Placebo İstanbul'da!8 Haziran tarihinde "Battle for the Sun" adlı yeni stüdyo albümünü piyasaya süren Placebo, albümün turnesi kapsamında 23 Haziran akşamı İstanbul’da sahne alacak.
9 Aralık 2000, 13 Eylül 2003 ve 3 Eylül 2006 tarihlerinde İstanbul’daki hayranlarıyla buluşan grup, şimdi de yeni albüm ve yeni şarkılarla yeniden İstanbul’da!
Umut dolu ama melankolik...
İçine kapanık
ama bir o kadar da teşhirci...
BiZ BiR
PARADOKSUZ!
Alternatif rock’ın nazik devi Placebo, altıncı stüdyo albümleri “Battle For The Sun”ın dünya turnesi kapsamında 23 Haziran’da İstanbul’da. Grubun fenomen solisti Brian Molko, konser öncesi Billboard’un sorularını yanıtladı.
RÖPORTAJ: ÖMER ACAR
FOTOĞRALAR:JOSEPH LLANES
Placebo, 23 Haziran akşamı Radyo Eksen ve BKM sponsorluğunda Turkcell Kuruçeşme Arena’yı sallayacak. Saat 21:00’de başlayacak konserde, 13 yılda 12 milyonluk albüm satışına ulaşan İngiliz alternatif rock ikonunun paradoksal imajı ve benzersiz sound’uyla nasıl olup da kendini asla tekrar etmediğine bir kez daha şahit olacağız. Konserin açılışını Avustralyalı indie rock grubu Expatriate yapacak. Placebo, bu sefer konsept bir albümle karşımızda.
Grubun ilk kez nefesli sazlara yer verdiği ve yaylılardan da vazgeçmediği albümü “Battle For The Sun” disko tınısı ve sıradışı trafiğine rağmen her şeyden önce gayet Placebo tarzı rock gibi tınlıyor. Ağır akan bir davul ve agresif gitarların birleştiği “Kitty Litter”la açılıp melankolik ama umut dolu “Ashtray Heart”la devam eden “Battle For The Sun”, albüme adını veren şarkıda beklenmedik ama akıcı bir düzenlemeyle şaşırtıyor, tıpkı sekiz numaralı “The Never- Ending Why”da da olduğu gibi.
Bu 52 dakikalık konsept albümün kapanış şarkısı “Kings Of Medicine” sizi bindiğiniz durakta indirirken solist Brian Molko, “Battle for the Sun”ı yaşamayı seçmekle ilgili bir albüm olarak tasvir ediyor ve yaptığımız telefon röportajında bolca attığı kahkahalarla nasıl olup da bu kadar yüksek enerjili bir albüm ortaya çıkardıklarını daha iyi anlamamızı sağlıyor. Bir polisiye romanı andıran röportajımızı okuduğunuzda Placebo’nun başarısının ardında yatan nedenleri ve konserlerinde kendini kaybeden tutkulu hayranlarını daha iyi anlayacaksınız.
“Battle for the Sun” oldukça hareketli ve akıcı bir albüm. Nasıl bir ruh hali içinde üretildi?
Bana oldukça pozitif bir ruh hali hakimdi, grupça da hırslı, disiplinli ve özenliydik. Evden uzakta Toronto’daydık. Bir plak şirketimiz yoktu. Yeni bir davulcumuz vardı. Yani önümüzde bembeyaz, boş bir tuval vardı ve geleceği temsil ediyordu. Biz de istediğimiz şeyi kurguladık üzerinde. Ayrıca grup olarak oldukça karanlık bir dönemden çıktık (2006’daki “Meds” albümünü kastediyor). Bu da yaratıcı sihrimizi konuşturmamızı sağladı. Harika bir deneyimdi. Çok özgür hissettik. Ensemizde bir plak şirketi olmaksızın istediğimizi yapabilmek heyecan verici bir sorumluluktu. Sound’umuzun limitlerini zorlamak istedik. Hedefimiz, gerçekten insanların kalbine dokunacak bir albüm yapmaktı. Bunun için de umudu ifade etmek kaçınılmazdı.
Placebo asla kendini tekrar etmeyen bir grup...
Öyle olduğunu umuyorum. Devam etmemizi sağlayan nedenlerden biri de bu zaten. Bu işi para için yapsaydık çok uzun zaman önce “Nancy Boy” ya da “Pure Morning” tarzı albümler yapmaya başlamış olurduk. Ama biz her seferinde “Haydi yeni bir şey deneyelim” diyoruz. Yoksa sıkıcı olurdu, tıpkı sıradan bir işe sahip olmak gibi. Ben bir işim olmaması için elimden geleni yaptım.
Bu seferki sound’u nasıl tarif edersiniz?
