Alternatifim Cafe

Allah(C.C)'ın İsimleri

Discussion started on İslam Dünyası

Allah'ın İsimleri

O Allah ki O'ndan başka ilah yoktur. Gaybı da müşahede edebileni de bilendir. Rahman Rahim olan O'dur. O Allah ki O'ndan başka ilah yoktur. Melik'tir; Kuddus'tür; Selam'dır; Mümin'dir; Müheymin'dir; Aziz'dir; Cebbar'dır; Mütekebbir'dir. Allah (müşriklerin) şirk koştuklarından çok yücedir. O Allah ki yaratandır (en güzel biçimde) kusursuzca var edendir 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O Aziz Hakimdir.
(Haşr Suresi 22-24)


ADL:

Adil olan adaleti emreden

Ey iman edenler adil şahidler olarak Allah için hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah yapmakta olduklarınızdan haberi olandır. (Maide Suresi 8 )
Allah adalet yapanların en hayırlısıdır. O'nun düzeni tüm kainatı kuşatmıştır. O adaletini dünyada ve ahirette kullarına gösterecektir. Herşeyi hakkıyla gören herşeyin içini dışını bilen herşeyden haberdar olan Allah'ın tüm işleri hikmetli ve adaletlidir.

İnsanların yaşamları boyunca işledikleri tüm fiiller muhakkak Allah'ın adaletine göre değerlendirilecektir. Zulüm yapanların zulümlerinin elbette karşılıksız kalmayacağını iyi tek bir sözün bile mükafatının verileceğini Allah Kuran'da bize haber vermektedir. Tüm bunların adilce değerlendirileceği yer ahirettir; Allah'ın sonsuz adaletinin tecelli edeceği yer ahirettir.

Dünya hayatında inkarcıların peygamberlere ve müminlere çıkardıkları zorluklar attıkları iftiralar işledikleri günahlar elbette karşılıksız kar kalmayacaktır. Müminlerin cennetteki derecelerini yükselten tüm bu zorluklar inkarcıların da cehennemin en alt tabakalarında bulunmalarına vesile olacaktır. Allah hesap gününde son derece duyarlı terazilerle hiç kimseyi haksızlığa uğratmayacak dünyada onlara verdiği sürenin sonunda sonsuz adaletine uygun olarak hesabını çok seri olarak görecektir. Şüphesiz Allah herşeyi bilen ve vaadine en sadık olandır. İnsanlar dünyada yaptıklarının karşılığını ahirette muhakkak göreceklerdir. Böylece inkarcılar içinde yaşadıkları inkarın en acı şekilde karşılığını bulacak Allah'a imanlarında ve bağlılıklarında kararlı olanlar ise yaptıklarının karşılığını en güzeliyle muhakkak Allah'tan alacaklardır. Ayette şöyle buyrulur:

Şüphesiz sana biat edenler ancak Allah'a biat etmişlerdir. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Şu halde kim ahdini bozarsa artık o ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahdine vefa gösterirse artık O da ona büyük bir ecir verecektir. (Fetih Suresi 10)

Ancak burada üzerinde önemle düşünülmesi gereken bir nokta vardır. Allah'ın adaletini düşünürken kesinlikle bir insanın adalet anlayışıyla kıyaslama yapılmamalıdır. Çünkü inkar eden bir insan isteklerine ve zaaflarına uyabilir adaleti gözetirken duygusallığa kapılabilir bir konu hakkında yanlış hükümler verebilir ve yapılanları unutabilir. En önemlisi de karşısındakinin içinden geçirdiklerini bilmesi mümkün değildir. Allah ise asla yanılmaz ve asla unutmaz. Her insan için onun her hareketini gözetleyen ve kaydeden melekler tayin etmiştir. Bu melekler insanların hem içinden geçeni hem de tüm eylemlerini yazarlar. Sonuç olarak Allah insanın ruhuna tamamıyla hakimdir. En adaletli hüküm verecek olan da Rabbimiz'dir. İsra Suresi'nin 71. ayetinde Allah'ın sonsuz adalet sahibi olduğu şöyle haber verilmektedir:

Her insan-grubunu imamlarıyla çağıracağımız gün artık kimin kitabı sağ eline verilirse onlar kitaplarını okuyacaklar ve onlar bir 'hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar' bile haksızlığa uğratılmazlar. (İsra Suresi 71)

Yapılan tüm kötülüklerin inananların aleyhine kurulan örgütlenmelerin hazırlanan tuzakların karşılığı en küçük ayrıntısına kadar ahirette verilecektir. Allah inkarcılara dünya hayatında aslında yalnızca onların kötülüklerini artırmaya neden olacak mal mülk zenginlik ve bunun gibi birçok imkan verebilir. Allah ayetlerinde bunlara aldanılmaması gerektiğini bildirmiştir. Çünkü kısacık dünya hayatının karının ahirettekinin yanında hiçbir anlam ve öneme sahip olmadığı şüphe götürmez bir gerçektir. Hele sonsuz bir cehennem inkarcılara gittikçe yaklaşıyorken...

Asıl yurt olan ahirette her nefis yaptıklarını karşısında hazır bulacaktır. Allah sonsuz adaletinin tecellisini kullarına cennetinde ve cehenneminde sonsuza kadar gösterecektir. Allah en sonunda Kendisi'ne inananlarla inanmayanların arasını hak ile ayıracaktır.
Allah sizinle din konusunda savaşmayan sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah adalet yapanları sever. (Mümtehine Suresi 8 )

Şüphesiz Allah size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah işitendir görendir. (Nisa Suresi 58)

Onlar yalana kulak tutanlardır haram yiyicilerdir. Sana gelirlerse aralarında hükmet veya onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirecek olursan sana hiçbir şeyle kesin olarak zarar veremezler. Aralarında hükmedersen adaletle hükmet. Şüphesiz Allah adaletle hüküm yürütenleri sever. (Maide Suresi 42)

De ki: "Rabbimiz (kıyamet günü) bizi birarada toplayacak sonra da hak ile aramızı ayıracaktır. O (gerçek hükmünü vererek hak ile batılın arasını) açandır (herşeyi hakkıyla) bilendir. (Sebe Suresi 26)
#1 - Temmuz 09 2008, 17:47:17
« Son Düzenleme: Temmuz 09 2008, 18:31:35 Gönderen: Bahtsız Bedevi »
‎ Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!
Mercey.


AFÜVV:

Affı çok olan

Bir hayrı açıklar ya da gizli tutarsanız veya bir kötülüğü bağışlarsanız şüphesiz Allah affedicidir güç yetirendir. (Nisa Suresi 149)
İnsan yapısı gereği hata yapmaya çok müsait bir varlıktır. Her an pek çok konuda eksik düşünebilir yanlış bir karar verebilir hatalı bir tavır sergileyebilir. Ancak insanı yaratan ve ondaki bu eksiklikleri bilen Allah yapılan hataları da affedicidir. Allah'ın 'affediciliği' olmasa hiçbir insanın cennete girmesi mümkün olmazdı. Nitekim bu gerçeğe Kuran'da açıkça dikkat çekilmiştir:

Eğer Allah insanları zulümleri nedeniyle sorguya çekecek olsaydı onun üstünde (yeryüzünde) canlılardan hiçbir şey bırakmazdı; ancak onları adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Onların ecelleri gelince ne bir saat ertelenebilirler ne de öne alınabilirler. (Nahl Suresi 61)

Fakat unutmamak gerekir ki Allah'ın affediciliği samimi kulları için geçerlidir. O Kendisi'ne içten yönelip dönen insanların günahlarını affeder. Önemli olan kişinin samimi olup kesin bir kararlılıkla tevbe etmesidir. Yoksa tevbe edip tekrar tekrar eski hatalarına geri dönenlerin ve yaptıklarından gerçek bir pişmanlık duymayanların tevbesinin kabul edilmeyebileceğini Allah bir ayette şöyle bildirmiştir:

Allah'ın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe ancak cehalet nedeniyle kötülük yapanların sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir). İşte Allah böylelerinin tevbelerini kabul eder. Allah bilendir hüküm ve hikmet sahibi olandır. (Nisa Suresi 17)
#2 - Temmuz 09 2008, 17:48:09
‎ Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!
Mercey.


AHİR:

Herşeyin yokoluşundan sonra da var olan

O Evveldir Ahirdir Zahirdir Batındır. O herşeyi bilendir. (Hadid Suresi 3)

Allah kainatı yokluktan yaratmıştır ve onu en sonunda yine eski durumuna çevirecek yok edecektir. Yok olmayacak hiçbir eşya ölümsüz olan hiçbir canlı mevcut değildir. Dünyadaki tüm canlılar doğar ve ölürler herşeyin bir ömrü sayılı günü vardır. Oysa Kuran'da bildirildiği gibi Allah evveldir ahirdir yani başlangıcı olmadığı gibi sonu da yoktur. Herşey yok olduktan sonra baki kalacak olan da O'dur.

Ömrü ve zamanı yaratan Allah maddeye ait tüm bu özelliklerden uzaktır. O öncesi ve sonrası olmayandır. Sonsuzluğun sahibi zamanın ve mekanın üstünde olan Allah'tır. Sonuçta kainat tekrar başlangıç noktasına dönecek canlı cansız hiçbir şey kalmayacaktır. Yalnız Allah'ın varlığı baki kalacaktır. Allah bu gerçeği Kuran'da şöyle bildirir:
(Yer) Üzerindeki herşey yok olucudur;

Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin yüzü (Kendisi) baki kalacaktır. (Rahman Suresi 26-27)
#3 - Temmuz 09 2008, 17:48:45
‎ Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!
Mercey.


