Alternatifim Cafe

Osmanlı'da üç paşa devri

Discussion started on Osmanlı Tarihi

1.5 asır önce de siyasette yenilenme kavgası yaşanıyordu. Reşit, Ali ve Fuat paşalar ekonomik ve siyasi buhran içindeki imparatorluğu kurtarmanın son ümidi olarak yurtdışından gelmişlerdi.

İkinci Mahmut, 1838 yılını hasta olarak geçirdi. Padişaha verem teşhisi konulduğunda 53 yaşındaydı. Ertesi yıl yatağa mahkum hale geldi. Bu dönemde Osmanlı başkentinde 'iki parti' kıyasıya iktidar kavgası veriyordu. Partilerden birinin başını Koca Hüsrev Paşa'nın çektiği söylenebilir. Hüsrev Paşa 'Saltanat vazifesini yapamamaktadır' mealinde bir raporla Sultan Mahmut'un
'hal'iyle yerine şehzade Abdülmecid'in getirilmesinden yanaydı. Saray erkânının çoğunlukta olduğu diğer partinin başkanı Ahmet Fevzi Paşa ise 'tedbir olarak' şehzadenin idamıyla 2. Mahmut'un 'hal'i' projesini suya düşürüp padişahın saltanatını muhafazadan yanaydı.
İki partiye mensup insanların da Sultan Mahmut'un nefes alışını dikkatle takip ettiğini söylemeye gerek yok herhalde. Ama 30 Haziran günü emri hak vaki oldu, Sultan Mahmut öldü.(*) Hüsrev Paşa, padişahın hayatını kaybettiğini öğrenir öğrenmez bir yandan Abdülmecid'e haber gönderdi diğer taraftan sadrazamlık için hazırlanmaya başladı. Nitekim iki gün sonra yeni hükümdarın tahta çıktığı saatlerde Köprülü Kütüphanesi'nde bulduğu sadrazamdan 'sadaret mührü'nü zorla aldı; görevin ona verildiğine ilişkin hattı hümayun daha sonra yazıldı.

16 yaşında bir inkılapçı
Sultan Abdülmecid tahta çıktığında 16 yaşındaydı. Saltanatı, andığım 'parti kavgası' dolayısıyla 'donanmanın kaçırılması'yla başladı. O dönemde devletin en büyük sorunu olan Mısır meselesinin barış yoluyla halledilmesi için ilk fermanını çıkaran ve bunun için donanmanın başındaki Kaptan-ı Derya Ahmet Paşa'ya emir verilmesini isteyen Abdülmecid ertesi gün gemilerin kaçırılıp Mısır Hidivi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'ya teslim edildiğini öğrendi. Kaptan-ı Derya Ahmet Paşa sadaret mührünün Hüsrev Paşa'ya verildiğini anlayınca öfkelenip emrindeki donanmayı Osmanlı'yla savaş halindeki hidive teslim etmişti.
Abdülmecid'in bu parti kavgasının içinde devletin çökmekte olduğunu fark edip tarafların hiçbirine danışmadan çare ararken Reşit Paşa'yı keşfine şaşmamak elde değil. İmparatorluğun Dışişleri Bakanı, ancak fiilen Londra elçiğini yapan Reşit Paşa yeni padişah Abdülmecid'le tebrik için İstanbul'a geldiğinde tanıştı. 2. Mahmut'un delikanlı yaşında fark
edip eğitimini ve hariciye kariyerini yakından izlediği Reşit paşayla sadrazamdan gizli birkaç görüşme yapan padişah, onun 'devrim' niteliğinde değişiklikler yapılmazsa devletin dağılacağına ilişkin görüşlerine hak verip 'Tanzimat Fermanı' metnini hazırlamasını istedi. Sadrazam Hüsrev Paşa'nın tam bu sırada bir şeyler dönmekte olduğunu öğrendiği ancak gelişmenin mahiyetini kavrayamadığı için tedbiren Reşit Paşa'yı ortadan kaldırmanın hayırlı olacağına hükmettiği biliniyor. Nitekim Paşa'yı sadaret odasında yanaklarından öperek karşılayan sadrazamın: "Gözümüz yollarda kaldı, yeni kabinede de hariciye nezaretinin uhdenizde olmasını istiyorum. Şu mektubu alıp hemen saraya gidin ve fermanı çıkaralım" diyerek verdiği zarfta 'devlet düşmanı' olduğu gerekçesiyle paşanın öldürülmesine izin verilmesini istediği artık biliniyor. İçinde ne yazılı olduğun bu bilmediği mektubu padişaha arz eden Reşit Paşa yıllar sonra orada ne yazılı olduğunu öğrenebildi. Abdülmecid ümit bağladığı insanın morali bozulsun istemediği için sadrazamın yazdıklarını kendisine sakladı.

