Alternatifim Cafe

Alıntı Şiirler

Discussion started on Sizden Gelenler

kentli bir münzeviydim
virajlı harfler gibi yaşadım
ölümler vardı öldüm, ateşler vardı yandım
parlayıp yiterken kahrın alacasında
na çar bir gölgeydim şehrin uğultusunda
ve yalan bir müfreze hayatın ordusunda
nere dönsem iğretiydi bir yanım
ateş yanım, duman yanım, kül yanım
gelen yarım, giden yarım, ben yalım
yapraklar salllan...ıp dururken ağaçlarda
içimde yarım kalmış bir orman
içimde yanmış kalmış bir orman

ödeştim cehennemimle hiç dublör kullanmadan
boğuldu su, yenildi aşk, çürüdü devlet
içimde çok yanılmış bir orman
içimde çok yanılmış bir orman...
#26 - Ocak 02 2010, 20:28:18
Gölgeye çarpan kan gibiyim

Aynaya diyorum bu yalan mı

Kendime diyorum: "Uyan artık"!

Kızoğlan kız güzelliğinde şiir;
Hem sevgili, hem dost, hem anne yüzü.
Hala beni mest ettiği gecedir
Sanırım hem yeryüzü, hem gökyüzü.

Mecnunum: şikayet etmem leyla'dan;
Başıma ne dertler açtığı halde.
Ne mümkün vazgeçsin bu sevdadan?
Bir kere karar kıldık bu hayalde.




Tarancı.
#27 - Ocak 04 2010, 23:29:27

Dünya bir hoş ayaklarımın altında
Yine kendimden geçtim bu diyarlarda
Kim bilir, aya uzanmak istemişimdir?
Dağınık bir ömür bıraktım ardımda
Masamı düzeltmeyi unuttum giderken
Üstünde ‘hoşça kal’ yazan bir şiir bıraktım
Şarap tadında…
#28 - Ocak 06 2010, 21:26:01
Ölümsüzlüğüyle çürümüş anıların öncüsüydü sadece kara karga,
milyonlarca insanın ölümünü gördü kara gözleriyle.
Sonra tuhaf uzak zamanlarda çırptı kara kanatlarını kara bir gökyüzünde kondu karaağacın dalına,
yumdu gözlerini ve kendi ölümünü bekledi sessizce..

Hayattan bıkmış bir yaşam kalıntısı

Yalan soluyan bir sürtük

Masum bakan bir maske

Arkasında ihanet yatıyordu



Sevginin ayarını bozdun

Artık geri gelmeyecek

Sen istedin o gitti

Hiçbir gece geri dönmeyecek



Azı dişleriyle parçalanan gece

Avucumda tutamıyorum geceyi

Kayıyor ellerimden

Düşüyor yalnızlığa



Biri yıldızları söndürsün

Tüm sarhoşlar davetlidir geceye

Onlara sigara ve it öldüren ikram edeceğim

Aldatıldıkları vakit içebilsinler diye



Ah sürtük bedenin titriyor

Masumiyetin borsası kapandı

Masum olmazsın

Benden sonra ihanet uğradı evine



Ve son olarak

Tüm unuttuğum yüzlere

Senin adını koyacağım

İt öldürene boğ kendini t.  ;)

Balder Nasti
#29 - Ocak 06 2010, 21:30:52
Ölümsüzlüğüyle çürümüş anıların öncüsüydü sadece kara karga,
milyonlarca insanın ölümünü gördü kara gözleriyle.
Sonra tuhaf uzak zamanlarda çırptı kara kanatlarını kara bir gökyüzünde kondu karaağacın dalına,
yumdu gözlerini ve kendi ölümünü bekledi sessizce..

…Nerde gözlerin nerde, nerde “hayat” sandığım
…Kilittenmiş çıkışın, nerde “hayat sandığım”

Yanlışla dolu, gözlerimde dolu yaşamın soluğu
Öylece seyrediyorum olup biteni
Kendi hayalimi çiziyorum boşluğa usulca
Boğuluyorum…

Aydınlığınla yanarken karanlığımla yok olmak mı?
Karanlığınla aydınlanırken aydınlığımla var olmak mı?