AHKAM-ÜL HAKİMİN:

Hüküm verenlerin hakimi

Allah hükmedenlerin hakimi değil midir? (Tin Suresi 8)

Her işin hükmünü veren sonuçlandıran Allah'tır. Tüm olaylar O'nun emriyle dilemesiyle oluşur ve gelişir. Allah'ın verdiği hükümlerde mutlaka birçok hikmet gizlidir. Fakat insanların çoğu kendi kısıtlı akılları ile değerlendirme yapar ve dolayısıyla Allah'ın hükümlerini tam olarak kavrayamazlar. Oysa Allah sonsuz aklın sahibidir. Üstelik zaman ve mekandan da münezzehtir; bu kavramları yaratan ve insanların zamana ve mekana tabi olarak yaşamasını uygun görendir. İnsan hiçbir zaman bir gün sonra hatta bir saat sonra neler yaşayacağını bilemez. O ise bir işe hükmettiği zaman bir gün sonra yıllar sonra ve hatta kıyamete kadar o işin neyle sonuçlanacağına da hakimdir. Dolayısıyla verdiği hüküm her zaman en doğru en iyi ve en hikmetli olandır.

Fakat iman etmeyenler bu gerçeğin farkına varamazlar. Çevrelerinde oluşan her olayın belirli sebeplere bağlı olarak tesadüfen oluştuğunu düşünürler. Allah'ın hükmettiği olaylardaki hikmetleri değerlendiremezler. Meydana gelen her olayın Allah'ın kontrolünde olduğunu fark edemezler. Müminler ise Allah'ın verdiği hükümlerin hikmetlerini kavramaya çalışır ve O'nun daima en iyi ve en hayırlı hüküm veren olduğunu bilirler. Kuran'da şöyle buyrulmaktadır:

Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O hükmedenlerin en hayırlısıdır. (Yunus Suresi 109)
Nuh Rabbine seslendi. Dedi ki: "Rabbim şüphesiz benim oğlum ailemdendir ve senin va'din de doğrusu haktır. Sen hakimlerin hakimisin. (Hud Suresi 45)
#4 - Temmuz 09 2008, 17:49:40
‎ Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!
Mercey.


ALİM:

Herşeyi çok iyi bilen

Doğu da Allah'ındır batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (kıblesi) orasıdır. Şüphesiz ki Allah kuşatandır bilendir. (Bakara Suresi 115)

İnsanlar düşünebilecek bir şuura sahip oldukları andan itibaren bir şeyler öğrenmeye başlarlar. Belli bir yaşa ulaştıktan sonra da öğrenim görmeye ve bu şekilde sayısız bilgiler edinmeye devam ederler. Hatta bazı insanlar belirli bir veya birkaç konu üzerinde uzmanlaşırlar. Örneğin bir fizik mühendisi fizik kurallarının tamamını öğrenebilir veya felsefe üzerine öğrenim görmüş bir insan felsefi konulara tam olarak hakim olabilir. Yine yakın tarih üzerinde uzmanlaşmış bir araştırmacı yakın tarih ile ilgili çok isabetli yorumlar yapabilir. Çünkü bu konu ile ilgili öğrenilebilecek herşeyi biliyordur.

Yukarıda saydıklarımız 'bilmek' fiilinin insanlar için geçerli olan kısmıdır elbette. Ancak 'bilmek' fiilinin insanların asla tasavvur edemeyeceği güç yetiremeyeceği bir boyutu vardır: Allah'ın bilmesi...

Allah göklerin yerin bu ikisi arasında olan tüm canlıların kainatta işleyen tüm kanunların her an meydana gelen tüm olayların bilgisine sahiptir. Çünkü tümünün Yaratıcısı O'dur. Üstelik Allah'ın 'bilmesi' sınırsızdır; Allah aynı anda dünya üzerinde doğan ve ölen insanların kimliklerini yeryüzündeki her bir ağaçtan düşen yaprakların sayısını evrendeki milyarlarca galaksi içindeki milyarlarca yıldızın her birinin özelliklerini ve burada sayfalarca saysak da asla bitiremeyeceğimiz herşeyi bilir. O yeryüzünde aynı anda uzayda meydana gelen her olayı dünya üzerindeki milyarlarca insanın hayvanın bitkinin hücrelerinde kodlu olan şifreleri de bilir.

İnsanın unutmaması gereken çok önemli bir sır vardır: Allah yukarıda sayılan tüm detayların yanında insanın içini aklından geçenleri gizli veya açık işlediği tüm fiilleri de bilir. İnsan içinde yaşadığı duyguların düşüncelerin sıkıntıların yalnızca kendi bilgisi dahilinde olduğunu zanneder; ama bu büyük bir yanılgıdır. Kainatın her noktasına tam olarak hakim olan Allah insanın içine ve dışına da hakimdir. Nitekim Allah'ın bu sonsuz bilgisi pek çok ayetle bildirilmiştir:

Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe eremezsiniz. Her ne infak ederseniz şüphesiz Allah onu bilir. (Al-i İmran Suresi 92)

Görmedin mi ki göklerde ve yerde olanlar ve dizi dizi uçan kuşlar gerçekten Allah'ı tesbih etmektedir. Her biri kendi duasını ve tesbihini şüphesiz bilmiştir. Allah onların işlediklerini bilendir. (Nur Suresi 41)

Güneş de kendisi için (tesbit edilmiş) olan bir müstakarra doğru akıp gitmektedir. Bu üstün ve güçlü olan bilen (Allah)ın takdiridir. (Yasin Suresi 38)

Haberiniz olsun; gerçekten onlar ondan gizlenmek için göğüslerini büker (Hak'tan kaçınıp yan çizer)ler. (Yine) Haberiniz olsun; onlar örtülerine büründükleri zaman O gizli tuttuklarını da açığa vurduklarını da bilir. Çünkü O sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Hud Suresi 5)

Oysa onlar önceden ellerinin takdim ettiklerinden dolayı onu (ölümü) hiçbir zaman kesin olarak dilemiyeceklerdir. Allah zalimleri bilendir. (Bakara Suresi 95)

Onları siz öldürmediniz ama onları Allah öldürdü; attığın zaman sen atmadın ama Allah attı. Müminleri Kendinden güzel bir imtihanla imtihan etmek için (yaptı.) Şüphesiz Allah işitendir bilendir. (Enfal Suresi 17)
#5 - Temmuz 09 2008, 17:50:26
‎ Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!
Mercey.


ALİYY:

Çok yüce olan

Kendisiyle Allah'ın konuşması bir beşer için olacak (şey) değildir; ancak bir vahy ile ya da perde arkasından veya bir elçi gönderip kendi izniyle dilediğine vahyetmesi (durumu) başka. Gerçekten O yüce olandır hüküm ve hikmet sahibidir. (Şura Suresi 51)
Allah Kuran'da Kendisi'ni bizlere tanıtmıştır: Tüm alemleri yaratan kainatın tek hakimi olan Allah Yücedir. Göklerin yerin ve bu ikisi arasında bulunanların yegane sahibi O'dur. O'ndan başka ilah yoktur Allah insanların şirk koştuklarından çok Yücedir. Tüm mülk Allah'a aittir; O herşeye güç yetirendir. O Yüce makamların da sahibidir. Allah alemlerden müstağnidir.

'En güzel isimler' Allah'a aittir Allah sonsuz güzellik ve sonsuz yücelik sahibidir. İnsan Allah'ı ancak Kendisi'nin bildirdiği kadarıyla tanıyabilir Yüceliğini ancak Kuran ayetleriyle takdir edebilir . Allah bir ayetinde Kendi yüceliğini şöyle tarif etmiştir:

Allah... O'ndan başka ilah yoktur. Diridir kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında O'nun ilminden hiçbirşeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun kürsüsü bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O pek yücedir pek büyüktür. (Bakara Suresi 255)
#6 - Temmuz 09 2008, 17:51:03
‎ Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!
Mercey.


ASİM:

Koruyan

(Oğlu) Dedi ki: "Ben bir dağa sığınacağım o beni sudan korur." Dedi ki: "Bugün Allah'ın emrinden esirgeyen olan (Allah)dan başka bir koruyucu yoktur."... (Hud Suresi 43)

İnsan acizliği sebebiyle her an her türlü zorlukla karşılaşabilir. Örneğin dünya her an doğal afetlerin oluşabildiği bir yerdir. Depremler seller kasırgalar yanardağ patlamaları sık sık karşılaşılan olaylardır. Veya aynı şekilde kişiyi manen sıkıntıya düşürebilen de pek çok olay vardır. Ve bu olaylar karşısında unutulmaması gereken bir gerçek vardır: İnsan ne kadar uğraşırsa uğraşsın ne kadar acizliğinden kurtulmaya çalışırsa çalışsın Allah'ın dilemesi dışında başına gelecek herhangi bir şeyden korunamaz. İnsan için tek koruyucu Rahman olan Allah'tır. Kuran'da bu durum şöyle bildirilmiştir:

De ki: "Sizi karanın ve denizin karanlıklarından kim kurtarmaktadır ki siz (açıktan ve) gizliden gizliye ona yalvararak dua etmektesiniz: "Andolsun bizi bundan kurtarırsan gerçekten şükredenlerden oluruz." De ki: "Ondan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtarmaktadır. Sonra siz yine şirk koşmaktasınız." (Enam Suresi 63-64)

İnsanlar tek başlarına kaldıklarında ellerindeki maddi imkanların yakınlarının onlara hiçbir şeyle yardıma güç yetiremeyeceğini anladıkları anlarda ya da sağlıklarını yitirdiklerinde Allah'ı zikreder O'ndan yardım dilerler. Ancak O kendilerini kurtarınca yine nankörlük edip başlarına gelenleri unuturlar. Dünyada Allah'tan başka koruyucu bulamayacağını anlamayan O'nun her türlü yardımına rağmen nankörlükte ayak direten bu kişiler ahirette sonsuz bir azapla karşılaşarak gerçeği göreceklerdir.
Bu kişilerin durumu ayette şöyle haber verilmektedir:

... Çekimser davrananlar ve büyüklenenler onları acıklı bir azabla azablandıracaktır ve kendileri için Allah'tan başka bir (vekil) koruyucu dost ve yardımcı bulamayacaklardır. (Nisa Suresi 173)
#7 - Temmuz 09 2008, 17:51:48
‎ Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!
Mercey.