Özel ofiste gizli çalışma
Bütün hayatları dış ülkelerde elçilik görevi yaparak geçmiş Ali ve Fuat paşalar 'ağabey' dedikleri Reşit Paşa'nın isteğiyle Avrupa'ya dönmeyip hariciye kaleminde oluşturulan 'özel ofis'te herkesten gizli Tanzimat Fermanı'nı hazırladılar. Öyle ki dönemin vakanüvisi Lütfü, ferman hazırlıklarının tamamlandığı gün paşaya hariciyenin bir başka işi için izahat vermek isteyen kethüdasının ondan: "Efendi sen ne söylüyorsun, ben neyin derdindeyim. Yarın öyle bir gün ki, akşama sağ çıkacağımdan bile emin değilim," cevabını aldığını kaydediyor.
Ertesi sabah Gülhane Parkı'nın girişine hazırlanan tören mahalline ilk olarak Reşit, Ali ve Fuat paşaların geldiklerini tahmin etmek zor değil. Sadrazam dahil devlet ricali padişahın davetiyle meydana gelirken neyle karşılaşacaklarından haberdar değillerdi. Nitekim fermanın okunmasından sonra Hüsrev Paşa'nın tören mahallinden ayrılırken yanındakilere "Bunu o zibidinin yanına bırakmayacağım" dediği biliniyor. Ancak İstanbul'daki yabancı elçilikler ve bütün dini camaatlerin temsilcileri huzurunda okunup aynı gün devletin resmi gazetesi Takvim-i Vekai'de yayımlanan fermanın ilk kurbanı Hüsrev Paşa oldu; sadaret mührü alınarak siyasi rakibi Emin Rauf Paşa'ya verildi.
Reşit, Ali ve Fuat paşalar peş peşe sadrazamlık görevine geldiler. Aralarında zaman zaman kırgınlıklar oldu. Özellikle Reşit Paşa yetiştirdiği insanların kendisine tercih edilmesini hazmedemeyip büyük bir öfke-ye kapıldı. Ama gerek Abdülmecid gerek-
se kardeşi Abdülaziz'in saltanat yılların-
da, muhafazakâr çevrelerin tepkisiyle hızı zaman zaman kesilse de 'değişim' programı onların gayretiyle devam etti.
(*) Sultan 2. Mahmut inkılapçı bir kişiydi. Yeniçeri ocağını lahvedip yeni orduyu teşkilatlandırdı. Döneminde kıyafet devrimi sayılabilecek değişiklikleri gerçekleştir-
di. Devlet teşkilatını Batı esaslarına göre düzenledi. İlk nüfus sayımı onun saltanatı
döneminde yapıldı. Ortaokul yani rüştiye mektepleri, tıbbıye, harbiye ve bahriye
okullarını açtı. İstanbul halkı onun emriye yapılan Unkapanı Köprüsü'yle ferahladı.

Sadaret mührünü beş kez alıp bıraktı
Tanzimat, Reşit Paşa'nın eseriydi.
Ancak şimdilerde 'uyum yasalarının çıkarılmaması' gibi bir direnişle yedi sene yürürlük kazanmadı. Uygulama 1846'da onun sadaret makamına getirilmesiyle başladı. Normal mahkemeler kuruldu, ticaret hukuku Batı standardına getirildi, işkenceyi yasaklayan ferman yayınlandı vs. Ancak Serasker Said Paşa'nın onun cumhuriyet ilanına hazırlandığı ihbarıyla Reşit Paşa sadaretten uzaklaştırıldı. Bu ilk azliydi. Beş kez sadaret mührünü aldı, bıraktı.

Tıbbiye'den Hariciye'ye
Fuat Paşa, dönemin ünlü şairi Keçecizade
İzzet Molla'nın oğlu olarak 1815'te doğdu. Arapça ve Farsçaya hâkimdi. Tıbbıye'de de Fransızca öğrendi. Ancak meslek değiştirip Hariciye'ye girdi. Reşit Paşa ve Ali Paşa kabinelerinde Hariciye Nazırlığı yaptı 1861'de sadrazam oldu. Tanzimat döneminin üç önemli simasından biri olan Fuat Paşa, Ali Paşa'yla ikili oluşturmuştu. Reşit Paşa İngiliz yanlısı olmakla suçlanırken onlar da Fransız yanlılığı töhmeti altında kaldılar.

Hamisinin yerine sadrazam oldu
Ali Paşa bir aktarın çocuğu olarak 1813'te
İstanbul'da doğdu. Ailesinin fakirliği yüzünden tahsilini tamamlayamadı. Kendi gayretiyle Fransızca öğrendi, hariciye kalemine memur olarak girdi. Reşit Paşa'nın himayesinde Hariciye Nazırlığı'na yükseldi 1852'de onun yerine sadrazam oldu. Bu sebeple Reşit Paşa'yla arası açıldı. Hamisi yeniden sadrazam olurken teklif ettiği dışişleri bakanlığı görevini kabul etmedi.
#1 - Kasım 21 2009, 03:42:27
Bu içindeki; olmayan beyninin değil aşk'sızlıktan guruldayan midenin sesi.
Sana hayvan dediğimde hayvanlar alınmıyor da sendeki bu tavır neyin nesi ?!


Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.