Duvarlarda yüzümün aynası soğuk, ıslak, kırıkken….
Çakır keyfi çoktan geçmişken
Adını içimdeki ormanın köklerine kazıyorum.
Kendime teninden mezar kazarken
Toprağımı terinle suluyorum

Burada her şey sen!
Adım-larımdaki melodi, sesinin rengi
Yastığımın kılıfındaki göz kaleminin lekesi!
Bakma ayak parmaklarımın titremesine, onlar hayatın kekemesi…

Alkol ağırmış gözkapaklarımda
Cennet suyuyla yıkardım uçkurumu oysa
Kapısından girince anladım
Lanetmiş adım!

Birileri vardı.
Hayaletlerimde hayal kurarlardı…

Birileri vardı.
Kelebeklerimde ‘yalan’dı…

Ağzım vardı
Bende keskin yalandım…

İlk defa şiire kustum ben
İlk defa ateşe
Parmak uçlarımla dokundum yaşamın göbeğine
İçinde yüzerken
Anladım. Lanetmiş adım!

Süslü cümleler yok ihanetimde
Aklımın çıkıntıları var sadece
Törpülenmiş soluğumla tek kelime
“Özledim” diyecektim
Lanetmiş ağzım!

Şimdi dağılırken ben dört bir tarafa
Yıkılırken bünyem caddelerine
Ağlarken geceleri kül rengi düşlerime
Çalarken kapısını cehennemdeki kuzgunların
Bir kitap
Bir resim
Bir anı
Hıçkırıklarımda
Lanetmiş adım…

Bir buket çiçeğin arkasına gizlenmez özürlerim!
Özür dilerim! Kalbimin titrekliği; kekemesidir ses tellerimin!

Son nefes de olsa alnımda, “Elif olsun yazgım” dedim!
Seninle öleyim!

Tanrı’dan imza istedim adını yazdı yüreğime!
“Şahadet getir” dedi
Ben “Elif” dedim!

Ermiş zannederdim
Lanetlenmiş adım şimdi anladım!
#30 - Ocak 06 2010, 21:42:14
« Son Düzenleme: Ocak 06 2010, 21:46:17 Gönderen: Karga »
Ölümsüzlüğüyle çürümüş anıların öncüsüydü sadece kara karga,
milyonlarca insanın ölümünü gördü kara gözleriyle.
Sonra tuhaf uzak zamanlarda çırptı kara kanatlarını kara bir gökyüzünde kondu karaağacın dalına,
yumdu gözlerini ve kendi ölümünü bekledi sessizce..

gizdüşüm


boşlukta uçuşan kemiklerin kanattığı karanlık: sürekli,
geceye bölünen saatlerin asıldığı yer. kıyı boyunca
çalınan sabah: esrik tin. sehpada unuttum başımı, us yitik. di-
vansızların bembeyaz ayetleri gibi peşin hüküm giydik. gözlerim
deniziğnesi.
kırıl benliğimin benli gözenekleri
içinde, sürgünlerin gizli sessizliği.
alnıma dayarım güz görümlük ömrümü, seherin cılız eliyle. uzakta-
ki vahşi güle hüzün kokarım. ve ölüm ardıma leke düşer,
gözlerimden çekilen sıcaklık korkuluk yüzümde
soğur soğur, iki kaş arasında yenilir kendine uzun yol.
çiçek tüter düşler karanlığı kısıp pencerede,
gök uçurtma çeker yıldız çölüne.
bir ışık örtüsü açılacak göğe, acılaşan gecede; suya ateş
düşüp kirpiklerime gömülecek, yüzüme sıkışmış erguvan
ölüleri. dilenci kızlara serpinti yağmurun kırık sesi.
ay batışı gözlere iki ezgi gibi hüzün çökerim, tetikte
yalnız kalan gölgemle. sıkıntımın yıldız sefası, n’olur
kapatma kollarını, sakalıma basma sabah. denk cepheli çatışmalar
ederi kadar başlık paramız, asmayın bizi.
güvercin uçuşu, alabildiğine rüzgâr;
gez arpacık göz tetikte.
ölüm açmazda bekleyen kuş seslerine sağanak: bakire
umutlar. görünmez viranlığım. çiy damlacıkları…
soluğunda sevişen fesleğenleri, üç kulaç kurşuni sudan gözlerini
saran kokusu: sendeleyen hoş bir yaşam,
inanç yüklü gülüşlerde. gecenin sararmış mühründe billurlaşan
sessizliğe dolunay doğarım.
düş artık yakamdan
güneş kırıklarına dadanan sevda.

