Alternatifim Cafe

12 Eylül den sonra sağlıkta neler oldu*

Discussion started on Yakın Tarihimiz

Milli Güvenlik Konseyi'nin yönetime gelmesiyle 'kamucu' anlayış değişti 

12 Eylül 1980'den sonra sağlıkta neler oldu? 

**12 Eylül'den sonra yapılan anayasayla sağlığın bir insan hakkı olduğunu ve bu hakkın devlet tarafından güvence altına alınmasını kabul eden sosyal devletçi anlayış değişti. 

**Hekimlere ve sağlık personeline yönelik en düşmanca ifade ve uygulamalar bu dönemde başladı. Kamuda çalışan sağlık personelinin özlük haklarını düzenleyen ''Tam Gün'' yasasının ücret ve mali düzenlemeler ile ilgili hükümleri yürürlükten kaldırıldı. 

**Bu dönemde sağlıkla ilgili hukuksal altyapı, devletin yeniden yapılanmasının gereklerine uygun olarak, sağlık personelinin ve örgütlerinin katkısı olmaksızın önemli ölçüde değiştirildi. Sağlık personelinin demokratik örgütlerine saldırıldı, yöneticilerine baskı uygulandı. 

Yirmi yıl öncesine bakıldığında, sağlık alanında da, sağlığı etkileyen toplumsal alanlarda da bir altüst oluşun yaşandığı görülebilir. Bu yazıda, ''12 Eylül'' ün yirminci yılı vesilesi ile özellikle sağlık alanında yaşanan yasal ve yönetsel değişikliklerden önemli görülenler ile bu değişikliklerle ilgili olduğu düşünülen ekonomik ve toplumsal dönüşümler özetlenmeye çalışılacak. İşin çalışanların tepkisinin yönü ve bu tepkilerin dönüşümlere etkisi, daha kapsamlı bir çalışma konusu olduğu için burada ele alınmayacaktır. 

MGK dönemi ve değişen anayasa 

a. Anayasa değişti. 1961 Anayasası'nın ''Devlet, herkesin beden ve ruh sağlığı içinde yaşayabilmesi ve tıbbi bakım görmesini sağlamakla ödevlidir. Devlet, yoksul ya da dar gelirli ailelerin sağlık şartlarına uygun konut ihtiyaçlarını karşılayıcı tedbirleri alır'' şeklindeki sağlığın bir insan hakkı olduğu ve bu hakkın devlet tarafından güvence altına alınmasını kabul eden sosyal devletçi anlayış değişmiştir. Neyle? Devletin sorumlu değil, düzenleyici olduğunu ifade eden bir anlayışla ve onu yansıtan maddeyle:
''Herkes, sağlık ve dengeli bir çevrede yaşamak hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek, devletin ve vatandaşın ödevidir. Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi arttırarak işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal yardım kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir. Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası konabilir.'' 

b. Kamucu anlayış değişti. Bu, tüm resmi belgelere yansıdı. MGK hükümeti programına, en başta... 

Düşmanca uygulamalar 

c. Hekimlere ve sağlık personeline yönelik en düşmanca ifade ve uygulamalar bu dönemde başladı. Kamuda çalışan sağlık personelinin özlük haklarını düzenleyen ''Tam Gün'' yasasının ücret ve mali düzenlemeler ile ilgili hükümleri yürürlükten kaldırıldı. Ama çalışma süresi ile ilgili (diğer memurlara kıyasla günde 1 saat fazla çalışma) hükümler aynen korundu. Üstelik tüm hekimlere ''zorunlu hizmet'' getirildi, hem dört yıl! Özellikle cuntanın başının ağzından, her gün hekimlere ve sağlık personeline hakaretler yağdırıldı. Cuntanın başı, 2 Ekim 1980'de Ağrı'da konuşurken hekimlere şöyle yükleniyordu: ''Nasıl ki, Silahlı Kuvvetlerimizde bu bölgeler için mecburi hizmet konmuşsa, doktorlarımıza, valilerimize de mecburi hizmet koyacağız. Herkes gelsin, bu vatanın her karış toprağında hizmet görsün. Para karşılığı hizmet verilmez. Üniversiteyi bitiren herhangi bir doktor, ihtisasını yapan bir doktor.. gelecek, vatanın gösterilen her tarafında mecburi hizmetini yapıp ondan sonra gidecektir.'' 

d. Bu dönemde sağlıkla ilgili hukuksal altyapı, devletin yeniden yapılanmasının gereklerine uygun olarak önemli ölçüde değiştirildi, sağlık personelinin ve örgütlerinin katkısı olmaksızın. Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanunu, Organ Nakli K., Adli Tıp Kurumu K., Nüfus Planlaması Hakkında K., Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu K., Kan ve Kan Ürünleri K. vb. onlarca yasa çıkarıldı. 

e. Cunta şeflerinin demagojik ''Parasız hizmet olmaz'' söylemlerine karşın, kamu hizmetlerini çökertici ve özel sermayeyi destekleyici önemli ve ilk kararlar bu dönemde alınmıştır. 1981 yılı sonunda alınan bir Bakanlar Kurulu kararı ile sağlık yatırımları teşvik kapsamına alınmış, kamu fonlarının özel sektöre akıtılması dönemi sağlıkta başlatılmıştır. Yine 1983 tarihinde, Sağlık Bakanlığı'na bağlı kurumlarda döner sermayenin kapsamı genişletilmiştir. Böylece, daha sonra bütçeden ayrılan payın azaltılması suretiyle çökertilecek olan sağlık kurumlarına, halktan alınacak paralarla ayakta durmanın yolu açılmıştır. 

f. Tüm muhalif örgütlere, özel olarak sola saldıran cunta, ''doğal'' olarak sağlık personelinin de demokratik örgütlerine saldırmış, yöneticilerine baskı uygulamış, zindanlara atmış, yargılamıştır. Türk Tabipler Birliği, Tüs-Der, Has-İş, Devrimci Sağlık İş vb. örgütlerin kapatılmasının yanı sıra, TTB Başkanı Erdal Atabek , 3 yıl cezaevinde kalmış, TTB yöneticilerine ''gizli örgüt'' üyesi olmaktan dava açılmıştır. Baskılar bunlarla da kalmamış, zaten sınırlı yetkiler içeren TTB Yasası ve diğer meslek örgütleri yasaları, 1982 Anayasası'nda yapılan değişikliklere paralel olarak değiştirilmiş, yetkileri daraltılmış, üzerlerine devlet vesayeti getirilmiştir. 

(*) Halk Sağlığı Uzmanı, Dokuz Eylül Üni. Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
#1 - Haziran 03 2006, 23:50:15
imzanız kural dışı.

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.