Alternatifim Cafe

Musa Eroğlu (TÜRK HALK MÜZİĞİ)

Discussion started on Sanatçılar - Gruplar

 

 1946 yilinda Içel`in Mut Kazasi`nda dogmusum. Ortaögrenimimi Mut`ta tamamladim. Mut`ta egitmenler çoktu, o zamanlar. 1953`lerde, 2500 nüfuslu bir ilçeydi, Mut. Bizim köy Maçkuru Köyü. 1870`lerde Malatya`dan Adana`ya gelenlerin, Cumhuriyet öncesi siyasal yapinin verdigi bir görüntünün yansimalari olan uçbeyliklerin tesekkülüyle olusmus bir yerlesim vardi. Hatta bizimkiler sanki burada beylerin olmasi gibi bir durum varmiscasina, buralara "üçbeylik, üçbeyler" derlerdi. Bu yerlesim alanindan bizim köye sekiz km. bir mesafe vardir. O zamanlar davar güderek aileme katkida bulunuyordum. O tarihlerde cumartesi öglene kadar okullar açikti. Bir pazarimiz vardi. Pazartesi günleri davar güdüyordum. Iki gün çalistigimda, on kurus para aliyordum. Ortaokullarda hocalarimiz yöresel unsurlara, folklora, oyunlara çok önem veriyorlardi. Ortaokuldayken bir müsamerede bana "Karacaoglan"i oynatmislardi.
 
 
 
 
Saz çaliyordum. Saz çalma babadan-dededen kalma gelenekti, aslinda. Bunu ögrenmek adeta zorunluluktu. Esasinda bizim köyün disinda, Mut`tun diger köylerinde saz çalmak-türkü söylemek pek yoktu. Yörede "Karacaoglan"la ilgili gelenegi, senligi sürdüren bir köydü, bizimkisi. Çevrede davul-zurna disinda müzikal pek bir renklilik yoktu. O yüzden bizim köy biraz da dislanmisti, çevre köylerce. O Karacaoglan senligindeki rolüm, beni çok etkiledi ve böyle sürüp gitti. Sürekli çalisarak, kendimi gelistirerek sanatimi bugünlere getirdim. Bu sanat ve her sanat için bir ömür yetmez aslinda. Bir altyapi zaruri, okul zaruri tabii egitim temel zaruriyet. Mut`ta bir folklor gurubu olusturuldu. Ben orada görev aldim. O Karacaoglan oyununun, beni pesinden sürükleyen o oyunun pesinden gittim hep.

Gezebildigim bölgelerde, Trakya hariç, Anadolu`nun birçok köyüne ulastim. Sadece Çorum`da 340 köy gezdim. Anadolu`da gördügüm su; yasamlarin inançlarin yüzde doksani ortak. Gelenek ve görenekleri ortak. Yani ortak bir kültürleri var. Anadolu`daki kültür zamanla bir mozaige dönüsmüs. Biz kendi gelenek ve göreneklerimizi "sehirli kalibi" içine oturtmaya çalismisiz. Sehirle özdeslestirmeye çalismisiz. Halbuki, çok uzunca bir evrim bu. Belki göçebe yasami sehirli için garip gelebilir; ama sehirlinin büyük kismi huzursuzdur, yasamindan. Kirsal alandan sehre göçte, yozlasma yasamis. Alt yapiya uyum yok. Sorunlar çok. Dil mesela, hiçbir zaman köydeki, obadaki, yayladaki insan sehirdekiler gibi konusamaz. Konusmasi da beklenemez. Benim için bile bu böyledir. Sehir bambaska, sehircilik bambaska bir seydir. Bu tasinmayla gelen insanlar, korunmuyor. Kurban Bayrami`nda apartmanda kurban kesen insaninin çaresizligini düsünün. Halbuki o insan köydeyken, bunu çok dogal ve rahat yapiyordu. O kültür sehre tasinmamis demek ki. Kültürel ögeler budanmaya basladigi zaman, o güzel türkülerle yogrulan insanlarin ileriye dogru bakislari da törpülenmistir. Bu yüzden bosluktadir. Köyde dogmus, büyümüs, olan biri olarak, her sene köyümü ziyaret ederim. Bu bir hasrettir. Bunu hiç ihmal etmedim. Simdi köyle sehir, sehirli ve köy kökenliler arasinda bir kopukluk var. Keske bu kopukluk giderilebilse. Böyle bir toplumda müzikle, gelenekle, türkü de törpülenir.