Kaan İnce
#31 - Ocak 06 2010, 21:50:49
''Cehennem, başkalarıdır. ''

GİRDAP

Camda çıkan güzel yangın

kâğıda indi. Mevsim kızıl

bir tilki, sürtüyor tüylerini

bahçeye dalgınlıkla.



Âh esrarlı ışık oyunları ikindinin!



Çocuk, çilleri güneş lekesi,

eğilmiş kuyuya bakıyor.

Serin girdabına bakıyor

geçmişin.



Bal rengi saçların kederi

çırpınır nikelajda. Parmağında

suya bıraktığı alyansın pembe

izi. Kabuk tutmaz ki, mazi açık

bir yara. Anne, eteklerinde kesik

saç yığını, bakar ve ağlar ufka.



Ne tuhaf, yıllar sonra yine bir ikindi,

işte aralanıyor ağır kuyu kapağı

usulca kâğıtta. Yazık geç anladım,

o müphem saatler boyunca

kuyu da benmişim meğer su da!

Vural Bahadır Bayrıl


#32 - Ocak 08 2010, 20:52:50
''Cehennem, başkalarıdır. ''

hasreti denizlerin,
denizler kadar derin
ve okadar bucaksız....
ta karşımda , yapraksız,
kullanılmış bir takvim...
üzerinde bir resim:
azgın, sonsuz bir deniz;
kaygısız düşüncesiz,
çalkalanıyor boşlukta.
resimdeyse bir nokta;
yana yatmış bir gemi....
kaybettiği âlemi
arıyor deryalarda
bu resim rüyalarda
gibi aklımı çeldi;
bana sahici geldi.
geçtim kendi kendimden,
yüzüme, o resimden,
köpükler vurdu sandım;
duymuş gibi tıkandım,
ciğerimde bir yosun.
artık beni kim tutsun?
denizler oldu tasam.
yakar, onu bulmazsam,
beni bu hasret, dedim,
varırım , elbet, dedim,
bir ömür geze geze,
takvimdeki denize,
ne var bana ne oldu,
odama nasıl doldu,
birden bire bu meltem?
ve dalgalandı perdem,
havalandı kâğıtlar.
odamda kıyamet var!
ah yolculuk, yolculuk!
ne kadar baygın, soluk,
o gün bizde betbeniz;
ve ne titrek kalbimiz
ve eşyamız ne küskün!
yola çıktığımız gün,
bir sıraya dizilmiş,
gözyaşlarını silmiş,
bakarlar sinsi sinsi.
niçin o ân da hepsi,
bir kuş gibi hafifler,
arkadan geleyim der?
niçin o güne kadar,
dilsiz duran ne kadar
eşya varsa dirilir,
yolumuza serpilir?
ufak böcekler gibi ,
gezer onların kalbi,
üstünde döşemenin.
bir gizli didişmenin
saati çalar o ân;
birden bakar ki , insan,
her şey karmakarışık.
ayırmak olmaz artık
bir kalbi bir taraktan;
ve kalb , ağlayaraktan,
çekilir geri geri,
terkeder bu mahşeri.
bu mahşerin içinden
o gün ben de geçtim, ben;
nem varsa , evim , anam,
çocukluğum hatırm
ve ne sevdalar serde,
bıraktım gerilerde,
kaçar gibi yangından.
rüzgârların ardından,
baktımda süzgün süzgün,
kurşun yükünü gönlün,
tüy gibi hafiflettim,
denize hicret ettim



nfk.
#33 - Ocak 14 2010, 01:51:29

Bir kendime işte... Bir de Ceres'e ithafım.

