Alternatifim Cafe

Yaprak Dökümü Fan Club

Discussion started on Fan Club & Birlikler

ya ne kadar izlemeyi isterdim bu diziyi ama sağolsun öss bırak mıyo
#26 - Ocak 01 2008, 14:15:45
>>>BLUE ƒαη ¢ℓυb<<<
>>>TIKLA<<<

beni de üye aparsanız sevinirim zira bu diziyi kaçırmadan seyrediyorum :D
#27 - Ocak 02 2008, 16:55:29
Menino quem te fez?
Quem te deu tanta guarida,
Quem te mostrou a beleza
De dançar dentro da briga?

rihanna_m

tabıkı :)
#28 - Ocak 02 2008, 22:17:47

teşekkürler :))
#29 - Ocak 05 2008, 12:24:42
Menino quem te fez?
Quem te deu tanta guarida,
Quem te mostrou a beleza
De dançar dentro da briga?

rihanna_m

Onu kalın gözlüklü, duygulu bir kitap kurdu olarak tanıdık. Yaprak Dökümü’nün Fikret’i, belleğimizin unutulmazları arasında oldu hep.Bennu Yıldırımlar gibi bir kızdı bellekteki, yahut şöyle demeli: Fikret karakteri sanki Bennu için biçilmişti.
Yıllar önce ‘Süper Baba’nın ‘asi kızı’ Elif olarak çıktı karşımıza. ‘Fiko’ ile aşkına tanıklık ettik o dizide. Aradan geçen onca yılda pek çok projede görev aldı. Şimdilerde Kanal D’de çarşamba akşamları ekrana gelen Yaprak Dökümü’nde Fikret karakteri ile karşımıza çıkıyor. Evet, Bennu Yıldırımlar’dan bahsediyoruz. Fikret’le artık esamisi okunmayan vicdanî sorumluluk hissimizi yeniden hatırlatan oyuncu, dizide dağılmanın eşiğindeki ailesini dışarıdan seyreden biri olarak karşımıza çıkıyor.

Üstlendiği Fikret rolü, Bennu Yıldırımlar için adeta biçilmiş bir kaftan, hiç sırıtmıyor dersek yanılmış olmayız. Zaten 4 yıl boyunca İstanbul Şehir Tiyatroları’nda Fikret’i başarıyla sahneleyen de sanatçının ta kendisi. Fikret’in kendisiyle bu kadar örtüşmesini ise oyuncu şöyle açıklıyor: “1920’li yılları yaşayan bir ailenin parçalanma hikâyesini çekiyoruz; ama karşılaşılan sorunlar günümüzle aynı. Toplum olarak da fazla değişmediğimiz gerçeği ile karşı karşıyayız.

Yani her ailede bir Fikret var.” Evet, yıllar geçiyor; ama aile içinde yaşanılan sıkıntılar hep aynı. Kuşaklararası çatışma günümüzde de yıllar öncesini aratmıyor. Bennu Yıldırımlar ile Beylerbeyi’ndeki (dizideki bahçeli ev) konaklarında görüştük. Dizinin karşılaştığı ilginin sebebini sorduğumuz Bennu Yıldırımlar’la sohbet, bakın bizi nerelere götürdü...

‘Yaprak Dökümü’ çarşamba akşamlarının en çok izlenen dizisi şu an. Sizce oyuncuların ortaya koyduğu performans mı yoksa Reşat Nuri Güntekin’in kaleme aldığı romanın gücü mü izleyicinin ilgisini çekti?

Ben bunu araştıracak durumda değilim; çünkü işin içindeyim. Bu, edebiyatçıların ve televizyon yorumcularının yapacağı bir iş. Romanın gücünden öte öykünün halkımızda olumlu bir karşılığı var. Bu bizi yüreğimizden yakalayan konulardan biri. Bir de yaptığımız ekip işi. Ne tiyatroda ne de dizide boşumuz olmadı. 400’ü aşkın oyun oynadık, salon hepsinde de doldu. Hiçbir zaman boş bir salona oynamadık. Şehir Tiyatrosu’nun tarihinde de ilk defa 100 bölüm üst üste oynanan ilk oyundur. Sanırım Reşat Nuri Güntekin’e rica edilmiş ve romandan tiyatroya uyarlanmıştır. Şimdi iki tane senaryo yazarımız var, onların 2006-2007 versiyonunu diziye uyarladılar.

Fikret gibi bir roman karakterini oynamak zor mu?

