Yeni!
Bismillahirrahmanirrahim. Es selamu aleyküm ve rahmatullahi ve berekatühü!
Şimdi yanaşın bu tarafa. Siyonist İsrail'in yaptığı katliamlardan el-Halil katliamını irdeleyelim. Kelimeler ne kadar kifayet eder bilemeyecem artık.
el-Halil peygamberler diyarı Filistin’in güzide bir şehri.
Bu şehir anıldığında etrafında Rabbani ışıklar yayılmış olan ve birbirlerinin ardından insanlığı aydınlığa yönelten Peygamberler dizisi akla gelir.
Orası temiz insanların şehridir.
O insanlar yalandan hoşlanmaz, gerçeğin bütün güzelliklerine sarılırlar.
el-Halil kutsal vatanın bir parçasıydı.
Durup dururken yeryüzünün köşe bucaklarından çekirge sürüleri gibi akın eden ve bu şehrin kendilerine ait olduğuna dair birtakım uydurma hikâyelere, asılsız vaadlere sahip bazı kimseler oraya saldırdılar.
Şehrin efendisi Hz. İbrâhim (a.s.)’ın vakıflarının da bir kısmının kendilerine ait olduğunu ileri sürerek oraya da zorla el koydular.
İşte o andan itibaren şehirde bir sıkıntı başladı.
Ancak şehrin asıl dramı Arap ülkelerinin 1967 Haziran savaşından yenilgiyle çıkmalarından sonra başladı.
Bundan sonra el-Halil, siyonistlerin Kudüs’ten sonra ikinci hedefleri haline geldi.
Burayı yahudileştirebilmek ve üzerinde kuvvetli hâkimiyet kurabilmek için birbirini izleyen ve sistemli birtakım faaliyetler yürütmeye başladılar.
Yapılanların son hedefi de Hz. İbrahim Camisi haremini istila etmek ve orayı tamamiyle bir yahudi sinagoguna çevirmekti.Bu amaç doğrultusunda çeşitli oyunlar çevrildi. Derken akıp giden zamanın en kutsal anlarından bir anda, şehrin haremi şerifi, Siyonist canilerin akıttığı temiz kanların oluşturduğu bir kan gölünde yüzmeye başladı. İşte o an, hicri 1414 yılı mübarek Ramazan ayının on beşine denk gelen Cuma günü sabah namazının kılındığı andı. Yani 25 Şubat 1994 sabahı... Camii şerife toplanan pırıl pırıl insanlar tertemiz bedenleriyle Rablerine yönelmiş tam bir huzur ve huşu içinde O'na rüku ve secde ediyorlardı ki, arkalarından gelen bir kurşun yağmuruna tutuldular. Yahudi kininin saçtığı o kurşunlar huşu ile Rablerinin önünde eğilmiş olan o pırıl pırıl insanların temiz bedenlerine saplanmaya başladı.Bu iğrenç katliama ve bütün insanlığın nefretle lanetlemesi gereken vahşete şahit olanlardan biri olayı şöyle anlatıyor: "Biz birinci rekatı kılarken Yahudilerden, asker elbisesi giyinmiş bir kişi yanımıza girdi. Kulaklarında kulaklık vardı. Bu kişi üzerimize ateş etmeye başladı. Silahının şarjörü boşaldıkça yanındaki ikinci kişi dolduruyordu. Ben sabah namazlarına gelmeyi adet edinmişimdir. Başka zamanlar her gün o vakitte burada otuz kırk asker bulunurdu. Ama o gün sadece dış kapıda yedi asker vardı. Sürekli yedi veya sekiz askerin beklediği iç kapıda ise hiç kimse yoktu. O sabah o kapıda hiçbir asker görmedim. Saldırgan Yahudi üzerimize ateş etmeye başlayınca dışarıdaki askerler içeri girip bizim üzerimize göz yaşartıcı bomba atmaya başladılar."Demek ki katliam, iddia edildiği gibi Barush Goldstien adlı Siyonist canavarın tek başına gerçekleştirdiği bir eylem değildi. Önceden planlanmış ve askerlerin yardımıyla sistemli bir şekilde gerçekleştirilmişti. Katliamın bu şekilde planlı ve grup halinde gerçekleştirildiğini ispatlayan pek çok delil var. Barush Goldstien canavarı yanındaki arkadaşının da yardımıyla Müslümanların üzerine yağmur gibi mermi yağdırıyordu. Siyonist canavarlar öylesine bir plan yapmışlardı ki kısa zamanda çok sayıda insanı öldürebilmek için iki kişi olarak camiye girmişlerdi ve biri sürekli mermi yağdırırken diğeri ikinci silahın şarjörünü dolduruyordu. Mermileri yağdıran Goldstien boşalan silahı arkadaşına veriyor ve ondan şarjörü doldurulmuş silahı alıyor böylece mermi yağmurunun kesintisiz devam etmesini sağlamaya çalışıyordu. Bazı Müslüman gençler cesaretle o canavarın üzerine atılarak işini bitirinceye kadar da bu mermi yağmuru devam etti.Yaralanmaya devam: Çocuğun adı Nesrin... Filistinli...