AZİM:

Pek azametli büyük olan

Göklerde ve yerde olanlar O'nundur. O yücedir büyüktür. (Şura Suresi 4)

Allah'ın büyüklüğü ve azameti kuşkusuz bir insanın kavrama sınırının çok üstündedir. Fakat insan yine de kendi aklının sınırları dahilinde Allah'ın ne kadar güçlü ve kudretli olduğunu görebilir anlayabilir. Zira tüm kainat Allah'ın büyüklüğünü gösteren sayısız örnekle doludur. İnsanın yalnızca içinde yaşadığı dünyayı biraz incelemesi dahi herşeyi yaratan Allah'ın azametini hissettirecektir.
Tonlarca ağırlıkta bulutları taşıyan gökyüzü binlerce metre yükseğe uzanan dağlar içlerinde milyonlarca çeşit canlının bulunduğu denizler çakan şimşek ve onun ardından gelen gök gürültüsü ve Allah'a boyun eğmiş milyarlarca canlı... Bunlar ve burada sayılamayan sayısız detay Allah'ın büyüklüğünün açık delillerindendir.

Bir de dünyanın biraz dışına çıkıp düşünelim. Şöyle bir örnek kainatı yaratan sonsuz azamet sahibi Rabbimiz'i biraz daha derin kavramamıza yardımcı olacaktır:

Evren adını verdiğimiz sınırsız bir mekan içinde yaşıyoruz. Bugün bilim adamlarının ulaşabildikleri bilgi seviyesine göre bu evren içinde milyarlarca galaksiyi barındırıyor. Peki bu galaksilerin içinde neler var? Yine bilimin bize bildirdiği her galaksi içinde milyarlarca yıldız bulunduğu. Biz de içinde milyarlarca yıldız içeren milyarlarca galaksiden birinin içinde Dünya ismi verilen ve saatte 1670 km. hızla hiç durmadan dönen bir gezegen üzerinde yaşıyoruz. Ve kuşkusuz bu rakamlarla düşünüldüğünde kainat içindeki varlığımızın bir toz zerreciğinin dünya içindeki varlığı ile dahi kıyaslanamayacak derecede olduğu anlaşılacaktır.

İşte insan samimi olarak düşündüğünde dahi milyarlarca galaksiyi yaratan ve tümünü kontrolü altında tutan Rabbimiz'in azametini fark edebilir. Rabbimiz tüm kainatı yaratan milyarlarca yıldızı barındıran milyarlarca galaksinin tümünü kontrolü altında tutan büyük bir gücün sahibidir. Allah üstün sıfatlarını bir ayette şöyle haber vermektedir:

Allah... O'ndan başka ilah yoktur. Diridir kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun Katında şefaatte bulunacak kimdir? O önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında O'nun ilminden hiçbirşeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun kürsüsü bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O pek yücedir pek büyüktür. (Bakara Suresi 255)
#8 - Temmuz 09 2008, 17:52:34
‎ Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!
Mercey.


AZİZ:

Üstün kuvvetli güçlü şerefli mağlup edilmesi mümkün olmayan galip olan

Allah'ı sakın elçilerine verdiği sözden dönen sanma. Gerçekten Allah azizdir intikam sahibidir. (İbrahim Suresi 47)

Allah'ın 'Aziz' sıfatı O'nun hiçbir zaman mağlup edilemeyeceğini her zaman galip olanın Kendisi olduğunu ifade eder. Allah kainatta mutlak kuvvet sahibidir ve O'ndan üstün hiçbir güç yoktur.

Kainattaki tüm düzeni insanların sırrını kavramaya güç yetiremedikleri veya yeni yeni keşfedebildikleri her türlü kanunu yaratan Allah'tır. Bunun yanı sıra yeryüzünde bulunan her canlıyı yaratan da O'dur. Allah'ın kainatta kendini gösteren sonsuz gücü ve kudreti karşısında yarattıklarının acizliği ise apaçıktır. Yarattığı tüm varlıklar ancak O'nun emriyle hareket edebilmekte yaşamlarını sürdürebilmekte belirli bir düzen içinde var olabilmektedirler.

Kuşkusuz bu acizlik yeryüzüne hakim olduğunu zanneden insan için de geçerlidir. Bir insan ne kadar güçlü zengin ve itibar sahibi olsa da Allah karşısında acizdir güçsüzdür. Ne malı ne parası ne de ona itibar eden insanların sayısı onu Allah'ın azabına karşı koruyamaz. Ancak Allah'a teslim olan O'nun emirlerine uygun yaşayan rızasını kazanmaya çalışanlar hariç... Allah Kuran'da her zaman Kendi taraftarlarına üstünlük vereceğini vaat etmiştir. Ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:

Allah yazmıştır: "Andolsun Ben galip geleceğim ve elçilerim de." Gerçekten Allah en büyük kuvvet sahibidir güçlü ve üstün olandır. (Mücadele Suresi 21)

Bundan (Kuran'dan) önce (onlar) insanlar için bir hidayet idiler. Doğruyu yanlıştan ayıran (Furkan)ı da indirdi. Gerçek şu ki Allah'ın ayetlerini inkar edenler için şiddetli bir azab vardır. Allah güçlüdür intikam alıcıdır. (Al-i İmran Suresi 4)

Allah gerçekten kendisinden başka ilah olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de O'ndan başka ilah olmadığına adaletle şahitlik ettiler. Aziz ve Hakim olan O'ndan başka ilah yoktur. (Al-i İmran Suresi 18)

Onların sözleri seni üzmesin. Şüphesiz 'izzet ve gücün' tümü Allah'ındır. O işitendir bilendir. (Yunus Suresi 65)
#9 - Temmuz 09 2008, 17:53:18
‎ Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!
Mercey.


BAİS:

Gönderen (peygamber) uyandıran dirilten

Nasıl oluyor da Allah'ı inkar ediyorsunuz? Oysa ölü iken sizi O diriltti; sonra sizi yine öldürecek yine diriltecektir ve sonra O'na döndürüleceksiniz. (Bakara Suresi 28)

Şüphesiz yeryüzünde şu ana kadar yaşayan ve bundan sonra da yaşayacak olan tüm insanlar ölümlüdür. Herkes bir gün ölür ve mezara konulur. Ancak bu apaçık gerçeğe rağmen insanların büyük bir çoğunluğu ölümü düşünmezler ve mezara konulduktan sonra tekrar diriltilecekleri gerçeğini de görmezden gelirler. Kuran'da bu kişilerin durumları şöyle haber verilir:

Derler ki: "Biz çukurda iken gerçekten biz mi yeniden (diriltilip) döndürüleceğiz? Biz çürüyüp dağılmış kemikler olduğumuz zaman mı?" (Naziat Suresi 10-11)

Kuran'da insanların büyük bir yanılgı ile sordukları bu soruya en açık şekilde cevap verilmiştir:

Kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek verdi; dedi ki: "Çürümüş-bozulmuşken bu kemikleri kim diriltecekmiş?" De ki: "Onları ilk defa yaratıp-inşa eden diriltecek. O her yaratmayı bilir." (Yasin Suresi 78-79)

Yukarıdaki ayetlerde de bildirildiği gibi Allah tüm insanları ilk defa yaratıp-inşa edendir. Gelmiş geçmiş tüm insanları birbirlerinden farklı özelliklerle donatmıştır. Öyle ki bugün bilindiği gibi her insanın parmak ucuna kadar birçok özelliği diğer insanlardan farklıdır. Kuşkusuz onları ilk defa yaratmış olan Allah ikinci kere ve hatta sayısız kereler aynı şekilde yaratmaya güç yetirir. Nitekim Allah bunun delillerini bizlere yeryüzünün diriltilişinde göstermektedir.