Şehir Tiyatrosu’nda oynamış olmam Fikret’in 2006-2007 yılları arasında geçen olaylara yaklaşımını tahmin etmemde kolaylık sağladı. Ayrıca romandaki Fikret ile dizideki Fikret çok farklı. Romanı okuyanlar bilir. Fikret çatı katında gözleri ileri derecede bozuk olan; ama hâlâ kitap okuyan biridir. Ailesiyle ilişkileri sıkı değildir. Ancak günümüz versiyonunda her şeye koşturan farklı bir Fikret var.

Dört yıl boyunca tiyatroda, şimdi de dizide Fikret’i oynuyorsunuz. Onunla adeta bütünleştiniz...

Fikret’in toplumda yansıması çok. Aile yaşantısı olarak bizim belli kurallarımız var. Bu kurallardan çabuk sıyrılamıyoruz. Dizide ailesi için enerjisini en fazla harcayan kişi Fikret; ama gerekli karşılığı görmüyor. Aile kurumuna her zaman saygılıyız; ama çağ ile birlikte gelişme yavaşlığı çekiyoruz. Çok fazla korumacı bir aile yapımız var. Çocukların bir şeyler denemesi adına önayak olmayıp geride duruyoruz. Bu da kendi ayakları üzerinde duran ve kendi kararlarını veren bireylerin yetişmesini engelliyor.

Aile içinde bazı şeyler kolay değişmiyor ama...

Evet bu doğru. Biz zaten toplum olarak kısırdöngülerden çok hoşlanıyoruz. Tabii ki ailede yaşamanın belli kuralları olmalı ve ailedekilerin başlarından neler geçtiğini anlatabileceği bir ortam içinde olması gerek. Devamlı saklanan sorunlar büyüdükçe büyür. 1920’li yılları yaşayan bir ailenin parçalanma hikâyesini çekiyoruz; ama karşılaşılan sorunlar günümüzle aynı. Toplum olarak da fazla değişmediğimiz gerçeği ile karşı karşıyayız. Yani her ailede bir Fikret var diyebilirim.

Uzun yıllar aynı karakteri canlandırdınız. Gerçek ile kurgu arasında bir gel-git durumu yaşadığınız oluyor mu?

Doğrusunu söylemek gerekirse dizi, aile yaşantımı etkilemiyor. Öyle olursa benim psikiyatriste gidip tedavi görmem gerekir. (Gülüşmeler) Etkisinde kaldığım çok daha başka şeyler var. Mesela ülkemin nereye doğru gittiğini düşünüyorum.

Fikret’i ekranda izlerken ne düşünüyorsunuz?

Elinizde yazılmış bir metin var ve onun dışına çıkamıyorsunuz. Ancak bizim dışımızda bazı gelişmeler de oluyor. Mesela çekimler 90 dakikaya çıkartılıyor. Burada ben işimi daha iyi nasıl yaparım diye düşünüyorum. İşin dışındaki insanların bugüne kadar daha çok şey yazması gerekirdi. Mesela edebiyat uyarlaması konusunda birilerinin bir şeyler yapmasını beklerdim. Ne kadar uyarlama yapılıyor ki şu sıra. Ben yapı olarak biraz daha dıştan bakmaya çalışıyorum.

Günümüzde ailenin yükünü çeken fedakâr tipler mutlaka var. Fikret, bu insanlara neler öğretebilir?

Bazıları ailelerinin ayakta kalması adına fazlaca fedakârlıkta bulunur. Ama bu insanlar da dünyaya bazı şeylerin yükünü çekmek için gelmedi. Biz bu insanları buluyor ve yükü omuzlarına yıkıyoruz. Doğru bir yöntem mi, değil! Herkesin yaşaması gereken bir hayatı var. Birlikte hareket edilecekse herkesin aynı duygu içinde olması gerek. Zaten bir kişi ile olmuyor, mutlaka patlak veriyor. Bu konulara dikkat edip, aile içinde fedakârlıkta bulunanları biraz daha gözetip rahat nefes alabilmelerini sağlamalıyız. Fikret’ten alabilecekleri şey budur. Nasıl olsa teyzem benim yerime her şeyi düşünür, yapar diye düşünülürse o teyze çöker. Buna da kimsenin hakkı yok.

Dizi ekrandaki yerini buldu ve yaşanan entrikalar izleyicinin ilgisini çekiyor.

Dizi yerini gerçekten iyi buldu. Zaten ümitsiz de değildim. Kendimce tespit ettiğim bir şey var ki; tiyatroda Ali Rıza Bey’i Savaş Dinçer oynamıştı. Seyircinin oyun sonunda gözyaşlarını tutamadığını görüyorduk. Hep düşünürdüm neden diye. Çünkü aile içi iletişimde bir bozukluk var, insanlar keşke anne ve babamla daha iyi iletişim kursam diye düşünüyor. Hep keşkeler var toplumumuzda. O yüzden insanlar kendince arınarak çıkıyordu oyunumuzdan.