"Kopkoyu bir sis içinde bir akşam
Hatırına düşeceğim belki
Bir an ıslayacak yağmur yüzünü
Birden o tatlı demleri hatırlayacaksın
Sonra sıcak yatağında uzun uzun
Ağlayacaksın, ağlayacak!

Boğazında bir şeyler düğümlenecek
Ah yanımda olsaydı diyeceksin
Tüm yıldızlar gülecek haline
Ay'da göz kırpacak
İliklerine işleyecek bensizlik
Kahrolacaksın.

Bir sigara tüttüreceksin ihtimal
Ufku seyredeceksin saatlerce
Bir rüzgar kopçalayacak yüzünü
Sonra hayalim gelecek karşına
Bir şiirimi mırıldanacaksın
Hıçkıracaksın.

Gönlünden atamadığın gibi kafandan da silemeyeceksin beni
Düşlerine gireceğim her gece
İnce bir hüzün bürüyecek yüzünü
Ve çırılçıplak gerçekleri o zaman
Anlayacaksın.

Sonra bir şeyler yazmak isteyeceksin
Kafan gibi kaleminde işlemeyecek
Unutmak isteyeceksin her şeyi
Ama unutamayacaksın hiçbir şeyi
Kıvranacaksın!"
#34 - Ocak 14 2010, 23:46:17

Çok etkilendim.

"resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim,
resulullah yolda ebu bekir’i görse ‘es selamu aleyküm ya sıddık’ derdi,
ben yolda ebu bekir’i görsem tanımam.
resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem
gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.

resulullah azrail’i yolda görse tanırdı;
ben azrail’i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.

resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey allah’ın resulü; fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?

resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki ‘kızım ha gayret!’;
ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki ‘anneciğim ölmesen…’

ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki ‘anneciğim seni ben…’;
annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz

resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.

ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının

anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf…

resulullah çok şanslı bir insan
annesi öldüğünde o küçücüktü;
benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.

annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!

olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
nasıl olsa resulullah da ölü annem de ölü."
#35 - Ocak 15 2010, 02:03:25

"..
insanlarım, ah, benim insanlarım,
antenler yalan söylüyorsa,
yalan söylüyorsa rotatifler,
kitaplar yalan söylüyorsa,
duvarda afiş, sütunda ilan yalan söylüyorsa,
beyaz perdede yalan söylüyorsa çıplak baldırları kızların,
dua yalan söylüyorsa,
ninni yalan söylüyorsa,
rüya yalan söylüyorsa,
meyhanede keman çalan yalan söylüyorsa,
yalan söylüyorsa umutsuz günlerin gecelerinde ayışığı,
ses yalan söylüyorsa,
söz yalan söylüyorsa,
ellerinizden başka her şey
herkes yalan söylüyorsa,
elleriniz balçık gibi itaatli,
elleriniz karanlık gibi kör,
elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun,
elleriniz isyan etmesin diyedir.
ve zaten bu kadar az misafir kaldığımız
bu ölümlü, bu yaşanası dünyada
bu bezirgan saltanatı, bu zulüm bitmesin diyedir"

N. Hikmet
#36 - Ocak 15 2010, 21:55:14
          "     - büyüyünce ne olacaksın?
+ ben diktatör olacağım ya sen?
- ben turta olacağım..."

Hayır, hayır kesinlikle yanılmadın..
Evet bayım sizi çok sevdim..
Sevişirken Tanrı’nın huzurunda günahlarımızla
Beni gülüşünden aşağı ittiğinde, kaçıncı çoğul kişiydin hayatımda?