Çevremize baktığımızda her sonbahar tüm doğanın bir nevi 'ölüm' yaşadığına şahit oluruz. Bu 'ölüm' bütün bir kış mevsimi boyunca da sürer. Ancak ilkbahar geldiğinde ağaçların kupkuru olmuş dallarında yeniden rengarenk çiçeklerin yemyeşil yaprakların çıktığını görürüz; tüm doğanın canlanarak yeşillendiğini fark ederiz. Üstelik bu 'ölümden sonra diriliş' binlerce senedir hiç aksaklık göstermeden devam eder. İşte insanın ölümünden sonra dirilişi de Allah için bu derece kolaydır. İnsanın diriltilişi ile doğanın diriltilişi arasındaki bu benzerliğe Allah ayetlerinde şöyle dikkat çekmiştir:

O ölüden diriyi çıkarır ve diriden ölüyü çıkarır ölümünden sonra da yeri diriltir. İşte siz de böyle çıkarılacaksınız. (Rum Suresi 19)
Şimdi Allah'ın rahmetinin eserlerine bak; ölümünden sonra yeryüzünü nasıl diriltmektedir? Şüphesiz O ölüleri de gerçekten diriltecektir. O herşeye güç yetirendir. (Rum Suresi 50)

Allah'ın 'Bais' sıfatının bir başka anlamı da 'peygamber gönderen'dir. Allah insanlara uyarıcı-korkutucular müjde vericiler olarak elçiler göndermiş ve onları doğru yola davet etmiştir. Elçilerinden kimine insanları karanlıktan aydınlığa çıkaracak kitaplar vahyetmiştir. Kuşkusuz bu Allah'ın insanlara büyük bir lütfudur. Kuran'da şöyle buyrulmaktadır:

İnsanlar tek bir ümmetti. Allah müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda aralarında hüküm vermek üzere hak kitaplar indirdi... (Bakara Suresi 213)

Andolsun ki Allah mü'minlere içlerinde kendilerinden onlara bir peygamber göndermekle lütufta bulunmuştur. (Ki O) Onlara ayetlerini okuyor onları arındırıyor ve onlara Kitabı ve hikmeti öğretiyor. Ondan önce ise onlar apaçık bir sapıklık içindeydiler. (Al-i İmran Suresi 164)
#10 - Temmuz 09 2008, 17:54:17
‎ Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!
Mercey.


BAKİ:

Devam eden fani olmayan

(Yer) Üzerindeki herşey yok olucudur; Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin yüzü (Kendisi) baki kalacaktır. (Rahman Suresi 26-27)
Kainat içinde bulunan tüm varlıkların bir sonu vardır. Bir insan doğar yaşar ve dünyada sürdürdüğü sınırlı ömrün sonunda ölür. Bu son bütün insanlar için kaçınılmazdır. İnsanlar gibi bitkiler ve hayvanlar aleminin de yokoluşu kaçınılmazdır. Onlar da doğduktan bir süre sonra birer birer ölürler. Örneğin bir ağaç yeryüzünde yüzlerce sene yaşayabilir. Fakat en nihayetinde ölmeye mahkumdur. Canlı olan herşey hayatını tüketip toprağın altına girecek ve yok olacaktır.

Aynı şekilde cansız varlıkların da bir sonu vardır. Zaman tümü üzerinde yıpratıcı etkisini gösterir. Örneğin binlerce yıl önce ihtişam içinde yaşamış kavimlerden bugün yalnızca yıkıntıların geriye kaldığını görürüz.

Allah Kuran'da "(Halkı) Zulmediyorken yıkıma uğrattığımız nice ülkeler vardır ki şimdi onların altları üstlerine gelmiş ıpıssız durmakta kullanılamaz durumdaki kuyuları (terk edilmiş bulunmakta) yüksek sarayları (çın çın ötmektedir)" (Hac Suresi 45) ayetiyle bu gerçeğe dikkat çekmiştir.

İçinde yaşayan varlıkların bir sonu olduğu gibi kainatın da bir sonu vardır. Kainattaki tüm gök cisimleri yıldızlar güneşler bir gün enerjilerini tüketip yok olacaklardır. Veya Allah dilediği başka bir sebeple tüm kainatı yok edecek kıyamet günü ile ilgili vaadini gerçekleştirecektir.

Görüldüğü gibi herşey sonludur; kainat da yaratılmış tüm varlıklar da...
Allah ise yaratandır. Ve sonsuzluk yalnızca Kendisi'ne aittir.
Rabbimiz insanlara Kuran'da şöyle buyurmaktadır:

Size verilen herşey yalnızca dünya hayatının aaaaı ve süsüdür. Allah katında olan ise daha hayırlı ve daha süreklidir. Yine de akıllanmayacak mısınız? (Kasas Suresi 60)
#11 - Temmuz 09 2008, 17:55:23
‎ Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!
Mercey.


BARİ:

Yaratan kusursuzca var eden

O Allah ki yaratandır (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O Aziz Hakimdir. (Haşr Suresi 24)

Yaşadığımız evren ile ilgili herşeyde bir denge ve ahenge rastlarız. Özellikle bilim alanında yeni gelişmeler kaydedilip bugüne kadar bilinmeyen pek çok detay ortaya çıktıkça bu denge ve ahenk daha da netleşmektedir. Görünen odur ki kainat üzerinde var olan her sistem üstün bir aklın ürünüdür. Bu üstün aklın sahibi herşeyi hayranlık uyandırıcı bir düzen içinde var etmiştir. Kainattaki her cisim yeryüzünde yaşayan milyarlarca canlı müthiş bir ahenk içinde varlıklarını sürdürürler. Doğadaki düzen hiçbir şekilde bozulmaz ve milyonlarca yıldır son derece istikrarlı bir şekilde devam eder.

Yalnızca dünya üzerindeki yaşamı incelediğimizde bile hayranlık uyandırıcı pek çok detayla karşılaşırız. Etrafımız farkında olduğumuz veya olmadığımız sayısız yaratılış delili ile doludur. Örneğin havadaki gazların karışımı tüm canlıların yaşamlarını sürdürebilmesi için en elverişli şekilde oranlanmıştır. İnsanlar ve hayvanlar yaşayabilmek için oksijen alır ve karbondioksit verirler. Ancak bu işlem sürekli devam ettiği halde havadaki oksijen miktarı azalıp karbondioksit miktarı artarak mevcut dengeyi bozmaz. Çünkü bu noktada çok ince bir düzen var edilmiştir; insanların ve hayvanların tersine bitkiler yaşamlarını sürdürürken karbondioksit alır ve oksijen verirler. Dolayısıyla insanların ve hayvanların tükettiği oksijen bitkiler vasıtasıyla tekrar üretilir ve dünyadaki denge korunur.

Kuşkusuz bu örnek dünya üzerinde görebileceğimiz yaratılış delillerinden yalnızca bir tanesidir. Gerek mikro gerekse makro alem incelendiğinde bunun gibi sayısız örnekle karşılaşmak mümkündür. Eğer kainat ve dolayısıyla dünya üzerindeki canlılık varlığını sürdürebiliyorsa bu üstün akıl sahibi herşeyin Yaratıcısı olan Rabbimiz'in 'herşeyi birbirine uygun olarak yaratması' ile mümkün olmaktadır. Allah bir ayetinde şöyle buyurmaktadır:

Hani Musa kavmine: "Ey kavmim gerçekten siz buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz. Hemen kusursuzca yaratan (gerçek ilah)ınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün: bu yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır" demişti. Bunun üzerine (Allah) tevbelerinizi kabul etti. Şüphesiz O tevbeleri kabul edendir esirgeyendir. (Bakara Suresi 54)
#12 - Temmuz 09 2008, 17:56:01
‎ Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!
Mercey.


BASİR:

İyi gören

Onlar üstlerinde dizi dizi kanat açıp kapayarak uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahman (olan Allah')tan başkası (boşlukta) tutmuyor. Şüphesiz O herşeyi hakkıyla görendir. (Mülk Suresi 19)

İnsanın görme kapasitesi kuşkusuz çok sınırlıdır. Çıplak gözle görebileceği mesafe en fazla birkaç kilometre ötesidir. Üstelik bu da ancak açık bir havada yüksek bir yerden bakıyorsa mümkün olur. Ancak şartlar ne kadar uygun olsa da görebildiği en uzak yer onun için puslu bir görüntüden başka bir şey değildir.

İnsan bazı durumlarda -özellikle de yalnız kaldığı zaman) kendisini de hiç kimsenin göremeyeceğini zanneder. Gizli bir iş yaparken saklanırken etrafında hiç kimse yoksa görülmediğinden emindir. Bu tarz ortamlarda insanlar istedikleri herşeyi yapabileceklerini hiç kimseye karşı sorumlu tutulamayacaklarını yaptıkları hataların asla karşılarına çıkmayacağını sanırlar.

Oysa bu bir yanılgıdır. Çünkü insanın unuttuğu çok önemli bir gerçek vardır: Allah her an herşeyi tüm detaylarıyla görendir.
İnsan gözleriyle ancak belli bir alanı görebilirken Allah o kişinin bulunduğu odayı onun dışındaki diğer odaları o evin tamamını o evin içinde bulunduğu şehri şehrin içinde bulunduğu ülaaai onları içine alan kıtayı bütün bunların tamamını kapsayan Dünya'yı tüm gezegenleri uzayı ve onun da ötesindeki boyutları aynı anda görmektedir. Kuran'da Allah'ın herşeyden haberdar olduğu şöyle bildirilmektedir:

Senin içinde olduğun herhangi bir durum onun hakkında Kur'an'dan okuduğun herhangi bir şey ve sizin işlediğiniz herhangi bir iş yoktur ki ona (iyice) daldığınızda biz sizin üzerinizde şahidler durmuş olmayalım. Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabbinden uzakta (saklı) kalmaz. Bunun daha küçüğü de daha büyüğü de yoktur ki apaçık bir kitapta (kayıtlı) olmasın. (Yunus Suresi 61)

Namazı dosdoğru kılın zekatı verin; önceden kendiniz için hayır olarak neyi takdim ederseniz onu Allah katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı görendir. (Bakara Suresi 110)

Allah katında onlar derece derecedir. Allah yaptıklarını görendir. (Al-i İmran Suresi 163)

Bizim ayetlerimiz konusunda çarpıtma yapanlar Bize gizli kalmazlar. Öyleyse ateşin içine bırakılan mı daha hayırlıdır yoksa kıyamet günü güvenle gelen mi? Siz dilediğinizi yapın. Çünkü O yaptıklarınızı gerçekten görendir. (Fussilet Suresi 40)
#13 - Temmuz 09 2008, 17:56:42
‎ Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!
Mercey.