Anne-babaya saygı romanlarda mı kaldı?

Bizden sonraki nesiller için ne yapmalıyız diye düşünmeliyiz. Çocuklarımızın, torunlarımızın yanında ne kadar olabileceğiz, onları ne kadar anlayabileceğiz? Zaten anlamak her zaman uzlaşma demek değildir. Ama herkes karşısındakinin karakterine saygı göstermeli. Böyle olursa ortak bir nokta bulunabilirmiş gibi geliyor bana. Sonuçta anne-babadan ve aileden kişiler çok az oluyor hayatımızda.

Her hafta başka bir olay oluyor ve dizide gülen insan neredeyse yok. Belki bu durum biraz da senaryo ile ilgili. Biz kamera arkasında neler olduğunu da merak ediyoruz.

Çok iyi bir ekiple çalıştığımızı söylemek isterim. Herkes işini inanarak yapıyor. Zaten biz inanmazsak izleyenler de inanmaz. Bunun dışında tabii ki kendi hayatlarımız var. Şakalar yapıyoruz, gülüyoruz; ama ‘kayıt’ dendiği zaman her şey bir anda değişiyor.

Yaprak Dökümü önümüzdeki yıl da devam edecek mi?

Tabii ki, seneye de devam edeceğiz. Bugünlerde düğüm noktalarını atıyoruz. Sonra bir tatil süreci var.

Kendinize ve en önemlisi çocuğunuza bu ko??uşturmaca arasında zaman ayırabiliyor musunuz?

Hayat koşuşturmalar arasında geçip gidiyor. Hoş, ben zaten koşuşturma olmadığı zaman rahatsız olan biriyim. Bir şekilde hayat sessiz ve çabuk geçiyor. Mesela yaz döneminden pek hoşlanmam, bunun yanında sıcağı da çok sevmem. Çocuğuma vakit ayırma konusuna gelince; elimden geldiğince ayırıyorum.

Otobüse binecek parası olmayana ‘niye tiyatroya gelmiyorsun?’ denemez


Türkiye’deki hayat şartları ortada. Toplumun yüzde sekseni ‘yarın otobüse binecek param var mı acaba?’ diye düşünürken bu insanları ‘niye tiyatroya gelmiyorsunuz?‘ diye yargılayamazsınız. Buna kimsenin de hakkı yok. İnsanlar ayda iki kitap, her gün gazete alacak duruma getirildi mi? Bütçede kültüre, sanata ayrılan para ne kadar yeterli? Bunlar tartışılmalı. Bir şeyi tartabilen, düşünebilen, bilimsel kafaya sahip bir nesil mi geliyor, yoksa gelen nesil paçasını kurtarıp gününü satın almaya mı çalışıyor?

Bunlar önemli. Biz yeni gelen nesilden ne bekleyebiliriz? Sonuçta kültürüne dört elle sarılmış bir ailenin çocuğu ile, ‘ben bugün üçüncü ekmeği alabilecek miyim?’ diyen ailenin çocuğu farklı olur. Çünkü açlık insanı başka yerlere doğru götürür. Toplum olarak birbirimizi dinleyebiliyor muyuz? Kendi dilimize hakim miyiz? Yoksa garip bir dil mi kullanıyoruz? Konuşulanları anlayabiliyor muyuz ya da anlaşabiliyor muyuz?

#30 - Ocak 10 2008, 22:01:45


rihanna_m

Ali Rıza Bey ve ailesi bir kez daha yıkılıyor


Nejla’nın gazetede çıkan haberini okuyan aile, başta Ali Rıza Bey olmak üzere büyük bir acı yaşarlar.

Nejla büyük bir utanç yaşamaktadır. Ailesinin haberi görünce neler yaşayacağını tahmin eden
Nejla evi arar ve telefona Leyla çıkar.
Leyla herkesin
Nejla’yı düşünüp konuşmasından çok etkilenmiştir. Ali Rıza Bey ve Hayriye Hanım, Leyla’ya yaşadıklarını hissettirmemek için büyük çaba sarf ederler ama bir yandan da
Nejla ile ilgili neler yapacaklarını düşünmektedirler.
Fikret bu olayı duyar duymaz Adapazarı’na dönüşünü geciktirir. Haberi duyan Tahsin de İstanbul’a gelir. Fikret’in kardeşini yanına alma teklifine hiç sıcak bakmayan Tahsin’le Fikret’in arası açılır. Tahsin, Adapazarı’na yalnız dönecektir.
Leyla büyük bir hesaplaşma yaşamaktadır. Ferhunde’nin yaptığı konuşmadan çok etkilenen ve kendi yüzünden anne ve babasının acı çektiğini düşünen Leyla çok önemli bir karar vermesi gerektiğini anlar. Bu kararla ailenin hayatı yeniden değişecektir.
#32 - Ocak 15 2008, 21:44:36

