Alternatifim Cafe

Hakan Günday

Discussion started on Yazarlar

Hakan Günday (d. 29 Mayıs 1976) Türk yazar.

29 Mayıs 1976’da Rodos'ta doğdu. İlköğretimini Brüksel’de tamamladı. Ankara Tevfik Fikret Lisesi’ni bitirdikten sonra Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransızca Mütercim Tercümanlık Bölümü’nde üniversite eğitimine başladı. Ertesi yıl Universite Libre de Bruxelles’in Siyasal Bilimler bölümüne geçti. Öğrenimine Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde devam etti. İlk romanı Kinyas ve Kayra ile edebiyat çevrelerinin ilgiyle izlediği ve kendi okur kitlesini oluşturan bir yazara dönüştü. İstanbul ve Antalya 'da yaşıyor.


KİNYAS VE KAYRA

(ilk türk yeraltı edebiyat romanı olarak tanımlanır)

Hiç uykum yok. Hiç uyuyamıyorum. Domuz gibi içiyorum. Ama gözlerimi kapalı bile tutamıyorum. Sabaha beş saat var. Annemi düşünüyorum. Nerededir şimdi? Aynada kendime bakıyorum bazen. Ve tek kelime etmesem bile vücudum yaşadıklarımı, hayattan ne anladığımı anlatmaya yetiyor. Sağ omuzuma kendi çizdiğim kelebek, beğenmediğim için üzerine attığım çarpı işareti ve altında aynı kelebeğin bir Japon tarafından çok daha iyi işlenmişi. Sol dirseğimin iki parmak yukarısındaki kurşun yarası. Bileklerimdeki otuz dört dikiş. Medeniyeti bir aralar, herkes gibi yaladığımı kanıtlayan apandisit ameliyatımın izi. Ve sırtımı kaplayan, Tanrı'nın yüzü. Bilmiyorum... Hızlı yaşadım. Ama genç ölmekten çok, hızlı yaşlandım! Ama hayattayım.



Kayra, bir gün bana 'Mutsuzluğuna hiçbir çare aramıyorsun' demişti."




***

Piçlerin çocukları olmaz.
Piçler, aşık oldukları kadınların kendilerini kurtaracaklarını düşünür. Oysa hiçbir kadın dünyaya bir piçi kurtarmak için gelmemiştir.
Piçlere sır verilebilir. Ölümleriyle son bulan sırdaşlıkları vardır.
Piçlerin cinsel hayatı düzensizdir.
Piçlerin bedenleri ve akılları, diğer insanlarınkilerin aksine nasırlaşmaz. Onların nasırlaşan tek yerleri ruhlarıdır.
Piçler sadece kendi aşklarına saygı duyarlar. En yakın dostlarının kadınlarına dil ve el uzatabilirler. Bu durumda *** tabii ki suçlu, ancak piçlik meşrudur. Piçler düzensiz hayatlarında düzenli olarak içki içerler. Belli sayıdaki kadehten sonra sarhoş olup sızarlar. Sızdıkları yerin adı huzurdur.



Piçlerin babalarıyla olan ilişkileri mezar taşı kadar soğuk, yeni dökülmüş kan kadar sıcaktır.



Piçler insan öldüremedikleri, ağır suçlar işleyemedikleri, korkak ve hain oldukları için yaşadıkları yerleri zorunlu kalmadıkça terk edemezler.



Piçin davranış ve tercihlerini sadece bir başka *** kabul edilebilir olarak değerlendirir ve "Neden?" diye sormaz. "Neden" sorusu piçliği yok eder.




