Alternatifim Cafe

Müzik Yaşamının Bir Başka Önemli Uzmanı

Discussion started on Klasik Müzik

PİYANO AKORTÇUSU

Macar soyundan Andor Foldeş çağımızın yetenekli konser piyanistleri arasındadır. Sanatçının eşi: “Dinleyicisi Olmayan Virtüözler” başlıklı bir yazı yayınladı kısa süre önce. Ünlü bir Amerikan dergisinde yer alan yazısına şöyle başlıyordu Bn. Lili Földeş:

“Andor’la evlenişimizden birkaç gün sonra elinde ufak çantasıyla beliren bir adam eşimin piyanosundaki kapakları açarak çalışmaya koyuldu. Sağ eliyle her tuşa defalarca basıyor, sol eliyle piyano mekanizmasını ayarlıyordu. İki saate yaklaşan uğraşı sona erince birkaç akor duyuldu, adam çalgının kusursuz duruma getirildiğini belirtip gitti. Ardından “zavallı, herhalde piyanist olacak kadar yetenekli sayılmadığından akortçuluğu seçmiş…” diye düşündüm. Ama bugüne dek öğrendiklerime bakılırsa piyano yapım ve akordu kendine özgü güç meslekler. Bu alanlarda çıraklık dönemi en azından beş yıl sürüyor ve tüm eğitim olanaklarına karşın bir piyano akortçusu bulmak dünyanın her köşesinde önemli bir sorun oluşturuyor. Her yıl bir milyona yakın piyano satıldığı, her çalgının üç ayda bir , konser salonundakilerin her resitalden önce akort gerektirdiği düşünülürse görüntüye şaşmamalı. Bu nedenle mesleğin yıldızları bazen binlerce kilometre uzaklardan göreve çağırılırlar. Örneğin Paris’teki uluslararası ünlü akortçu Helmut Klemm iki yıl önce bir sabah telefonla Tunus’a çağırılmış, ilk uçakla yola çıkmış, öğleden sonra işe koyulup piyanoyu akşamki konsere hazırlamıştı.

Piyano akortçularının temel ölçüsü saniyede 440 titreşimli orta “la” tuşudur. Uzman elindeki diyapazonla önce bu tuşun gerçek değerini bulur, diğerlerini buna göre düzenler. Her tuşun ve çekicin iniş-çıkış uzaklığı eşit olmalıdır. Piyanoda en güç sorun kuşkusuz en uyarlı ses yoğunluğu ve tını renginin bulunmasıdır. Bu işlem ise doğrudan doğruya iç kulağa dayanır. Düzenleme için eldeki tek olanak da çekiç üzerindeki keçenin sertse yumuşatılması, esnekleştirilmesidir. Bu da keçeye iğne batırmak yoluyla çözümlenir.

Steinway firması Bernhard Griffig yeni bir piyanoyu henüz doğmuş bir çocuğa benzeterek büyüyüp eğitilmesinin de bir bebek kadar güç olduğunu savunuyor. Bir başka uzman Horst Filipski ise şöyle diyor: “Her piyanonun ayrı bir ruhu vardır, bazılarıyla hemen dostluk kurarım, bazılarıyla hiç anlaşamam”. Hamburg Steinway’inden Kurt Albrecht elinden geçmiş dörtbin piyanoyu ayrı ayrı tanıyor ve “insan kendi çocuklarını tanır da ben yaşama elimle kavuşmuş çalgıları neden bilmeyeyim?” diye soruyor.

İsviçre’de yaşayan Hollandalı akortçu Bob van Kerwijk: “Bizim meslekte rahat huzur görmüyor insan diyorum” der. Van Kerwijk geçtiğimiz yıl Surinam veya başka adıyla Hollanda Guyana’sında tatil yapmaya gitmiş, mesleği duyulunca hemen her köşeden çağrılar başlamış, radyo ve televizyon stüdyolarına koyularak bir sürü akortsuz çalgıyı elden geçirmek zorunda kalmış.

İngiliz akortçusu Robert Glaze Brook’a bakılırsa bu meslekte çalışanlar akort ettikleri çalgının üzerinde çalacak piyanistin zevk ve üslubunu tanımakla yetinmemeli, ayrıca programdaki yapıtları da bilmelidirler. “Çünkü, diyor, Glazebrook, örneğin Mozart’ın verimi için sıcak ve ışınlı bir tını karakteri gereklidir. Ama, diye ekliyor, Brahms’da iş değişir, gür ve doyurucu bir tınıyla yorumlanır onun yapıtları.” Tanınmış piyanist Robert Serkin uçağının gecikmesi nedeniyle Londra’daki Kraliyet konser salonuna resitalinden ancak iki saat önce varabilmiş, hemen Glazebrook’u haberlemiş, akortçu bir saat içinde işini tamamlamış, konserden sonra Serkin şöyle demiş akortçuya: “Aslında alkışlara beraber karşılık vermemiz gerekirdi”.

Paris’teki Helmut Klemm’in hayranları arasında tüm ünlü piyanistler bulunuyor. Rubinstein bir gün: “Bay Klemm olanaklar elverse sizi bavuluma koyar, her gittiğim yere beraber taşırdım…” demişti ona. Helmut Klemm mesleğinde en bunaltıcı saatleri bundan dört yıl önce Paris’te geçirmiş. Bir kış gecesi konserden iki saat önce salona getirilen piyano sahneye taşınırken kaymış, başlıca telleri boşalmış. Klemm saatler isteyen akordu bir saatte bitirivermiş. Akortçu Glazebrook “Akortçuluk mesleği ancak çelik sinirler ve kuluçkaya yatmış tavuk sabrına sahip kişilerin harcı” diyerek tanıtıyor meslek koşullarını…

Bayan Lili Földeş bu mesleğe öylesine merak salmış ki tutmuş Almanya’nın Ludwigsburg kentinde bulunan dünyanın en eski piyano yapım okuluna gitmiş. Buradaki öğrenciler arasında Japonya’dan gelmiş pek çok genç de varmış. Geçen yıl mezun olan 180 gençten tümü bir-iki saat içinde en verimli koşullarda iş buluvermişler hemen. Bayan Földeş, Hamburg’da uzman Kurt Albrecht’e “Teknik gereçler piyano yapımıyla bağdaşır mı?” diye sorduğunda şu yanıtı almış: “Titreşimleri elektronik gereçlerle çok duyarlı olarak saptamak olanağı var doğal olarak… Ama hiçbir gereç tını rengini saptayamaz… Çünkü güzellik ölçülemez, hissedilir.”
#1 - Ocak 28 2009, 15:31:49

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.