BASIT:

Açan genişleten bollaştıran

Allah'a karşılığını çok artırma ile kat kat artıracağı güzel bir borcu verecek olan kimdir? Allah daraltır ve genişletir ve siz O'na döndürüleceksiniz. (Bakara Suresi 245)

Allah Kendisi'ne iman eden kalpten itaat eden kişilere dünyada maddi ve manevi bolluk genişlik verir. Onların önündeki zorlukları açar. İman edenler karşılaştıkları her türlü zorlukta sıkıntıda ve hastalıkta yalnızca Allah'a sığınırlar ve O'nu vekil edinirler. Bunun bir karşılığı olarak Allah inkar edenlerin işlerini zorlaştırırken müminlerin işlerini kolaylaştırır.

Bu konuda Kuran'da verilmiş pek çok örnek vardır. Örneğin Hz. Musa ve ona tabi olan İsrailoğulları Firavun'un zulmü nedeniyle yurtlarından çıkmak zorunda kalmışlardır. Ancak Firavun peşlerini bırakmamış ve yakalamak için ordusuyla beraber onları takip etmiştir. Bu kaçış esnasında Firavun'un ordusu ile deniz arasında kalan İsrailoğulları 'gerçekten yakalandıklarını' sanmışlardır. Fakat Allah Hz. Musa'nın duasına icabet etmiş bir mucize göstererek denizi yarmış ve İsrailoğulları'nı Firavun'un zulmünden kurtarmıştır. Üstelik bunun ardından Firavun'u ve ordusunu yok etmiş onların çıktıkları yerlere İsrailoğulları'nı mirasçı kılmıştır. Böylece Allah'ın Kuran'da bildirilen "Allah yolunda hicret eden yeryüzünde barınacak çok yer de bulur genişlik (ve bolluk) da Allah'a ve Resûlü'ne hicret etmek üzere evinden çıkan sonra kendisine ölüm gelen kişinin ecri şüphesiz Allah'a düşmüştür. Allah bağışlayıcıdır esirgeyicidir." (Nisa Suresi 100) ayeti de tecelli etmiştir. Kuşkusuz Allah'ın vaadi tüm inanan kulları için her dönemde geçerli olmuştur ve olacaktır. Bir ayette şöyle haber verilir:

Şüphesiz senin Rabbin rızkı dilediğine -genişletir- yayar ve daraltır. Gerçekten O kullarından haberi olandır görendir. (İsra Suresi 30)
#14 - Temmuz 09 2008, 17:57:57
‎ Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!
Mercey.


BATIN:

Gizli

O Evveldir Ahirdir Zahirdir Batındır. O herşeyi bilendir. (Hadid Suresi 3)

Bulunduğunuz odada şöyle bir çevrenize bakın. Gözlerinizle görebildiğiniz herşeyin 'yapılmış' olduğunu görürsünüz. Kapı masanın üzerindeki teyp duvara asılmış resim pencere... Tüm bunların birileri tarafından tasarlanıp üretildiğine eminsinizdir. Şimdi de pencereden dışarı bir bakın. Gördüğünüz manzarada muhtemelen deniz ağaçlar Güneş gökyüzü uçan kuşlar belki bir ada veya bunlara benzer detaylar olacaktır. Eğer gece ise gökyüzünde asılı duran yıldızları ve Ay'ı da seyredebilirsiniz. Peki oturduğunuz odadaki eşyaların yapılmış olduğuna emin olduğunuza göre dışarıda gördüğünüz şeylerin de tasarlandığı kesin değil midir?
Elbette kesindir. Eğer bir duvardaki resmin tesadüfen oluşup oraya geldiğini iddia edemiyorsanız Güneş'in yıldızların ve Ay'ın da tesadüfen oluşup gökyüzündeki yerlerini aldığını iddia edemezsiniz. Yerde ve gökte gördüğünüz herşeyin bir tasarlayıcısı üreticisi Yaratıcısı vardır. Ve herşeyi üstün bir sanatla var eden Rabbimiz yarattığı şeylerle Kendini bize tanıtmaktadır.

Pencereden dışarı baktığınızda O'nu göremezsiniz çünkü Allah'ın varlığı gücü ve sanatı yarattığı şeylerle apaçık görünmesine rağmen Zatı gizlidir.

İşte Allah'ın yukarıdaki ayette bildirilen 'Batın' sıfatının anlamı budur. O'nun varlığı ve hakimiyeti kainattaki her noktada apaçık görülür ancak insan O'nun Zatını göremez. O'nu (Allah'ın dilemesi dışında) kimse göremez ama O her yeri sarıp kuşatmıştır. Aşağıdaki ayetle bildirildiği gibi:

Gözler O'nu idrak edemez; O ise bütün gözleri idrak eder. O latif olandır haberdar olandır. (Enam Suresi 103)
#15 - Temmuz 09 2008, 17:58:37
‎ Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!
Mercey.


BEDİ:

Örneksiz olarak yaratan

Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O bir işin olmasına karar verirse ona yalnızca "OL" der o da hemen oluverir. (Bakara Suresi 117)

Ne kadar yetenekli ne kadar zeki olursa olsun bir insanın keşfedebileceği bir yenilik düşünebileceği farklı bir fikir ancak o güne kadar öğrendikleri ve çevresinde gördükleriyle sınırlıdır. İnsan yeryüzüne beş duyu ile gelmiştir ve bu duyuların dışında altıncı bir duyuyu tahayyül etmesi bile mümkün değildir. Üstelik sahip olduğu duyuları da ancak kısıtlı olarak kullanabilmektedir. Örneğin belirli bir renk tayfını görebilmekte belirli frekanslardaki sesleri duyabilmektedir. Dolayısıyla yeryüzünde var olmayan bir şeyi düşünmesi keşfedebilmesi akledebilmesi asla mümkün değildir.

Nitekim bugün bilimsel keşiflerin bir kısmını incelediğimizde insanların pek çok konuda doğada gördükleri canlıları ve bunların arasındaki kusursuz sistemleri kendilerine örnek aldıklarını görürüz. Örneğin yunusların burun çıkıntısı modern büyük gemilerin pruvasına model olmuştur. Radarların çalışma prensibi yarasaların ses dalgaları yayarak çalışan algılama sistemi ile aynıdır. Bunlar gibi daha pek çok örnek de verilebilir. (Bakınız Harun Yahya Düşünen İnsanlar İçin İstanbul: Global Yayıncılık)

Oysa Allah'ın ilmi sınırsızdır. İnsanın çevresinde görebildiği ve göremediği herşeyi Allah örneksiz olarak yaratmıştır. Kainatın galaksilerin gezegenlerin canlıların hatta tek bir hücrenin olmadığı bir zamanda Allah'ın dilemesi ve 'OL' demesiyle atomlardan moleküllerden hücrelerden canlılardan gezegenlerden yıldızlardan galaksilerden oluşan kusursuz bir sistem oluşturmuştur. İnsanların binlerce sene sonra keşfedebildikleri mikro dünyadan ancak 20. yüzyılda haberdar olunan gök cisimlerine kadar herşey Allah'ın tasarladığı sistemlerdir ve O'nun belirlediği kanunlara tabidir. Allah hiçbir örnek yokken evreni ve içindeki her ayrıntıyı meydana getirmiştir. Allah'ın herşeyi yaratan olduğu ayetlerde şöyle haber verilmektedir:

De ki: "Rabbim adaletle davranmayı emretti. Her mescid yanında (secde yerinde) yüzlerinizi (O'na) doğrultun ve dini yalnız kendisine has kılarak O'na dua edin. "Başlangıçta sizi yarattığı" gibi döneceksiniz." (Araf Suresi 29)

Gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin yaratandır. O'nun nasıl bir çocuğu olabilir? O'nun bir eşi (zevcesi) yoktur. O herşeyi yaratmıştır. O herşeyi bilendir. (Enam Suresi 101)
#16 - Temmuz 09 2008, 17:59:05
‎ Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!
Mercey.