Yaptığımız şeylerin en iyi elementlerini içeriyor, diyebilirim. Ayrıca geleceği işaret ediyor ve elbette daha önce kullanmadığımız müzikal elementlere yer veriyor. Üstelik bu yeni bir ekip. Geçmişteki 12 yıla bakarsanız elbette bir fark olacak.
AÇIK FİKİRLİ, BİLEKLERİNE KADAR DÖVMELİ
Yeni albüm, aynı zamanda yeni davulcunuz Steve Forrest’le kaydettiğiniz ilk albüm. Üstelik daha 22 yaşında. Gruba katılmasına nasıl karar verdiniz?
2006’teki Amerika turnesinde Steve ve grubu (Kaliforniyalı Evaline) üç konserimizde ön grup olarak çaldılar. 19 yaşında bir çocuk için inanılmaz iyi çalıyordu. Ama o dönem bir davulcumuz vardı ve tur devam ediyordu. Daha sonra bizimle iletişime geçen Steve Forrest oldu, “Artık bir davulcunuz olmadığını duydum, beni hatırladınız mı?” dedi. Biz de “Ooo... evet! Şu açık fikirli, bileklerine kadar dövmeli küçük çocuk, bu ilginç olabilir” dedik.
Peki eski Steve’le (Hewitt) neden ayrıldınız?
Bu oldukça uzun bir hikaye. Yani öyle bir sabah uyanıp da alabileceğin kararlardan değil. Ama biz dahil herkes için bariz olan bir şey varsa, o da grubun mutlu olmadığıydı. Eğer Placebo’nun hayatta kalmasını istiyorsak bu acı ve zor kararı vermeliydik.
Yeni prodüktörünüz sound’unuzu nasıl etkiledi? Kulağa oldukça akıcı ve süprizlerle dolu bir müzik geliyor...
Teşekkür ederiz, işte bu gerçekten Bay Bottrill’in marifeti. Besteciliğimiz konusunda bizi oldukça hırslandırdı ki bu gerçekten yenileyiciydi. David Bottrill oldukça deneyimli, Grammy ödüllü bir prodüktör. Tıpkı bir heykeltıraş gibi çalıştı. Yani şarkıların düzenlemesinden büyük ölçüde o sorumlu. Bu albümün aranjmanlarındaki kompleks ve sofistike yapı onun. Onunla çalışmak harika bir deneyimdi.
Bir de kemancınız Fiona Brice var. Gruptaki yeri nedir, yeni bir eleman mı yoksa konuk sanatçı mı?
Yaylı aranjmanlarımızı yapıyor. Bazen ona bir ezgi ya da bir şan melodisi veriyorum ve o da tüm bir yaylı partisini düzenleyerek bana geri veriyor. Sahnede de bize eşlik ediyor.
Video klipte herkes etiketlenmiş ve siz de “soul searcher” yani ruhunu arayansınız…
Onu ben seçmedim. Yönetmen seçti. Ama beni çok iyi tanıyan biri olduğunu söyleyebilirim. Bu da benim hakkımda yapılmış çok isabetli bir tespit. Oldukça içine kapanık bir insanım ki bu tanım kişiliğimi oldukça iyi yansıtıyor.
Gitmeden önce 23 Haziran’da yanınızda kimleri getireceksiniz söyler misiniz?
Dediğim gibi kemanda Fiona Brice artık bizimle ve gitarda Bill Lloyd ve klavyede de Nick Gavrilovich sahnede çalacaklar. Kesinlikle hepimiz orada olacağız ve bunun için sabırsızlanıyoruz.
www.placebotr.net soruyor:
Hiç o eşsiz ses renginizi ve kahkahanızı kullanarak bir animasyonda seslendirme yapmayı düşündünüz mü?
Hahahahaha... (işte o ses) Neden olmasın, hiç düşünmemiştim, ama önce birilerinin bana bunu teklif etmesi gerekir ki mutludan da öte olurum.
Daha önceki Türkiye ziyaretlerinizden aklınızda
neler kaldı?
Türkiye’deki bir konserimiz doğum günüme rast gelmişti. Oldukça berbattı. Steff de geceyarısı kapkaç kurbanı oldu, bu da oldukça akılda kalıcıydı. Ama Türkiye’deki hayranlarımızdan gerçekten ama gerçekten “fantastik” tepkiler alıyoruz. Çok tutkulu ve cömertler. Konserler hep harika geçiyor.
Fransa’daki Placebo hayranlarını çok kıskanıyoruz… (Liseyi Lüksemburg’da okuyan Brian Molko, sahnede zaman zaman Fransızca konuşuyor)
Bizim için Fransız, İngiliz, Taylandlı ya da Çinli hayranlar kadar özelsiniz. Yani nasıl söyleyebilirim, ülkelerle ilgili bir Top 10’umuz yok. Herkes bizim için eşit derecede önemli.
Bilet Fiyatları:
Ayakta: 87,00 TL
Sahne Önü: 160,00 TL