Anadolu`daki müzik formu incelenirse, Ege Bölgesi`nde genis bir müzik formu oldugu görürüz. Mesela o zeybeklerdeki incelikler, etimolojik yapidaki güzellik, estetik ne kadar hos. Sözler çok az, müzik daha fazla. Iç Anadolu`da sözler daha fazla, müzik daha az. Ege ve Karadeniz: Ege`de, ihtiyaçtan dolayi (sosyolojik nedenlerden taassuptan filan kaynaklanan) müzikli renklilik çesitlilik var. Bunu çaliyor. Daha evvel ne yapiyor? Bogaz havasi dedigimiz bir sey var. Ilk önce havasiyla yüksek perdeden ihtiyaçlarini seslendiriyor. Bu ihtiyaç, bir alt yapidan doguyor. 30-40 bin kisilik konserler yapiliyordu, Ege`de. Müziklerin bu kadar çesitli olmasinin Grek Kültürü`yle mutlaka bir ilgisi var. Rodos`tan, Girit`ten derlenen türkülere baktigimiz zaman, sadece sözleri farkli. Yunanca söylüyor, biz burada onun Türkçesi`ni söylüyoruz. Bu müzik, bu halkin alt yapisinin rafineliginin yansimasidir. Dogu Anadolu`da ise, iki veya üç dört sesten olusuyor melodiler. Iç Anadolu`da da daha az. Karadeniz`de geçmisteki Pontuslarin torunlari vardir. Ama bir kemençenin çalimi, hiç de küçümsenecek birsey degil. Tüm Anadolu`nun incelenmesi gerekiyor yani teker teker.

1965`teki iki tane 45`lik yaptim. Dinsel motifli seyler okumustum. O günden bugüne 1979`de bir uzunçalar yaptim. 15 tane kaset yaptim. 45`likleri sayamiyorum. Daha fazla. Ayrica sanatçi kardeslerimle yaptigim ortak çalismalar da oldu. 8 kaset var. "Muhabbet" adini vermistik adina. En son Arif Sag`la resital seklinde yapmistik. Bir de en son UNESCO için bir çalisma yaptim. UNESCO`dan Henri le`Comte isimli bir Asya müzikleri arastirmacisi, sürekli gezilerle, incelemelerle müzik çalismalari yapiyor. Bütün Türki Cumhuriyetler`inde çalinan müzik araçlarinin çogunun CD`lerini yapmis, kayitlari kendisi yapiyor. Benimle de baglantiya geçti ve benimle de CD çalismasi yapti. 1980`li yillardan itibaren müzik yönetmenliklerim var. Birçok müzisyenin yetismesinde katkilarim vardir. Belkis Akkale, Bedia Akartürk, Selda Bagcan, Ümit Tokçan.... Anadolu`daki semahlarin kaybolmamasi için, "Bin Yillik Yürüyüs" isimli 90 dakikalik 2 CD semahlari yaptim. Ticari amaçli degildir bu. Ileriye kalabilmesi için kaybolmasin diye. Bunu halk kültürüne bir katki olarak görüyorum. Bunlari yasama geçirmek için, 1980`den(1983) sonra insanlara baglama felsefesini ögretmek için de bir dershane açtim.


Büyük usta Musa Eroglu`nun halk müziginde kaynak kisi, derlemeci ve besteci olarak eserleri mevcuttur bunlardan bazilari:

Kaynaklik ettigi türküler
Bir kere ugradim hakkin cemine, Bulut bulut üstüne, Ceviz arasinda vardir evimiz, Geyinmis kusanmis yayladan gelir, Kullar olam seni doguran anaya, Su daglarin yüksegine erseler, Su yüce daglarin kari eridi, Yatamadim gasavetten meraktan...
Derledigi türküler
Emirdagi Birbirine Ulali, Dost Baginin Meyvalari Eristi...
Besteledigi türküler
Gönlümüze Yar Düsünce, Hey Erenler Pazarim Var, Mihriban, Telli turnam, Yol ver daglar...
 
 
#1 - Şubat 01 2007, 08:52:06
« Son Düzenleme: Şubat 01 2007, 08:53:00 Gönderen: CiRcAsSiAn »
Gözlerimizden deniz akıyor kapkara... (21 mayıs 1864)

Kendisi çok sevdiğim bir türkü duayenidir.Dinlendirici bir sesi vardır.
#2 - Şubat 01 2007, 09:02:49

eslem

Hele o Yolun Sonu Görünüyor yok mu  :ühü
#3 - Şubat 01 2007, 17:18:09

telli turnamı dinLemeyenLer varsa mutLaka dinLesin ben çooook seviyorum :)) :))
#4 - Şubat 01 2007, 22:11:58
DÜNYAYI YENENLERİN YENİLDİĞİ YER
ÇANAKKALE

Albümleri:

Yaralı Turnam
Özaydın, 1977

A Kuzum
Güney, 1978

Yaz Gelir
Şah, 1979

Seher Oldu
Bey, 1987

Yummayın Kirpiklerini
Aziz, 1988

Neyleyim

Gönül

Bin Yıllık Yürüyüş 1
Destan, 1994

Bin Yıllık Yürüyüş 2
Destan, 1994

Şahı Gözlerim

Garip Yolcu

Bir Yanardağ Fışkırması
Majör, 1995

Benim Dünyam
Duygu, 1993

Musa Eroğlu 94
Duygu, 1994

Semahlarımız
1995

Ömrüm Sana Doyamadım
1996

Resital 1+2
ASM, 1996

Kevser Irmağı
Duygu, 1997

Musique Instrumentale D'Anatolie
Du Mond, 1998

Yol Ver Dağlar
Duygu, 1998

Halil ibrahim
Duygu, 1999

Bir Nefes Anadolu
Duygu, 2000

Kavimler Kapısı Anadolu
Duygu, 2001


Sele Verdim
Duygu, 2003

Sazımızla Sözümüzle
Duygu, 2004

Dedem Korkut
2007

#5 - Mart 24 2008, 22:11:08

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.