BERR

kullarına karşı iyiliği çok olan

"Şüphesiz biz bundan önce O'na dua (kulluk) ederdik. Gerçekten O iyiliği bol esirgemesi çok olanın ta kendisidir." (Tur Suresi 28)

Allah insanı yaratmış ve onu yaşaması için her yönden elverişli olan bir mekana yerleştirmiştir. Bu mekanda var olan herşeyi de insan için özel yaratmış ve onun hizmetine vermiştir. Nahl Suresi'nde Allah insanlara sunduğu nimetlerin bir kısmını şöyle haber vermektedir:

İnsanı bir damla sudan yarattı buna rağmen o apaçık bir düşmandır. Ve hayvanları da yarattı; sizin için onlarda ısınma ve yararlar vardır ve onlardan yemektesiniz. Akşamları getirir sabahları götürürken onlarda sizin için bir güzellik vardır. Kendisine ulaşmadan canlarınızın yarısının telef olacağı şehirlere onlar ağırlıklarınızı taşımaktadırlar. Şüphesiz sizin Rabbiniz şefkatli ve merhametlidir. Onlara binmeniz ve süs için atları katırları ve merkebleri (yarattı). Ve daha sizlerin bilmediğiniz neleri yaratmaktadır? Yolu doğrultmak Allah'a aittir kimi (yollar) ise eğridir. Eğer o dileseydi sizin tümünüzü elbette hidayete erdirirdi. Sizin için gökten su indiren O'dur; içecek ondan ağaç ondandır (ki) hayvanlarınızı onda otlatmaktasınız. Onunla sizin için ekin zeytin hurmalıklar üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir. Şüphesiz bunda düşünebilen bir topluluk için ayetler vardır. Geceyi gündüzü Güneş'i ve Ay'ı sizin emrinize verdi; yıldızlar da O'nun emriyle emre hazır kılınmıştır. Şüphesiz bunda aklını kullanabilen bir topluluk için ayetler vardır. Yerde sizin için üretip-türettiği çeşitli renklerdekileri de (faydanıza verdi). Şüphesiz bunda öğüt alıp düşünen bir topluluk için ayetler vardır. Denizi de sizin emrinize veren O'dur ondan taze et yemektesiniz ve giyiminizde ondan süs-eşyaları çıkarmaktasınız. Gemilerin onda (suları) yara yara akıp gittiğini görüyorsun. (Bütün bunlar) O'nun fazlından aramanız ve şükretmeniz içindir. Sizi sarsıntıya uğratır diye yerde sarsılmaz dağlar bıraktı ırmaklar ve yollar da (kıldı). Umulur ki doğru yolu bulursunuz. Ve (başka) işaretler de (yarattı); onlar yıldız(lar)la da doğru yolu bulabilirler. (Nahl Suresi 4-16)

Kuşkusuz yukarıda sayılan nimetlerin tek bir tanesi bile insanın kendi imkanlarıyla elde edebileceği oluşturabileceği sahip olabileceği şeyler değildir. Bunların tümü Allah'ın insana lütuf olarak sunduğu güzelliklerdir. Yukarıda arka arkaya sıralanan nimetler Allah'ın kullarına karşı 'iyiliğinin çok' olduğunun apaçık delilleridir.

Peki bunca iyilik karşısında insana düşen nedir?

Allah yukarıdaki ayetlerin devamında kullarına verdiği nimetlerin karşılığında öğüt alıp düşünmelerini ve Kendisi'ne kulluk etmelerini şöyle bildirmektedir:

Yaratan hiç yaratmayan gibi midir? Artık öğüt alıp-düşünmez misiniz? Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah bağışlayandır esirgeyendir. (Nahl Suresi 17-18)
#17 - Temmuz 09 2008, 17:59:40
‎ Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!
Mercey.


CAMİ:

İstediğini istediği zaman istediği yerde toplayan

"Rabbimiz kendisinde şüphe olmayan bir günde insanları gerçekten Sen toplayacaksın. Doğrusu Allah va'dinden cayıp-dönmez." (Al-i İmran Suresi 9)

Dağınık şeylerin biraraya toplanması demek olan 'cem' kelimesi Allah'ın tüm evrendeki sistemler üzerindeki hakimiyetini gösteren sıfatını ifade eder. Evreni ve içindekileri yaratan Allah canlı ve cansız tüm varlıklara dilediğini yaptırma istediği yerde ve istediği şekilde toplama kudretine sahiptir. Kuran'da Allah dünyada müminleri biraraya toplayacağını şöyle vaat etmiştir.

Herkesin (her toplumun) yüzünü çevirdiği bir yön vardır. Öyleyse hayırlarda yarışınız. Her nerede olursanız Allah sizleri biraraya getirecektir. Şüphesiz Allah herşeye güç yetirendir. (Bakara Suresi 148)

Ancak gerçek toplanma günü kıyametle gerçekleşecektir. Kendisinden şüphe olmayan kıyamet gününde Allah'ın bütün kulları O'nun huzurunda toplanacaklardır. Dünyada Kendisi'ni ve elçilerini yalanlayan kişilerin inkarlarını ve bu inkarlarından kaynaklanan bütün eylemlerini bilen Allah elçileriyle tüm insanlığa haber verdiği büyük hesap gününde gelmiş geçmiş tüm toplumları biraraya toplayacaktır. Sur'a üfürüldüğü gün suçlu günahkarların tümü biraraya getirilecekler ve yaptıklarından topluca hesaba çekileceklerdir. İnkar edenler yine topluca yüzükoyun cehenneme sürülecek layık oldukları karşılığı yine yandaşlarıyla beraber topluca göreceklerdir.

Allah Kendisi'ne iman edenleri ise tüm yaptıklarına bir karşılık olmak üzere cennette de -dünyada olduğu gibi- hep birlikte ağırlayacaktır. Allah takva sahiplerini de önderleriyle birlikte bir heyet halinde huzuruna getirecektir. Onlar nurları önlerinde ve yanlarında olacak şekilde Allah'ın izni ve rahmetiyle topluca cennete gireceklerdir. Kendisi'ni inkar eden insanları ise dünyada da birbirlerine arka çıkıp örgütlendikleri gibi cehennemde de hep birarada tutacak birbirleriyle çekişip durmalarına izin verecektir. Zulmedenlerin eşleri ve taptıkları hep birarada olacaklar yaptıklarının karşılıklarını cehennemin dar bir köşesinde hep beraber göreceklerdir. Çok güvendikleri eşleri ve dostlarıyla birlikte cehenneme sürülmenin azabını yaşayacaklardır. Allah dünyada şeytana uyan insanları ahirette biraraya toplayarak cehenneme süreceğini aşağıdaki ayetiyle bildirmiştir:

O size Kitapta: "Allah'ın ayetlerinin inkar edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde onlar bir başka söze dalıp geçinceye kadar onlarla oturmayın yoksa siz de onlar gibi olursunuz" diye indirdi. Doğrusu Allah münafıkların ve kafirlerin tümünü cehennemde toplayacak olandır. (Nisa Suresi 140)
#18 - Temmuz 09 2008, 18:00:30
‎ Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!
Mercey.


CEBBAR:

Dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan

O Allah ki O'ndan başka ilah yoktur. Melik'tir; Kuddus'tur; Selam'dır; Mü'min'dir; Müheymin'dir; Aziz'dir; Cebbar'dır; Mütekebbir'dir. Allah (müşriklerin) şirk koştuklarından çok yücedir. (Haşr Suresi 23)

Allah'a karşı büyüklenmenin O'na teslim olmamanın altında insanın kendisini Allah'tan bağımsız bir varlık olarak görüp sahip olduğu bazı özelliklerin kendinden kaynaklandığını zannetmesi dolayısıyla kendine bir "benlik" vermesi yatar. Halbuki bu son derece çarpık bir mantıktır. İnsan biraz durup düşünse bu dünyaya kendi iradesiyle gelmediğini hayatının ne zaman son bulacağını bilmediğini sahip olduğu fiziksel özelliklerin kendi seçimiyle kendisine verilmediğini rahatlıkla görebilir. Kendi bedeni de dahil olmak üzere sahip olduğu herşeyin geçici olduğunu ve sonunda yok olacağını anlar. Tüm bunlar insanın tümüyle aciz olduğunun hiçbir şeyin gerçekte kendisine ait ve kendi kontrolü dahilinde olmadığının açık delilleridir. Eğer biraz daha düşünürse bu delillerin sayısız olduğunu görebilir.

Bütün bu gerçekler karşısında insanın kendisini yaratan Rabbimize karşı büyüklenmeye kalkmasının ne kadar akılsızca bir tavır olacağı ortadadır.

Oysa insanın Allah'ın büyüklüğünü herşeyi yoktan var ettiğini insanların sahip oldukları bütün imkan ve özellikleri verenin Allah olduğunu dilediği anda da hepsini geri alabileceğini tüm canlıların ölümlü olduğunu tek baki kalacak olanın Allah olduğunu kabul edip gerçek sahibine teslim olması gerekir. Çünkü Allah Kendisi'ne karşı haksız yere büyüklenen aczini bilmeyen ve yüz çeviren herkese dilediği zaman zorla boyun eğdirmeye güç yetirendir.

Kuran'da sahip olduğu şeylerden dolayı kibirlenen ve sonunda da Allah'ın Cebbar sıfatıyla acizliklerini gören ve hatalarını ikrar eden bahçe sahiplerinin durumu ibret olarak anlatılmıştır. Ertesi gün bahçelerini erkenden devşireceklerine dair and içen bahçe sahiplerinin başlarına gelenler şöyle bildirilmiştir:

... Uyuyorlarken Rabbin tarafından dolaşıp gelen bir bela onun üstünü sarıp-kuşatıverdi. Sonunda (bahçe) kökünden kuruyup-kapkara kesildi. (Kalem Suresi 19-20)

Ama onu görünce: "Muhakkak biz (gideceğimiz yeri) şaşırmışız" dediler.

"Hayır biz (herşeyden ve bütün servetimizden) yoksun bırakıldık."

(İçlerinde) Mutedil olan biri dedi ki: "Ben size dememiş miydim? (Allah'ı) Tesbih edip yüceltmeniz gerekmez miydi?"

Dediler ki: "Rabbimiz seni tesbih eder yüceltiriz; gerçekten bizler zalim imişiz."

Şimdi birbirlerine karşı kendilerini kınamaya başladılar.

"Yazıklar bize gerçekten bizler azgınmışız" dediler.