El Halil’deki Fawar Mülteci Kampı’nda İsrail Ordusu’nun yaptığı bir operasyon sırasında evinin damındaymış.
İsrail askerlerinin açtığı ateş sırasında plastik mermilerden biri yüzüne isabet etmiş.
O sırada İsrail Ordusu sıhhiyesi çocuğa ilk müdaheleyi yapıyor.
Mermi bir kere gidip vurmuş.
Ama ‘o’ an Nesrin’in hala yaralanmaya devam ettiğini göstermiş.
(Associated Press / Nasser Shiyoukhi)
Olaya şahit olanlardan Talâl Ebu Sinine, Müslüman gençlerin canavar Goldstien'ın üzerine atılıp onu öldürmelerini şöyle anlatıyor: "Bazı gençler ayağa kalkıp caninin üzerine yürüdü ve onu öldürdüler. İlk harekete geçerek caninin üzerine doğru yürüyen gencin adı Selim İdris'ti. İkincisi de Nemir Mücâhid'di. Daha sonra her ikisi de şehit oldu."Siyonist askerler ikinci bir katliamı da Barush Goldstien adlı canavarın attığı kurşunlarla yaralananların hastaneye taşınması esnasında gerçekleştirdiler. Bakın yaralıları hastaneye taşıyan şoförlerden biri ne diyor: "Dört yaralıyı hastaneye götürdüm. İlk götürdüğüm kişinin beyni yolda dışarı çıkarak omuzumun üzerine düştü... Biz yaralıları ambulansa ulaştırmaya uğraşırken askerler sürekli üzerimize mermi yağdırıyorlardı." Olaya şahit olanlardan bir diğer kişi de şöyle diyor: "Askerler ateş açtı ve iki kişiyi şehit ettiler. Bunlardan biri Râci Gays'tı. Bu kişi askerlerin attığı kurşunlarla şehit edildi. Bir diğeri de Kefâh Merka adlı çocuktu. Bu çocuk da askerlerin attığı kurşunlarla şehit edildi."el-Halil şehrinin sembolü durumundaki Hz. İbrahim Camisi.
Yahudilerin el-Halil'e büyük önem vermelerinin ve şehrin tam merkezine yahudi mahallesi kurmalarının asıl amacı Hz. İbrahim Camisi haremini istila etmek ve orayı tamamıyla bir yahudi sinagoguna çevirmekti.
Kefâh Merkâ o olayda şehit edilenlerin en küçüğü ve en güzeli. Daha on bir yaşını doldurmamıştı ki, kin ve nefret duygularının saçtığı kurşunlar, misafirperverlerin atası Hz. İbrâhim (a.s.)'ın yanında onun canını aldı.Olaya şahit olanlardan bir çocuk da şöyle diyor: "Askerler kapı tarafından ateş ediyorlardı. Ben onların ateş ettiklerini gördüm." Şimdi olaya şahit olan bir başka çocuğu dinleyelim: "Ben ana kapıdan dışarı çıkmak istedim, ama çıkamadım. Askerler çıkmak isteyen herkesin üzerine ateş ediyorlardı. Dolayısıyla ben de geri döndüm ve ana kapının arkasında bekledim. Kafama bir mermi isabet ettiğinde şuuruma hâkim değildim. Birinin eliyle vurduğunu sandım. Bir de baktım ki başımdan aşağıya doğru kanlar akıyor. Olayın dehşetinden dolayı içimizden kimse şuuruna hâkim değildi ve herkes apışıp kalmış bir haldeydi."Müslümanların bir camilerini taşlayan yerleşimciler. el-Halil'de işgalci askerlerin yanı sıra yahudi yerleşimciler de Filistinliler açısından ciddi bir tehlikedir. Ne var ki el-Halil Anlaşması'nda yahudi yerleşimcilerin buradaki varlıkları garantiye alındı.
