Nazım Hikmet Ran
20 Kasım 1901 - Selanik doğumludur. Babası Matbuat Umum müdürlüğü ve Hamburg konsolosluğu yapmış olan Hikmet Bey, annesi Ayşe Celile Hanım'dır. Celile Hanım oldukça kültürlü, piyona çalan, ressam denilecek kadar iyi resim yapan ve Fransızca bilen bilgili bir hanımdır. Nazım daha henüz çocuk iken babası memurluğu bırakır ve ailece dedesinin yanına Halep'e giderler. Halep'e yeni bir iş umuduyla giderler ancak babası bir iş bulamaz ve İstanbul'a gelirler.İstanbulda'da denediği bir kaç işte de başarısız olunca tekrar memur hayatına döner ve ailesinden uzaklara gider.
1913 yılında Galatasaray Lisesi'nde okumaya başlar.
1917 yılında ise Heybeliada Bahriye Okulu'na gider. Bahriye Okulu'nda iken Yahya Kemal Beyatlı'da Nazım'a evlerinde şiir dersleri veriyordu. Bu dersler sırasında Yahya Kemal ile Celile Hanım birbirlerine aşık olurlar. Nazım bu aşkı duyduğunda çok kızar ve öğretmeninin, Yahya Kemal'in, cebine "Hocam olarak girdiğiniz bu eve, babam olarak çıkamazsınız." notunu koymuştur. Bu nottan sonra Yahya Kemal, Celile Hanım'dan uzak kalmıştır.
Kurtuluş Savaşında Anadolu'ya geçmiştir ancak sağlık problemleri nedeniyle Bahriyelikten ayrılmıştır.
1921 yılında Moskova'ya gitmiştir ve Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’nde siyasal bilimler ve iktisat okumuştur. Moskova'ya gittiğinde komünizm ile tanışmıştır ve etkilenmiştir. Ardından Türkiye'ye tekrar geldiğinde etkilendiği komünizm etkisiyle yazdığı şiirlerden dolayı 15 yıl hapsi istenir ancak Nazım Sovyetler Birliği'ne gider ve 1928 yılında af kanundan yararlanır ve tekrar Türkiye'ye döner. 1938 yılında yine yazdığı yazı ve şiirlerden dolayı 28 yıl hapis cezası alır. 12 yıl hapis yattıktan sonra öldürüleceği korkusundan dolayı tekrar Sovyetler Birliği'ne gider.
25 Temmuz 1951 tarihinde Türkiye vatandaşlığından çıkarılmıştır ve dedesinin memleketi Polonya'nın vatandaşlığına geçer.
3 Haziran 1963 tarihinde geçirdiği kalp krizi sonucunda hayatını kaybetmiştir.
Nazım Hikmet sadece Türkiye'de değil dünya çapında önem kazanmış bir şairimiz, yazarımızdır. Uzun süre bunun değeri anlaşılmamış olsa da 5 Ocak 2009 tarihinde Türkiye vatandışlığı geri verilmiştir. Şiirleri onlarca dile çevrilmiştir.
Moskova'da olduğu sürede Fütürizm akımı yani Gelecekçilik akımından ve Rus yazar Mayakovski'den etkilenmiştir. Şiirlerinde serbest ölçü kullanmıştır. Bildiğimiz geleneklerin dışındadır ve toplumcu bir şairdir.
Kendi Kaleminden Hayatı
1902'de doğdum
doğduğum şehre dönmedim bir daha
geriye dönmeyi sevmem
üç yaşında Halep'te paşa torunluğu ettim
on dokuzumda Moskova komünist üniversite öğrenciliği
kırk dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konukluğu
ve on dördümden beri şairlik ederim
kimi insanlar otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
ben ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin
hapislerde de yattım büyük otellerde de
açlık çektim açlık grevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir
otuzumda asılmamı istediler
kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini
verdiler de
otuz altımda yarım yılda geçtim dört metrekare betonu
elli dokuzumda on sekiz saatte uçtum Prag'dan Havana'ya
Lenin'i görmedim nöbetini tuttum tabutunun başında 924'te
961'de ziyaret ettim anıt kabri kitaplarıdır
partimden koparmağa yeltendiler beni
sökmedi
yıkılan putların altında da ezilmedim
951'de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün
52'de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü
sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
şu kadarcık haset etmedim Şarlo'ya bile
aldattım kadınlarımı
konuşmadım arkasından dostlarımın
içtim ama akşamcı olmadım
hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana
başkasının hesabına utandım yalan söyledim
yalan söyledim başkasını üzmemek için
ama durup dururken de yalan söyledim
bindim tirene uçağa otomobile
çoğunluk binemiyor
operaya gittim
çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın
çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21'den beri
camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye
ama kahve falına baktırdığım oldu
yazılarım otuz kırk dilde basılır
Türkiye'mde Türkçemle yasak
kansere yakalanmadım daha
yakalanmam de şart değil
başbakan fakan olacağım da yok
meraklısı da değilim bu işin
bir de harbe girmedim
sığınaklara da inmedim gece yarıları
yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında
ama sevdalandım altmışıma yakın
sözün kısası yoldaşlar
bugün Berlin'de kederden gebermekte olsam da
insanca yaşadım diyebilirim
ve daha ne kadar yaşarım
başımdan neler geçer daha
kim bilir
(11.9.'61 - Doğu Berlin)