"Belki Rabbimiz onun yerine daha hayırlısını verir; şüphesiz biz yalnızca Rabbimize rağbet eden kimseleriz."

İşte azab böyledir. Ahiret azabı ise muhakkak çok daha büyüktür; bir bilseler. (Kalem Suresi 26-33)
#19 - Temmuz 09 2008, 18:01:01
‎ Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!
Mercey.


DA'İ:

Çağıran

Ey iman edenler size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman Allah'a ve Resûlü'ne icabet edin. Ve bilin ki muhakkak Allah kişi ile kalbi arasına girer ve siz gerçekten O'na götürülüp toplanacaksınız. (Enfal Suresi 24)

İnsan her zaman en iyi düşünenin hayatı ile ilgili en isabetli kararları alanın kendisi olduğunu zanneder. Kendine göre belirlediği bazı kurallar vardır; eğer o kurallar çerçevesinde bir hayat sürdürürse kendisi için 'en iyi olanı' yapmış olacağını düşünür. Oysa bu birçok insanın içinde yaşadığı ciddi bir yanılgıdır.

İnsanı Allah yaratmıştır ve ona şahdamarından daha yakındır. Kişi kimi zaman kendisi ile ilgili birçok konuyu bilemeyebilir; ama o kendisiyle ilgili bilgilerden habersizken Allah bunların tümünü bilir. Çünkü onun içine dışına düşüncelerine bilinç altına tamamen hakimdir. Hatta insan bir an sonra neyle karşılaşacağını bilmez veya geçmişte karşılaştığı bazı olayları unutabilir. Ama Allah unutmaz ve yanılmaz. İnsanın geçmişte yaşadığı ve gelecekte yaşayacağı her olaya da hakimdir. Bu yüzden insan için 'en hayırlı' olanı bilen ancak onu yaratan ve yaşam sürdüğü her anın bilgisine sahip olan Allah'tır.

Nitekim Kuran'da "... Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırlıdır ve olur ki sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz." (Bakara Suresi 216) ayetiyle bu gerçeğe açıkça dikkat çekilmiştir.

Bu yüzden insanın yapması gereken Allah'ın kendisine bildirdiği davet ettiği hak yola yani 'kendisine hayat verecek şeylere' uymaktır. Allah bu doğruluk yolunu Peygamberimiz (sav)'e vahyettiği Kuran vasıtasıyla insanlara bildirmiştir. Herkesin yaşamı boyunca neler yapması gerektiği nasıl bir hayat sürdürmesi gerektiği nasıl davranırsa kurtuluşa ereceği Allah'ın ayetleriyle birer birer bildirilmiştir.
#20 - Temmuz 09 2008, 18:01:58
‎ Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!
Mercey.


DAFİĞ

Belaları defeden, Çevirici

Böylece onları, Allah'ın izniyle yenilgiye uğrattılar. Davud Calut'u öldürdü. Allah da ona mülk ve hikmet verdi; ona dilediğinden öğretti. Eğer Allah'ın, insanların bir kısmı ile bir kısmını def'i (engellemesi) olmasaydı, yeryüzü mutlaka fesada uğrardı. Ancak Allah, alemlere karşı büyük fazl (ve ihsan) sahibidir. (Bakara Suresi, 251)

Müminleri maddi manevi her türlü tehlikeden koruyan Allah, onlara; kafirlere, münafıklara, müşriklere karşı da büyük bir kuvvet, yenilmez bir güç verir. Onlar hazırladıkları sinsice tuzakların, düzenledikleri komplo ve saldırıların daha planlarını kurarlarken, Allah onlar için bir düzen kurar. Böylelikle vermek istedikleri zararı müminlerden engelleyerek tuzaklarını kendi başlarına geçirir.

Öte yandan Allah inkarcıları kendi aralarında da ayrılığa düşürerek, birbirleriyle mücadele ettirir ve kimini kimine kırdırarak güçten düşürür. Yine Müslümanlara kin besleyen kişileri onlardan uzak tutar, kendi canlarının derdine düşürecek belalar gönderir. Bu ilahi yardım Kuran'da şöyle bildirilmiştir:

Onlar, yalnızca; "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Allah'ın, insanların kimini kimiyle defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın isminin çokça anıldığı mescidler, muhakkak yıkılır giderdi. Allah kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder... (Hac Suresi, 40)

Bunun yanında pek çok zorluğu, hastalığı, vesveseyi, şeytanın şerrini ve belayı da müminlerin üzerinden defeden ve daha bilmedikleri nice musibeti onlardan geri çeviren yalnızca Allah'tır. Kuşkusuz bunların her biri Allah'ın müminlere gizli ve açık yardımlarıdır. O, kullarına karşı çok şefkatli, kendisine sığınanlara, kendisinden yardım isteyenlere karşı da esirgeyenlerin en hayırlısıdır.
#21 - Temmuz 09 2008, 18:05:40
‎ Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!
Mercey.


DARR

Zarar verici şeyler yaratan

"Ben, O'ndan başka ilahlar edinir miyim ki, Rahman (olan    Allah), bana bir zarar dileyecek olsa, ne onların şefaati bana bir şeyle yarar sağlar, ne de onlar beni kurtarabilirler." (Yasin Suresi, 23)

Aniden gelen ölüm, umulmadık bir hastalık, tüm ürünleri yok eden bir kasırga, evleri yerle bir eden deprem, sakat doğan bir bebek, gelecek korkusu, bir trafik kazası, stres, mal kaybı, kıskançlık, yaşlanma....

Kuşkusuz tüm bunlar, ahiretin varlığından gaflet içinde olan ve gerçek yaşamlarının dünyadaki yaşam olduğunu zanneden insanlar için, dünya hayatında sık sık karşılaşılabilen elem ve zarar verici etkenlerdir. Elbette her insan kendisine veya yakınlarına zarar veren bu tarz olaylardan biriyle veya bunların benzerleriyle her an karşılaşabilir. Ve bu karşılaşma muhtemelen kişinin hiç beklemediği bir anda gerçekleşir. İnsan doğduğu andan ölümüne kadar birçok tehlikeyle karşılaşır, bunlardan kimini az bir zararla atlatabilirken kimine de kıskıvrak yakalanır. Bir anda tüm vücudunu saran kansere yakalandığını öğrenebilir, bir sabah bir yakınının ölüm haberi gelebilir veya aynaya baktığında heryerinin kırıştığını ve hiç beklemediği şekilde yaşlandığını görür. Bunların hiçbirinin geri dönüşü yoktur.

Peki insanlara karşı bu kadar merhametli olan Allah'ın, dünya hayatında elem ve sıkıntı verecek şeyler yaratmış olmasının hikmetleri nelerdir?

Bunun en önemli nedenlerinden biri Allah'ın insanı zorluk ve acıyla eğitmesidir. Hastalığından dolayı zorlukla nefes alan bir insan şımarıklık yapamaz veya kibirlenerek diğer insanları aşağılayamaz. Doğal olarak Allah'a karşı boyun eğici ve mütevazi olur. Aynı zamanda yürüyemezken tekrar yürüyebilen bir insan, tüm malını mülkünü kaybetmişken bunlara tekrar kavuşan bir insan, şüphesiz bunların değerini çok daha iyi kavrar. Böylelikle hem zorluğu hem de kolaylığı yaratarak dünyada bir imtihan ortamı oluşturan Allah, karşılıksız verdiği nimetlerin takdir edilmesini sağlar.

Ayrıca bu tarz olaylarla karşılaşan kişi iman sahibiyse ve ahiretin gerçek hayatı olacağını biliyorsa, zaten bir üzüntü, sıkıntı içine girmez. Başına gelen her türlü zorluğun Allah'tan olduğunu bilir, sabreder, o sıkıntılardan kendisini kurtarabilecek olanın da yalnızca Allah olduğunu bildiği için O'na dua eder, O'ndan yardım diler. Böylece  Allah kendisine inanan kullarını da eğitir, kendilerine yakınlaşmalarını sağlar ve ahiretteki derecelerini yükseltir.

Allah'a ve ahiret gününe inanmayan insanlar için ise durum farklıdır. Allah "Darr" sıfatını asıl olarak cehennemde onlara karşı gösterecektir. Kuşkusuz dünyada kendilerini üzüntüye boğan şeyler cehennemdekilerle kıyaslanınca çok hafif kalır; çünkü buradakilerin tümü geçicidir. Cehennemde ise insanların yanan derileri, acının tekrar tekrar hissedilmesi için yenileriyle değiştirilir. İnkar edenlere boğazları parçalayan darı dikeninden başka hiçbir şey yedirilmez, bağırsakları parçalayan kaynar sudan başka hiçbir şey içirilmez. Ölüm gelir fakat ölünmez, ardından daha acı bir azapla karşılaşılır. Orada demirden kamçılar, ateşten yataklar olacak, inkarcı insan cehennemin en dar ve karanlık yerine atılacaktır. Cehennemde kemikleri çatırdatan inlemeler duyacaktır. İnkarcılar, cehennem bekçilerine "Rabbinize söyleyin, bizi buradan çıkarsın" diye yalvarırlar. Azaptan bir gün hafifletilmesini isterler. Allah onları çeşit çeşit azaba uğratırken bir yandan da onlara cennettekilerin nasıl bir bolluk ve nimet içinde olduklarını seyrettirir. Onlar kendilerine yardım edecek kimseyi bulamazlar ve (Allah'ın dilemesi dışında) sonsuza kadar da alçaltılmışlar olarak onun içinde bırakılırlar. Allah böylelikle gerçek elemi ve kederi inkar edenlere cehennemde tattırmış olur...   

