getirildiğini, rastlantılar sonucu oluş-madığını biliriz. Bu konuda en küçük şüphemiz olmaz. Fakat es-tetik görünümlü tepecik dizimleri için aynı şeyi düşünüp söyle-yemeyiz.
Sonuçta şunu belirtmek istiyoruz. Eğer bir oluşumda bir amaç ve bu amaca uygun düzenlilik ya da düzenlilikler varsa o oluşum bilgi, güç, irade, madde ve zaman beşlemesinin sonucudur. Asla rastlantıların eseri değildir.
Doğa Gücü ya da Tabiat Ana…Eserlerin Eser Sahibi Ola-mayacağı İlkesi: Materyalizm varoluşta bilgi, kudret ve irade sa-hibi bir Yaratıcının varlığını ret ve inkâr eder. Fakat varoluş ret ve inkâr edilemeyen bir düzenlikler bütünlüğüdür. Bu bütünlüğe eko-loji diyoruz.
Düzenlilikler ise kurallar ve yasalar sonucudur ve bir amaca yöneliktir. Düzenlerin düzenliliği ise yasaların, kuralların eksiksiz işlemesine bağlıdır. En küçük bir hata ya da aksaklık bu muaz-zam makineyi durdurabilir. Bu nedenle kuralların, yasaların işle-mesi son derece karmaşık, kompleks ve şaşırtıcı bir oto kontrol sistemiyle yapılır. Hiç bir şey rastlantıya bırakılmamıştır. Hiç bir şeyin rastlantıya bırakılmaması devrede eyleme geçmiş bir ira-denin varlığını açık şekilde gösterir. İnkar etmek ya da etmemek bu gerçeği değiştirmez.
Materyalizm bu sistemsel bütünlüğe Doğa Gücü ya da Tabiat Ana der. Materyalizme göre doğa gücü doğal kuralların, yasala-rın bileşkesidir. Bu nedenle doğaüstü bir güç değildir. Belki de doğanın ta kendisidir.
Gerçek ise ifade edilmek istenen doğa gücünün ekolojik düzenin bir sonucu olduğudur. Ekolojik düzen ise madde ve yaşam dün-yasını içine alan yaşamsal uygunluklarla kurulmuş kompleks dü-zenlerin, sistemlerin bütünlüğüdür. Yaşamın varlığına ve devam-lığına yöneliktir.
Termodinamiğin ikinci kanuna göre zaman düzenleri düzen-sizleştirir, kar-maşa ve anarşi oluşturur. Bu nedenle eğer bir yer-de bir amaç; bu amaca uy-gun düzenler, düzenlilikler varsa bilgi, kudret ve irade üçlemesi de var demek-tir.
Doğa gücü konulmuş kural ve yasaların bileşkesi (sonucu) olduğundan kendini meydana getiren yasaların, kuralların oluştu-rucusu, koyucusu olamayacağı açıktır. Hiç bir şey rastlantılarla kendi kendini meydana getiremez. Doğa gücü ve varoluşun dı-şında bilgi kudret ve irade sahibi bir Varlık gerekir. Bu nedenle eserler eser sahibi değildir. Eser sahibi eserin dışındadır, eser-den başkadır.
Gerçeklerin Birbirleriyle Çelişmeyeceği İlkesi: Varoluş mu-azzam bir büyüklük ve bütünlük içindedir, çeşitli kanun ve ilkeler-le korunup idare edilir. Bu kanun ve ilkeler “genişim evresinin “ (Planck dönemi) ilk anlarından itibaren kademeli olarak devreye girmiş, değişmeden yaklaşık on dört milyar yıldan beri etkinliğini sürdürmektedir.
Düzen ve sistemleri kontrol edip sürdüren kanun ve ilkelerin oluşu aynı zamanda “düzen ve sistemleri oluşturan bir iradenin” de var olduğunu gösterir. Bunun neden ise düzen ve sistem sa-hibi oluşumların birer eser olduklarıdır. Eserler ise bilgi, irade, güç, madde ve yeterli zaman beşlemesinin sonuçlarıdır. Asla rastlantısal değildir.
İlginç olan ise binlerce olan bu kanun ve ilkelerin asla birbiriy-le çelişmemesi, birinin yaptığını diğerinin bozmamasıdır.
Öne sürülen teorilerin doğru ve yanlışlıkları bu kanun ve ilke-lere uyumlu olup olmadıklarına bakılarak kolaylıkla tespit edilebi-lir. Eğer bir teori doğal kanun ve ilkelerle çelişiyorsa temelden çürük, gerçek dışı demektir.