Evet bayım..bağlanmıştım size..
Ayak bağı olmuştum gözlerinde ki kadınlara
Sen narkoz alırken başka tenlerde,
Ben şeytana uyup çok büyük kötülük ettim kendime..
Yanlışlıkla seni çok sevdim..
Kirpiklerimle bile aldatmadım seni..
Gözlerimden nasıl gidersin?


yokluğunun ilk sızını tutuyordum ellerimde..
ilk gecesiydi gidişinin..
yatağımın diğer yarısı üşütür beni diye,
cin çağırdım..beni aşk çarptı..
camı da açık unutmuşum..
bu acı üşütecek beni,sabah tüm aşklara felçli uyanacağım..
#37 - Ocak 17 2010, 23:42:53
          "     - büyüyünce ne olacaksın?
+ ben diktatör olacağım ya sen?
- ben turta olacağım..."

Sen bilemezsin geceyi
Geceleri sokak lambaları altında oturan yalnızlıkları
Kaç gece sana dağlardan şarkılarını yolladı rüzgarlarla?
Sen,kaç geceye dost oldun
kaç saat dayanabildin ona
kıvrıldığın yerde uykuya mı daldın hep?
Sen bilemezsin yalnızlığı
Hiç ses duymadığın bir yalnızlık yasadın mı?
sen kaç yalnızlığa dost oldun
kaç saat dayanabildin ona
yüzüne kaç kapı kapayıp kaçtın yalnızlıkların?
Sen bilemezsin ağlamayı
Gözlerin dolduğu anları ağlamaktan mıı sayıyorsun hala?
Sen,kaç kez bir basına ağladın
kaç saat dayanabildin gözyaşlarına
Ellerinle yüzünü kapatıp,kendinden mi sakladın hıçkırıklarını?
Sen bilemezsin içmeyi
Şişenin dibini bulduğun an midir sana göre içmek?
Sen kaç kez,şarap tadında buruk şarkılar söyledin
kaç saat dayanabildin sarhoşluğuna
Kadehini aklındakilerle mi yoksa yüreğindekilerle mi içtin?
Sen bilemezsin sevmeyi
sevgi dediğin sadece seni sevenleri mi sevmek?
kaç vakit ayırabildin sevmeye
Sadece severek kaç vakit dayanabildin
İçinde öldürdüğün sevgilerin sahipleri nerede!
Kaç kalpten ceketini alıp cıktın şimdiye dek..
#38 - Ocak 17 2010, 23:44:10
          "     - büyüyünce ne olacaksın?
+ ben diktatör olacağım ya sen?
- ben turta olacağım..."

...sana lilâ demişler sen lilâ olmuşsun
lilâ rengi bir leopar
lilâ rengi bir cengâver
lilâ rengi bir enderun kenti olmuşsun
sana ölmeye gelmiş sevenler ve bilgeler
kalpleri kaşık
fikirleri su;
bir bedevî diz çökmüş dip akıntılarında
sana lilâ demişler lilâ diye çağırmışlar
sen lilâ olmuşsun
bir lir, bir kemanı, gece olunca kıskanırmış yalnızca

tanrı her kış başlangıcında
bir melek kurban edermiş kendine
sen: elleri mücevher olan
sen: bakışları vaaz olan
sen! hep bir başkalarında hep bir başka olan tanım!
seni severek seni daima ben tanımladım!
ne samansarısı ne annabel lee ne elsa
ve eğer senin hakikaten bir adın varsa
ve eğer senin bir adın olacaksa bundan sonra
ben bir şair olarak taşıdığım bu şerefli adı

bir sana bağışladım!

bir sana bağışladım ben bir sana tasvirimi
sen o çılgın gibi dörtnala atların sürdüğü faytonla
cehenneme yetişmek zorunda olan!
sen o mahşeri tokatlayan güzel ***!
sen o kalbimin tekrarı çıban!
sen o yatağımda üstünde seviştiğimiz çarşafla boğduğum
zencefil kokan, kekik kokan, pamuk kokan oğlum!

ne samansarısı ne annabel lee ne elsa
ve eğer senin hakikaten bir adın varsa
ve eğer senin bir adın olacaksa bundan sonra da
ben bir şair olarak taşıdığım bu sefil adı

bir sana bağışladım!
bağışla beni çocuğum lilâ!
bağışla beni!
hiç değilse bugün, bir sen bağışla!