rihanna_m

kaçırmayın.. :urfa
#33 - Ocak 15 2008, 21:45:28

benide üye yapın ben niye görmemişim burayı :alala

yarınki bölüm güzele benziyo sakın kaçırmayın ;)
#34 - Ocak 16 2008, 00:55:23

rihanna_m

üyesin dejavu_19 :okey
#35 - Ocak 16 2008, 13:56:24

rihanna_m

reklamlarda gördüğüme göre nejlayıı eve götüreceklerr ya gerçekten bu bölüm çok güzel olcakk :D
#36 - Ocak 16 2008, 13:58:21

rihanna_m

ya son bölümü izledinizmi?neclaa bu sefer kendi ayaklarıyla geldi kürkçü dükkanına:D hadi hyırlsı
#37 - Ocak 24 2008, 19:53:53

 cevriye hanımın tülbentini kulaanın arkasına kıstırmasına bayılıoorm:D:D:D:D
#38 - Şubat 20 2008, 22:56:24
« Son Düzenleme: Şubat 22 2008, 17:26:34 Gönderen: handezen »
sorularınızın cevaplarını bakışlarımdan bulun...

Benide üye yaparsanız çok sevinirim... :cicek
#39 - Şubat 21 2008, 14:08:04

rihanna_m

tabiki :))
#40 - Şubat 21 2008, 20:18:04

Teşekkür ederimm =)
#41 - Şubat 23 2008, 13:02:02

bnde üye olmk istiorum=)



     
#42 - Mart 01 2008, 20:35:11
*hiçßişey Seni düŞünmemi €ngellemez ben anladıM

cevriye hanım a bayılıyorum neler yapıyor fikrete ya

fikretle tahsin neler yaptılar öle ya balayı felan neoluyz
#43 - Mart 02 2008, 12:42:00
Yağma yağmur sağanak bu sağanak için yok sığınak.

rihanna_m

üyesinn 'GiSh€m :)
#44 - Mart 02 2008, 19:47:03

rihanna_m

63. Bölüm


Leyla, Ali Rıza Bey’i yine yanıltıyor

Fikret ve Tahsin’in balayı, Cevriye Hanım’ın tacizlerine rağmen kazasız belasız devam eder. Ama onları dönüşte daha zorlu bir sınav beklemektedir.
Ali Rıza Bey, Leyla’nın Can ile arasında bir şeyler olduğundan şüphelenir ve Ferhunde de bu şüphelerini destekler. Ali Rıza Bey, Leyla ile Can konusunu ilk kez konuşur. Öte yandan Can’ın boşandığını öğrenen Hayriye Hanım, Can’ın boşandıktan sonra kızına iyi bir kısmet olacağını düşünür ve Leyla’nın aklına girmeye başlar. Şevket de düştüğü felaketin ağına nasıl dolandığından habersiz, kendini kumara iyice kaptırmıştır. Ali Rıza Bey, Can ile aralarında hiçbir şey olmayacağı konusunda söz aldığı Leyla’nın yine bir yalanını yakalar. Leyla’yı takip ettiğinde ise kötü bir sürprizle karşılaşır.



#45 - Mart 02 2008, 19:51:51

teşk edrm=)


yazık oldu şevkete ya
cevriye hanıma laf yok ölüyorum ona ya çok güzel rol yapıo lafları falan bitirio beni
leylaya zaten uyuz oluyorum oğuz başlarda neclanın dı o elnden aldı neclanın şimdi bide haklıymış gbi neclayı suçluyo tut boğ onu
kaptırdım gene kendimi
#46 - Mart 06 2008, 17:26:54
*hiçßişey Seni düŞünmemi €ngellemez ben anladıM

rihanna_m

ama neclanın yaptıklarıda az değil yanii :hii?
#47 - Mart 06 2008, 21:49:47

sürmeli çocuk

ya ne zaman açıldı bu fan club yeni gördüm valla :öff beni de üye yapsanıza (6)
#48 - Nisan 15 2008, 14:52:46

rihanna_m

Yaptık gittiii..
#49 - Nisan 17 2008, 18:47:15

beni de üye yapar mısın çok beğeniyorum bu diziyi
#50 - Mayıs 10 2008, 10:44:17

Yalnızlık hatırıma yazıldı
İçimdeki birşey sızladı
Geri dönüp baktığımda
Mutluluk içimden alınmıştı!!!

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.