zargana


Kimsenin birbirine bakmadığı, yalan, ihanet, şiddet, tecavüz ve acımasızlıkla yoğrulmuş, yalnızca hayallerin göz göze geldiği bir hayattan intikam almanın en iyi yolu yaşamaktır. Anlam aramak boşunadır ve her şeyin "hiç"e dönüşmesi gerekir. Henüz on ikisinde Berlin'de dört kişinin tecavüzüne uğrayan Zargana, bu olaydan sonra kendini insan sınıfından sıyırır. Ne var ki insan olmaktan uzaklaşıp "hiç"e yaklaştıkça kendisine döner; aşık olur. Parçalanmış benliğini onarmak için, başkalarının oynadığı bir "hayat oyunu"nu sahnelemeye koyulur..
Türk edebiyatında şimdiden farklılığını kanıtlamış olan Hakan Günday, Zargana'da bunca karmaşık bir öykünün altından yalın ve duru bir anlatımla kalkıyor. Hayat, varlık, hiçlik, oyun, zeka, kudret ve acizlik arasında gidip gelen bir metin.



malafa

"Topaz Jewellery Center evrenin en büyük kuyumcusudur. Temeli Kapalıçarşı'da, çatısı Antalya'dadır. Çatının altında dört kat yatar. Her biri yedi yüz metrekaredir. Topaz'ın penceresi yoktur. Havalandırma sistemi eşsizdir. Bina, var olmayan bir ülkenin büyükelçiliğine benzer, içine adım atıldığında Türkiye'den çıkılır. Dışarıdan Kabe'ye, içeriden ana rahmine benzer. Topaz, üç delikli bir kasadır. Her deliğin şifresi farklıdır. Birinci delik ana giriştir. Ön cephenin balina grisi rengindeki duvarı, hayat geçirmez camdan üretilmiş kapılar taşır. Girerken yüksek, çıkarken alçak görünmesinler diye doğu cephesinde ikizleri vardır. Topaz'ın ikinci deliği doğu cephesindeki siyah camdan kapılardır. Binanın bağırsağına denk düşen arka cephedeyse duvarla aynı renkte tokmak taşıyan balina grisi demir bir kapı vardır. Topaz'a giren birinci deliği, çıkan ikincisini kullanır. Çünkü Topaz'a girmiş olan turistle, girecek olan turist karşılaşmamalıdır. Topaz'da çalışansa girip çıkmak için, duvara gömülmüş, görünmez delikten geçer. Topaz Jewellery Center, evrenin en büyük kuyusudur."
#1 - Haziran 26 2009, 02:03:41

beni alıp götürüp, dağıtan yerden yere vuran kitaptır. edeta yazarına hayran etmiş ve diğer kitaplarınıda almama neden olan kitap.
#2 - Eylül 25 2009, 23:14:14
5 10 kişiniz bir araya gelip para toplasanız sonisphere biletim çıkar uleeyn :(

Üslubunu çok beğendiğim bir kişilik. Ziyan kitabını almak istiyorum en kısa zamanda, bakalım.
#3 - Eylül 25 2009, 23:23:17
''Cehennem, başkalarıdır. ''

yazdığı son kitanın, alan kişi tarafından hediye edilmesini istediğim yazardır.
#4 - Eylül 25 2009, 23:26:27
5 10 kişiniz bir araya gelip para toplasanız sonisphere biletim çıkar uleeyn :(

kinyas ve kayra


 normal biinsan olmadığı mı kesin olarak, anladığım kitaptır... ve

ben kayrayım, ve birazda kinyaslık var içimde, ama hiçbir zaman bir kinyas olamıyacağım...
hatda ölmeliyim sanırm, bende bir zihin ölümü tasarlamalıyım...


kinyas olamıyacağından, emin olmak !
 
#5 - Ekim 04 2009, 02:13:56
« Son Düzenleme: Ekim 04 2009, 02:23:04 Gönderen: soul_suicide »
5 10 kişiniz bir araya gelip para toplasanız sonisphere biletim çıkar uleeyn :(

Ah! Can alıcı noktam.
Beni tanıştıran balıkım'ı çok öpüyorum burdan.