küçük iskender
#39 - Ocak 18 2010, 21:03:35
« Son Düzenleme: Ocak 18 2010, 21:04:21 Gönderen: Heart of the Ocean »
          "     - büyüyünce ne olacaksın?
+ ben diktatör olacağım ya sen?
- ben turta olacağım..."

gecenin ortasında ne işin var
yıldızlara dokunma yanarsın
bak birazdan ay da batacak
karanlık bulaşmasın ellerine
tersine döner yolunu bulamazsın

içi dışı uzay tozu yansımalar
sahi mi yalan mı anlayamazsın
bir rüya gemisi iskele sancak
dokunup geçiyor hayallerine
ağlayasın gelir ağlayamazsın

sevmek insanın yüreği kadar
küçükse büyüğünü taşıyamazsın
yalnızlığı da dene oldu olacak
nasıl yankılanır derinden derine
iyi midir kötü mü çıkaramazsın

insan insanı kendisi tamamlar
içinde başka dışında başkasın
eksikliğin fazlana elbet bulaşacak
öbürü sığacak bunun derisine
yoksa sabaha sağ çıkamazsın.
#40 - Ocak 22 2010, 13:00:47

tut ki gecedir
karanlık sıvaşır ellerine camlardan
birden kırmızıya döner
trafik ışıkları
kükürtlü dumanlar yükselir
korkuya batmış
camkırığı adamlardan
tehlikeye büyür sakalları

tut ki gecedir
ihbarlar birer sansar
bir telefondan bir telefona atlar
yeraltı örgütleri tetik üstünde
adres değiştirmiş silah kaçakçıları
fahişeler birbirinden kuşkulanıyor

tut ki gecedir
katiller huzursuz
hırsızlar sinirli
hainler ürkekçedir
elleri telefona kendiliğinden uzanıyor
ihanete gece müthiş bir gerekçedir
ihbarlar birer sansar
bir telefondan bir telefona atlar

ihanet bir bilmecedir.
#41 - Ocak 22 2010, 13:02:36

ay farzındayım
tırnaklarımın arasına dünya birikti
kimseye koyduğum ad da yok
ve bu gece
ilçeyken il oluveriyor yalnızlığım

elinden tutup yeğeni acıyı
parkta gezdiren bir dayı gibiyim
her yanımda jilet yaraları
annem ölmüş bunu babam yeni söylüyor

telefon kulübelerine yaslanıp ağlıyorum
neden aramadım ben hiç seni
ama neden ben seni,
kaçarken sise takılmış ellerim hep kopmuş
kokuşmuş içimde daha dün gebermiş serseri

kim bilir çocukken öptüğüm kızın yüzü şimdi ne halde,
şimdi ne halde öldürdüğüm sinekler geçen ve evvelki yaz
hani saçlarına konmuşlardı da daima bağırmıştık
daima hıçkırmıştık: aşka niye karşı konmaz? !

tedavisi mümkün değil bu hırçın tutkunun
denize, balığa hükmeden kaptanken bir de hele,
ayrılık, bir kedinin gözünün kanlanması
artık mümkün değil aşka müdahale!

örneğin biraz da trajediden bahsedelim
ameliyatla şair oldum ben, ameliyatla yalnız kaldım
diz çöktü çocukluğum cerrahın önünde:
kurtarın lütfen onu, ben onsuz ne yaparım? !

türkçe, bence sözlüğün üstüne
konuyor bir irinli tüy sessizce
ilçeyken il oluveriyor yalnızlığım
 
Küçük İskender
 
#42 - Ocak 22 2010, 23:46:01
          "     - büyüyünce ne olacaksın?
+ ben diktatör olacağım ya sen?
- ben turta olacağım..."

Duyguluysan işin zor,
Yaşamda yeniksindir.
Duyguluya sor,
Ona aşkları da acı verir.

