Alternatifim Cafe

Yok

Discussion started on Hikâye ve Denemeler..

Ağulu bir yüzük gibi taşıdım nicedir susmalarımı. Boynumda taşıdığımsa kolye niyetinedir bir ölmek anında hazırlıksız yakalanmamak adına şafağa. Kes- yapıştır komutu verdim bundan gayrı nefes alışverişlerime ki hiçbir farkı olmasın dünle bugünün. Hafızasızlıktır yakışan kalemime.

Gözlerimi bıraktım bir gülücüğe asılı, gördüğümden beri kimyasalların dondurduğu bedenini. Ölü bir bedene verdim gözlerimi istemem ödemeyi renklerin bedelini. Karşılıksız sevinçler yaşamayı bilmez ömrüm, acısını akıtırken tekilliğinin kahpeliğine.

Ellerimi bir bulutun ulaşılmazlığına bıraktım, hissettikten sonra ellerinde ilmeği taşıyan türümün pervasızlığını. Ölü bir bedene verdim ellerimi çekip çıkarsın boynunu kıran ipi. Taşıyamam cezasını tutsaklığın kelepçe olduğu isyanların.

Duyuşlarımı sonsuzluğuna bıraktım bir beyaz yalanın koynunun, duyduğumdan beri patlayan silah seslerini bir halkın türküleri üstünde. Gez göz arpacık… Yok say, inkar et, imha et. Duymadım Eylül'ü sarıya boyayan patlama seslerini ki vakit coplu tecavüzler zamanıydı. Yanıldık yenilmeden önce ve külünü çoktan yutmuştum yalancı sisler bulvarının.

Dilimi bir kemirgenin dişleri arasında bıraktım, çıplak ayaklı bir çocuğun çöpe attığım ekmeği iştahla yediğini gördüğümden beri. Ne ekmeğin tadı var şimdi ne de suyun. Bir çingenenin çatlak dudaklarında asılıdır sorgu odası susmalarım. Dilim, mahkum. Sus pus. Bir ülkenin yasaklar ikliminde doğuşum suçum.

Burnumda kesif bir ölüm kokusu var şimdi. Sahip olduğum tek duyum. Kendi intiharını oynayan bir soytarısıyım şimdi dünyanın. Koku, alıyor, burnum.

Gözlerim yok, ellerim yok, tenim yok, dilim yok. Ödünç verdiğimden beri insanlığımı sesini duyasım yok. Koku, alıyor, burnum.

Burnumda kesif bir ölüm ko(r)kusu...



Bese Ertem
#1 - Haziran 25 2009, 23:34:32

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.