Andolsun, onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olsan, elbette "Allah" diyecekler. De ki: "Gördünüz mü-haber verin; Allah'tan başka taptıklarınız, eğer Allah bana bir zarar dileyecek olsa, O'nun zararını kaldırabilirler mi? Ya da bana bir rahmet vermeyi istese, O'nun rahmetini tutup-önleyebilecekler mi" De ki: "Allah, bana yeter. Tevekkül edecek olanlar, O'na tevekkül etsinler." (Zümer Suresi, 38)
#22 - Temmuz 09 2008, 18:06:45
‎ Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!
Mercey.


ERHAMURRAHİMİN

Merhamet edenlerin en merhametlisi

Eyüp de; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: "Şüphesiz bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın." (Enbiya Suresi, 83)

Yeryüzündeki tüm canlılar gibi insan da ihtiyaç içinde olan bir varlıktır. Yaşamını sürdürebilmesi için her an oluşması gereken pek çok şart vardır. Nefes alabilmesi için oksijene, bedeninin faaliyetlerini sürdürebilmesi için su ve besine... Aslında bu örneklerin sıralamakla bitmesi de pek mümkün değildir. Yalnızca tek bir insanın fiziksel olarak varlığını sürdürebilmesi bile burada sıralanması mümkün olmayan sayısız detaya bağlıdır.

Ancak ne ilginçtir ki, yeryüzündeki tüm insanlar yaşamlarını rahatlıkla sürdürebilmekte, ihtiyaçları olan şeyleri elde edebilmek için çok büyük bir çaba göstermemektedirler. Her birinin gerek bedenlerinde gerekse dış dünyada ihtiyaçları olan herşey onlar için önceden belirlenmiş ve onlara sunulmuştur. Burada ilk akla gelen örnek yine insanın nefes almasıdır. İnsan bedeninin yaşamını sürdürebilmesi için oksijen alması gerektiğini elbette herkes bilir. Peki bu oksijeni atmosfere gereken oranda koyan kimdir? Veya insanın vücuduna bu oksijeni alıp işleyecek ve gereken her hücreye tek tek ulaştıracak bir sistemi koyan kimdir?

Elbette bunların hiçbiri insanın başarısı değildir. Hiçkimse atmosferin veya kendi solunum sisteminin oluşumunda söz sahibi olmamıştır.

İşte insanın bu en zaruri ihtiyacından başlamak üzere her türlü detay kendisi için tasarlanmış ve gerektiği şekilde var edilmiştir. Kuşkusuz bu noktada karşımıza çıkan her türlü detayı insan için tasarlayan üstün bir aklın varlığı ve o aklın Sahibinin insana gösterdiği sonsuz merhamettir. Bu gücün sahibi ise, merhametlilerin en merhametlisi olan Allah'tır.

Allah'ın gösterdiği merhamet, elbetteki insanların fiziksel ihtiyaçlarının karşılanması ile sınırlı değildir. O, insanları yaratmış, yaşamaları için en elverişli olan mekana yerleştirmiş ve bunun karşılığında da yalnızca kendisine kulluk etmelerini istemiştir. Ve insanlara kendisini razı etmelerinin nasıl mümkün olacağını da bildirmiş; bunu öğretmek için onlara katından kitaplar indirmiş, bütün ayetlerini tek tek açıklayan peygamberler göndermiştir. Üstelik bu peygamberleri inkar eden kavmin içinden çıkarmış, onlara kendi dilleriyle dini anlatmalarını sağlamıştır. Böylelikle Allah insanlara hem kendi Zatını tanıtmış, hem de onları dine ve güzel ahlaka davet etmiştir. Kuşkusuz bunların tümü, O'nun sonsuz merhametinin açık delilleridir.
#23 - Temmuz 09 2008, 18:07:48
‎ Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!
Mercey.


EVVEL

İlk

O, Evveldir, Ahirdir, Zahirdir, Batındır. O, herşeyi bilendir. (Hadid, 3)

Evrenin bir başlangıcı var mıdır?

Kuşkusuz bu soru yüzyıllar boyunca insanların cevap aradıkları bir soru olmuştur. Bu mükemmel düzenin bir Yaratıcısı olması gerektiğini kavrayabilen insanlar, evrenin bir başlangıcı olduğuna inanmışlardır. Ancak insanların bir kısmı da Yaratıcının varlığını kabullenmek istememiş ve bu yüzden evrenin bir başlangıcı olmadığını, ezelden geldiğini ve ebede gideceğini iddia etmişlerdir. Ancak bugün bilimin ulaştığı nokta, bu kişilerin apaçık bir yanılgı içinde olduklarını kanıtlamıştır.

Bugüne kadar evrenin var oluşuyla ilgili çeşitli tezler ortaya konmuştur ancak  günümüzde tüm bilim çevreleri ortak bir noktada birleşmektedir. Bilimin yakın zamanda keşfettiği bir gerçek duruma açıklık getirmektedir. 1929 yılında, Edwin Hubble tarafından ortaya konduğu gibi kainat sürekli genişlemektedir. Bu gerçekten yola çıkan bilim adamları şöyle bir çıkarım yapmışlardır: Zaman kavramını tersine çevirirsek, genişlemekte olan evreni sıkışan bir sistem olarak, mesela daralmakta olan dev bir yıldız gibi düşünebiliriz. Bu durumda ortaya çıkan sonuç şöyledir; zaman kavramına göre daralan evren sonunda tekliğe ulaşır. Yani kainatın başlangıcı tek bir noktanın büyük bir patlama ile açılması suretiyle olmuştur.

Bizim buradan çıkarmamız gereken bir sonuç mevcuttur: İçinde yaşadığımız kainatın bir başlangıcı vardır. Böylesine kusursuz bir sistemin bir başlangıcı varsa; elbette bu başlangıcı tasarlayan bir gücün varlığı da açıktır. Bu Güç Sahibi'nin varlığı ezeli ve ebedidir. Yani O, herşeyden önce de vardır, sonra da olacaktır.

İşte bu sonsuz gücün sahibi Allah'tır. Ve canlıların, gezegenlerin, galaksilerin, tüm evrenin yaratılmadığı ve hatta zamanın da henüz  var olmadığı anda yalnızca O vardır. Çünkü O 'Evvel'dir.
#24 - Temmuz 09 2008, 18:09:36
‎ Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!
Mercey.


FALİK

Yaran, yarıcı (karanlığı yarıp sabahı çıkaran, tohumu yaran)

Taneyi ve çekirdeği yaran şüphesiz Allah'tır. O, diriyi ölüden çıkarır, ölüyü de diriden çıkarır. İşte Allah budur. Öyleyse nasıl oluyor da çevriliyorsunuz? O sabahı yarıp çıkarandır. Geceyi bir sükun (dinlenme), güneş ve ay'ı bir hesap (ile) kıldı. Bu, üstün ve güçlü olan, bilen Allah'ın takdiridir. (Enam Suresi, 95-96)

Dünya üzerinde pek çok bitki türü yetişir. Her birinin birbirinden farklı bir tohumu vardır. Kuru tohumları alıp bir odada saklasanız belki senelerce aynı şekilde durduklarını görebilirsiniz. Ama bu tohumlar toprağın altına veya uygun bir ortama konulduklarında aniden yarılarak filizlenmeye başlarlar. Sonra bir de bakarsınız ki bir gül ağacı veya dev boyutlarda bir çınar ağacı oluşmaya başlamış.

'Kuru bir taneden' böylesine farklı çeşitlerde ama en önemlisi canlı bir organizmanın oluşması kuşkusuz şaşırtıcıdır. 'Kuru bir taneden' bir ağacın oluşması için tohumun topraktan bunun için gerekli malzemeleri alarak filizlenmeye başlaması gereklidir. Ancak elbette tohumun gerekli mineralleri, su miktarını kendisinin belirlemesi mümkün değildir. Üstelik topraktaki mineralleri, suyu biraraya getirse bile birbirinden çok farklı  meyveler veren ağaç çeşitlerini veya yeşil bitkileri oluşturabilmesi için üstün yetenekleri olması gereklidir. Eğer bu kararı verenin tohum olduğunu iddia edersek tohumun 'yetenekli' olduğunu kabul etmek durumunda kalırız. Bahsedilen yeteneklerin elbette tohumun kendisine ait olduğunu iddia etmek mümkün değildir. O halde yukarıdaki ayetlerde de bildirildiği gibi "taneyi ve çekirdeği yaran" Allah'tır. O'nun dilemesi ile yeryüzünde binlerce çeşit ağaç, bitki yetişmektedir. Nitekim bir başka ayette Allah'ın herşeyin yaratıcısı olduğu şöyle bildirilmiştir:

O, gökten su indirendir. Bununla herşeyin bitkisini bitirdik, ondan bir yeşillik çıkardık, ondan birbiri üstüne bindirilmiş taneler türetiyoruz. Ve hurma ağacının tomurcuğundan da yere sarkmış salkımlar, -birbirine benzeyen ve benzemeyen- üzümlerden, zeytinden ve nardan bahçeler (kılıyoruz.) Meyvesine, ürün verdiğinde ve olgunluğa eriştiğinde bir bakıverin. Şüphesiz inanacak bir topluluk için bunda gerçekten ayetler vardır. (Enam Suresi, 99)


#25 - Temmuz 09 2008, 18:10:22
‎ Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!
Mercey.


Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.