Hep bir karanlığa uyanır, yalnız:
Düşleri gerçekleri, gerçekleri düşleridir.
Aldatsanız, aldansanız,
O hep bir karanlığa uyur gibidir.

Hiç ölüsü yoktur,
Herkes, her şey anısındadır.
Geleceği geçmiş'in gözünden okur;
Hep bir yangının bacasındadır.

Gülerken bir düğündür, acı-son'lu,
Aldatılara uğurlayan gelinlerini.
Bir çocuk bahçesidir, renk-renk balonlu,
Savaşlara uğurlayan bebeklerini.

Sinmiş her şarkıya, her uyanı'ya, uykuya,
Ölümün yaşayan kardeşidir.
Hep sezer, sezdikçe duyguluya
Yengiler de hüzün gelir.
#43 - Ocak 27 2010, 03:01:07

Hoyrattır bu akşamüstüler daima.
Gün saltanatıyle gitti mi bir defa
Yalnızlığımızla doldurup her yeri
Bir renk çığlığı içinde bahçemizden,
Bir el çıkarmaya başlar bohçamızdan
Lavanta çiçeği kokan kederleri;
Hoyrattır bu akşamüstüler daima.

Dalga dalga hücum edip pişmanlıklar
Unutuşun o tunç kapısını zorlar
Ve ruh, atılan oklarla delik deşik;
İşte, doğduğun eski evdesin birden,
Yolunu gözlüyor lamba ve merdiven,
Susmuş ninnilerle gıcırdıyor beşik
Ve cümle yitikler,mağluplar,mahzunlar...

Söylenmemiş aşkın güzelliğiyledir.
Kağıtlarda yarım bırakılmış şiir;
İnsan yağmur kokan bir sabaha karşı
Hatırlar bir gün bir camı açtığını
Duran bir bulutu,bir kuş uçtuğunu,
Çöküp peynir ekmek yediği bir taşı...
Bütün bunlar aşkın güzelliğiyledir.

Aşklar uçup gitmiş olmalı bir yazla
Halay çeken kızlar misali kolkola
Ya sizler! ey geçmiş zaman etekleri,
İhtiyar ağaçlı,kuytu bahçelerden
Ayışığı gibi sürüklenip giden;
Geceye bırakıp yorgun erkekleri
Salınan etekler fısıltıyla, nazla.

Ebedi aşığın dönüşünü bekler
Yalan yeminlerin tanığı çiçekler
Artık olmayacak baharlar içinde.
Ey ömrün en güzel türküsü aldanış!
Aldan, gelmiş olsa bile ümitsiz kış;
Her garipsi ayak izi kar içinde
Dönmeyen aşığın serptiği çiçekler.

Ya sen! ey sen! esen dallar arasından
Bir parıltı gibi görünüp kaybolan
Ne istersin benden akşam saatinde?
Bir gülüşü olsun görülmemiş kadın,
Nasıl ölümsüzsün aynasında aşkın;
Hatıraların bu yanma vaktinde
Sensin hep,sen, esen dallar arasından

Ey unutuş! kapat artık pencereni,
Çoktan derinliğine çekmiş deniz beni;
Çıkmaz artık sular altından o dünya.
Bir duman yükselir gibidir kederden
Macerası çoktan bitmiş o şeylerden.
Amansız gecenle yayıl dört yanıma
Ey unutuş! kurtar bu gamlardan beni.
#44 - Ocak 27 2010, 11:47:24

arsenik

Sen beni öpersen belki de ben fransız olurum
Şehre inerim bir sinema yağmura çalar
Otomobil icad olunur, zarifoğlu ölür
Dünyadaki tüm zenciler k??rk yaşından büyüktür.


-Senegalliler dahil değil

Sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
Çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
O vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
Hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin


-Yoksa seni rahatsız mı ettim?


Sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
Ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
Elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
Elbette gayet rasyoneldir attan atlamak


-Freud diye bir şey yoktur.


Sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
Belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
Bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
Yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.


-Haydi iç de çay koyayım.