Askerlerin gerçekleştirdiği ikinci katliam hakkında, yaralıların nakledildiği Halk Hastanesi'nin doktorlarından Mahmud et-Temimi şöyle diyor: "Hastane çevresinde birtakım silah sesleri duyduk. Ardından hastanemize yeni yaralı dalgası akmaya başladı. Bu olaydan sonra on beş yaralı daha hastanemize getirildi. Bunların hepsi hastane çevresindeki yüksek binaların çatılarına çıkarak oralardan, kan bağışında bulunmak için hastaneye gelen insanların üzerine ateş eden askerlerin attığı kurşunlarla yaralanmışlardı. Hatırladığım kadarıyla Dâru'l-Bayıd'dan bir genç bir ünite kan bağışında bulunup çıkmıştı. Sonra kalbinden kurşunlanarak şehit edilmiş halde geri getirildi. Bu olayda şehit edilenlerin biri başından isabet almış ve kafatası parçalanmıştı. Yaralananların yaraları oldukça tehlikeliydi. O zaman hastane çevresindekilere yapılan saldırıda yirmi kişi isabet aldı ve bunlardan dördü şehit oldu. Yani isabet alan her beş kişiden biri şehit oldu. Bu da gösteriyor ki saldırıda bulunanlar kesinlikle hedef aldıkları kişileri öldürmek kastıyla ateş etmişlerdi."el-Halil'de elinde otomatik silahıyla terör estiren bir yahudi yerleşimci. Yahudi yerleşimciler arasında Goldstien gibi saldırgan ruha sahip binlerce kişi bulunmaktadır. Goldstien böyle kin ve nefret duygularıyla beslendi hep. Sürekli o havayı teneffüs etti. Goldstien, şehrin köşe başlarına ve yollarının üzerine ölü gibi dikilen kişilerden sadece biriydi. O gitti, ama gerçekleştirmek istediği planlarını kendinden sonrakilere miras bıraktı. Onlar da bu planları tamamlamak üzere devraldılar.
İşgal yönetimi Hz. İbrahim Camisi katliamını dünya kamuoyuna, akli dengesi yerinde olmayan aşırı dinci bir Yahudi tarafından işlenmiş katliam olarak kabul ettirmeye çalıştı. Ancak katliamdaki her şey gerçeği haykırıyordu... Katliamın bizzat işgal yönetiminin bilgisi dâhilinde ve onun yardımıyla gerçekleştirildiği gerçeğini. Askerler cami hareminin kapılarını kapatmış ve namaz kılanları dışarı çıkarmaya yahut dışardan şehitlere ve yaralılara ulaşmaya çalışanlara engel olmuşlar, daha sonra da yaralıların hastaneye nakli esnasında ikinci bir katliam gerçekleştirmişlerdi. Sonra da şehitlerin ahirete uğurlanması esnasında halkı kabristana kadar izledi ve katliamı burada tamamladılar.Böylece H. 1414 yılı Ramazan ayının on beşine denk gelen "Kanlı Cuma"da sabah namazı esnasında bir Siyonist canavar tarafından başlatılıp onunla aynı fikirleri paylaşan ve aynı duyguları taşıyan işgalci askerlerce sürdürülen korkunç katliamda 67 Müslüman şehit oldu, 300'e yakın Müslüman da yaralandı.Filistin... Batı Şeria'daki El Halil kenti... Yaygın tanımla Ultra Radikal Yahudi, El Halil'in boş bir sokağında. Burası İsrail Ordusu'nun kontrolündeki bir bölge. Bu nedenle Filistin öfkesi süpürülmüş. Ama duvarlar boş sokağa adeta görünmez öfke sızıntıları salıyor. Kablolar da gerilimi dokuyor.
--- Şu meşhur karikatür; ---