Alternatifim Cafe

Bay Rüya İle Bayan Bahçe

Discussion started on Hikâye ve Denemeler..

Temiz bir Türkçe’yle karnı doyardı İstanbul’un!

Yoksulluğun değil, yokluğun ve dört dörtlük çay saatlerinin eskimeyen bir tadı vardı... Aşkın derdi dünyadan büyüktü... Gıcır bir ruhla, henüz hapı yutmamış ve nasır bağlamamış bir yürekle, ‘her şey kendisine benziyor’ diyerek, mahcubiyetimizi sokaklara taşırdık!..

Kaç kez öpmek isteyip de öpemediği kiraz yanaklı genç kızın alt dudağından bir türlü kurtulamıyor; kâlp biçimindeki vapurlara el sallıyor, müzik dinliyor, dans ediyor, dünyada korkulacak hiçbir şeyin olmadığını düşünüyor, çocukluğun o şahsi ve esrik saflığını iliklerimize kadar yaşıyorduk!..

Allah kahretsin! Hiçbir şey benzemiyordu kendisine ve çocukluğun tehlike ve sınır tanımayan korkusuzluğu dünyayı yatıştıramıyordu... Saflığın bulut kapmaca oynamak isteyişi tarihin umurunda bile değildi...

Büyüdükçe bir yerimiz ağrımaya başlıyor, entelektüel bir heyecan sarıyordu ruhumuzu... “Ölüm! Beni kandıramazsın, aklımda!” diyor, ‘gelecek mutlu günlerin’ şarkılarını söyleyerek caddeleri yıkıyor, ne at binenin, ne de kılıç kuşananın olmadığı bir dünya için yumruklarımızı sıkıyor, kısacası o bilinen söylemiyle ‘dünyayı değiştirmek’ istiyorduk!..

Sonsuz trajedi başlıyordu... Bu ‘oyun’ başkaydı... Yazdığımız ‘oyun’lara hiç mi hiç benzemiyordu... Suçsuzluğun macerası yeniliyor, yeni kavramların altında sıkışıp kalıyorduk!..

Allah kahretsin! Dünya ilk yarayı Maya’ların, Aztek’lerin ve diğer yerlilerin yok edilmesiyle almamış mıydı? Ölüm bile kendisinden utanıyordu... Şimdi dönüp bakıyorum da; “Tesadüflerin gözyaşı şişesi kırılmış, geyikleri dağılmış bir Türkçe’ye kanıyor güneş”...


Tahtadan atını özlüyordu Adam!..

Bez bebeğini geri istiyordu Kadın!..



Engin Turgut
#1 - Mayıs 21 2009, 15:40:42

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.