Serüvenin Kinyas ve Kayra'yla başladı. Merve o kadar övüyordu ki, o kadar al, al, diye tutturuyordu ki. Nakit sıkıntısı çektiğim için kredi kartıyla almıştım o zaman. Zira 26 liraydı.
Başladım. Başladım. İlk başlarda bitirdi zaten beni. Uyuyorum, okuyorum. Uyanıyorum, okuyorum. Boş bırakmıyordum hiçbir anımı.


İlk vurulduğum nokta;

Benim adım Kinyas. Gün ağrıyor. Başım ağrıyor. İsmimi kendi­me ben verdim. Bitmeyen bir öfke ve bitmeyen bir mutsuzluğun ifadesi. Bütün insanlara kızgınım. Yaşadıkları için. Hayattan mi­dem bulanıyor... Ateşle oynarım. Yeterince benzin ve karşımda oturan adamın ceketinin iç cebindeki çakmakla dünyayı yakabili­rim. Benim adım Neron. Geceleri, çaldığım arabalarla gezerim. Tokyo'da doğdum. İki zenciye üç gram kokain karşılığında bilek­lerimi kestirttim. Sabah uyandığımda okyanus beni yıkadı. Benim adım Steve McQueen. Bütün bildiklerimi kusarak hayatta kalıyo­rum. David Bowie'yi rüyamda gördüm. Sabah bir gözüm yoktu. Şi­ir yazdım. Tam üç tane. Birini rendeleyip makarna sosuma kattım. Diğerini yakıp küllerini kum saatine koydum. Biraz zaman kazan­dım böylece. Sonuncusunu ise şimdi yazdım. İşte geliyor:

Sözlerimin sonunu duymadığın zaman.
Cümlelerimin sonunu duymadığın zaman.
Değiştiriyorum son kelimelerimi.
Değiştiriyorum sonumu.

Bundan sonra zaten tamam, dedim. Kinyas'tır.
Kayra gibi anlatımı bir mükemmel ki, of.


2009 yılımın en güzel olaylarındandı. 31 aralık'ta son kitabı ziyan'ı bitirerek Hakan GGünday'ı tükettim. Onunla beraber 2009 tane duygu kustuk adeta. O kadar farklı ama bir o kadar aynı anlardı ki, anlatılamaz aslında.



bir sabah gözlerimi açtığımda, tavandan kireçler yağmaktaydı kar misali, yatağıma...


Sırasıyla P.i.ç, Zargana, Azil, Mallafa(gerçi yarım yamalak okudum ama) ve Ziyan'ı okudum.
Hepsi birbirinden farklı, hepsi birbirinden ilginç karakterlerdi. Ama hepsinin ortak özelliği, hiç'çiler. Hiçbir şeye inanmıyorlar. Hiçbir şey farklı gelmiyor onlar için. Hakan Günday zaman zaman kitaplarına kendisini de sokuyor ya, düşünüyor insan lann acaba gerçek mi diye. Öyle ki Kinyas ve Kayra'yı lise çağında yazmamış olsaydı, kesin yaşamıştır bunu, derdiniz.
Yeni kitabını heyecanla bekliyorum. Taze bitirdiğim Ziyan'da Ziya Hurşit'ten bahsediyor. Atatürk'ün suikastçisine sempati duyabilirsiniz. O kadar.

Kinyas ve Kayra tadından yenmez ve her zaman Kinyas'çı olmuşumdur. Merve'de Kayra'cı. Bazen kapışırız :P
Neyse, okumadıysanız çok şey kaybedersiniz. Bilin.
#6 - Ocak 05 2010, 16:22:38

Kitaplarında kendimi bulduğum yazar. Ancak bu kadar güzel ve akıcı yazılırdı bir kitap. Hiçbir şekilde sıkılmadan ard arda çeviriyosun ya sayfaları , çayın soğuyor okurken. Öyle bir kitap bu adamınkiler. Gerçekten tam kafamdaki yazarmış, '-mış' çünkü ablam 'zargana'yı oku hede hödö yapmasaymış tanımayacakmışım.
mış.
#7 - Temmuz 06 2010, 22:54:05
Eskiden buralar hep hayat, yaşamdı.

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.