Ah Muhsin Ünlü
#45 - Ocak 28 2010, 19:09:59

Uyumaya değil
Rüyalarıma gidiyorum
Orada yaşayacağım isteğimce
Uyanıkken hiç yaşayamadığım

Hepsi de gençti güzeldi
Sevdim sevildim diye aldanarak
Son gördüğüm onlar olacak
Bunca yıldır sevgiye dayanamadığım

Ölüme değil
Sonsuzluğa gidiyorum
Orda dinleneceğim gönlümce
Yaşarken hiç mi hiç dinlenemediğim

Kalemim yine elimde
Kağıtlarım da önümde
Son uykusunda düşecek başım
Sağlığımda hiç eğmediğim
#46 - Ocak 29 2010, 14:20:23
Gölgeye çarpan kan gibiyim

Aynaya diyorum bu yalan mı

Kendime diyorum: "Uyan artık"!

Güneş çekildi demin,
Doğdu bir renk akşamı.
Bu, bütün günlerimin,
İçime denk akşamı.

Akşamı duya duya,
Sular yattı uykuya;
Kızıllık çöktü suya,
Sandım bir cenk akşamı...
#47 - Ocak 29 2010, 19:37:18

Sen, kaçan ürkek ceylânsın dağda,
Ben, peşine düşmüş bir canavarım!
İstersen dünyayı çağır imdada;
Sen varsın dünyada, bir de ben varım!

Seni korkutacak geçtiğin yollar,
Arkandan gelecek hep ayak sesim.
Sarıp vücudunu belirsiz kollar,
Enseni yakacak ateş nefesim.

Kimsesiz odanda kış geceleri,
İçin ürperdiği demler beni an!
De ki: Odur sarsan pencereleri,
De ki: Rüzgâr değil, odur haykıran!

Göğsümden havaya kattığım zehir,
Solduracak bir gül gibi ömrünü,
Kaçıp dolaşsan da sen, şehir şehir,
Bana kalacaksın yine son günü.

Ölürsün... Kapanır yollar geriye;
Ben mezarla sırdaş olur, beklerim.
Varılmaz hayale işaret diye,
Toprağında bir taş olur, beklerim...
#48 - Ocak 29 2010, 20:45:53

Uyan yârim, uyan, söndü yıldızlar,
Gün, karşı tepeden doğmak üzredir.
Her sabah güneşi seyreden kızlar,
Mahmur gözlerini oğmak üzredir.

Uyan yârim, sesler geldi derinden,
Karanlık oynadı, koptu yerinden;
İlk ışık, kapının eşiklerinden,
Şimdi bir gölgeyi koğmak üzredir.


Sevgilim, kapımı çaldı aydınlık,
Baygın gözlerimi aldı aydınlık,
İçimde tıkandı, kaldı aydınlık,
Bu aydınlık beni boğmak üzredir
   
#49 - Ocak 30 2010, 03:46:35

1
Seni seviyorum
Ben de seni

Tutuyorum
Ben de seni

Öpüyorum
Ben de seni

2
Doğuyorum
Ben de sana

Yaşıyorum
Ben de sana

Geliyorum
Ben de sana

Bitiyorum
Ben de sana

Ölüyorum
Ben de sana

3
Ben seninim
Ben de senin

Sen benimsin
Ben de senin

4
Gelip kaldım
Ben de senden

Görüp kaldım
Ben de senden

Gidip kaldım
Ben de senden

Umup kaldım
Ben de senden

5
Sen de ben de
Ben de sen de

Sende bende
Bende sende

Sen de bende
Ben de sende

Sende ben de
Bende sen de

6
Geliyorum
Ben de seninle

Gidiyorum
Ben de seninle

Kalıyorum
Ben de seninle

Ölüyorum
Ben de seninle

7
Yalnızım
Ben de sensiz

Çirkinim
Ben de sensiz

Küçüğüm
Ben de sensiz

Ölüyüm
Ben de sensiz
#50 - Ocak 30 2010, 04:03:59
« Son Düzenleme: Ocak 30 2010, 04:08:09 Gönderen: EaraneCarnesîr »

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.