Alternatifim Cafe

Niccolò Paganini

Discussion started on Yabancı Sanatçılar -Gruplar

Niccolò Paganini, (d. 27 Ekim 1782, Cenova, İtalya - ö. 27 Mayıs 1840, Nice, Fransa) İtalyan besteci, keman virtüözü. Müzik tarihinin en ünlü keman virtüözlerinden biridir. Keman tekniğine önemli katkılarda bulunmuş, keman, gitar ve oda müziği alanında bir çok eser vermiştir. Çok bilinen bazı eserleri: La Campanella, Cantabile, Centone di Sonate (18 sonat), 24 kapriççiyo, I Palpiti, Nel cor piu non mi sento, Grand Sonata'dır.

Hayatı

27 Ekim 1782 tarihinde İtalya'nın Cenova şehrinde doğdu. 8 yaşına basmadan, amatör bir müzikçi olan babasından keman dersleri almaya başladı. 11 yaşındayken müzik çalışmalarını ilerletmek üzere Parma'ya gittiyse de buradaki öğretmenler Paganini'ye kendilerinin yeni bir şey öğretmelerine imkân olmadığını söylediler. Bunun üzerine, çalışmalarına kendi kendine devam etti. 13 yaşındayken konser turnelerine başladı, verdiği konserlerde ağır parçaları öyle bir ustalıkta çalıyordu ki dinleyiciler, gözyaşlarını tutamıyorlardı. Halk arasında Paganini hakkında çeşitli söylentiler yayılmaya başladı. Büyük kemancının şeytanla arkadaş olduğu, yayını şeytanın ona verdiği sihirli kuvvetle kullandığı söyleniyordu.Kemandaki değişik tekniği iskelet sistemiyle alakalı Marfan Sendromu sonucunda oluştuğunu ölümden sonra iskeletini inceleyen doktorlar ortaya koymuşlardır.


Paganini şöhrete kavuştuktan sonra son derece lüks bir hayat sürmeye koyulmuştu. Çok fazla para kazanıyordu, çok kumar oynuyordu. Bir keresinde bir kemanını kumar masasında rehin bırakmış, bir konserde keman çalması gerekince bir başka meslektaşından ödünç keman istemek zorunda kalmıştı.Kumar tutkusu onu 1838 yılında Paris'te bir kumarhane açmaya kadar götürmüştür. Ancak bu girişimi başarısızlıkla sonuçlanmıştı.

Livorno’da verdiği bir konserden sonra bir Fransız tüccar kendisine Guarnerius yapımı olağanüstü bir keman hediye etti. Paganini hayatı boyunca bu kemanı çaldı. Bu keman halen Cenova’da saklanmakta ve sergilenmektedir.

1825 yılında beraber turneye çıktıkları Antonia Binachi'den Cyrus Alexander adında bir oğlu olmuştur. Her nekadar oğlunun annesiyle evlenmese de ömrünün sonuna kadar oğlundan ilgisini esirgememiştir.

Paganini belli başlı eserleri arasında keman için 24 cappricio, keman ve orkestra için iki konçerto, ayrıca çeşitli keman parçaları vardır.

Paganini, 27 Mayıs 1840'da Fransa'nın Nice şehrinde gırtlak kanserinden öldü, ölmeden önce günah çıkartmayı kabul etmediği için, uzun yıllar boyunca ölüsüne gömülecek yer verilmeyen müzisyen İtalya'nın Parma şehrinde gömülüdür. İtalyan Posta İdaresi 1982 yılında, doğumunun 200. yılı anısına bir hatıra pulu bastırmıştır.Klaus Kinski kendi çektiği ve başrolünü oynadığı "PAGANINI" filminde ünlü virtüözün hayatını anlatmıştır.

#1 - Kasım 04 2008, 14:02:35

Dilden dile yayılan kaç Paganini efsanesi vardır?

Ne demek bu anlamadım-diyor Anton bir yandan az pişmiş tavuğa lanet ederek.

Francesko ise zaten tok. Tek derdi biraz dedikodu yapmak. Yoksa geçmeyecekti bu tren yolculuğu. Zaten sevmezdi uzun yola çıkmayı. Şimdi mecburdu. İlk defa bir yolculuk için üste para alıyordu. Yoksa hiçbir güç onu atölyesinden çıkaramazdı. Tabutlarıyla mutluydu. Hem o kentten gitse mesela, uzun boylu bir adam ölse... Henry gibi. Hoş ihtiyar Henry öldü ölecek diye bekleyen ailesinden pek kimse kalmamıştı geriye... Her neyse uzun boylu yada kısa boylu biri ölse kim yapacaktı tabutunu? Çırağı da yoktu ki...

-Paganini bir efsanedir sevgili Anton. Tabii senin gibi sırf midesini düşünen biri için ne kadar anlamı var bilemiyorum ama...

Anton bu sefer de ekmekle uğraşıyor.-Ama senin Niccolo pek yemek yemiyordu galiba,baksana ikimiz kolayca yükledik tabutu trene,hatta tabut daha ağırdı galiba-diye gülüyor ağzından tavuk ekmek ve salatalık saçarak. Hatta kompartımandaki yaşlı rahip rahatsı oluyor kendisine de sıçrayan bu parçalardan.-Bir ölünün ardından böyle konuşulmaz-diyor sertçe. Anton toparlanıyor. Sırf rahiple göz göze gelmemek için soruyor-Kaç Paganini efsanesi vardır sevgili Francesko?

 

-Yüzlerce...Binlerce...Mesela annesi Teresa bir gece rüyasında karşısına bir meleğin çıktığını görüyor. Uyanıyor ki melek hala odada. Ona oğlunun büyük bir kemancı olacağını ve bu yüzden onu iyi eğitmesini söylüyor. Kadın korkudan bir süre konuşamıyor. Ama birkaç gün sonra babasının mağazasına giden küçük paganini orada bir mandolin buluyor ve almadan eve dönmüyor. Ve kendi kendine çalmaya başlıyor. Hatta daha dört yaşındayken babası ritimsiz çalıyor diye onu uyarıyor babası da kafasına şarap testisi fırlatıyor.

-Bu mu efsane-diyor Anton gülerek. Peki testi ne oluyor kafasında mı kırılıyor oğlanın.

-Sen geri zekalının tekisin Anton diyor ve arkasını dönüp dışarıyı seyretmeye koyuluyor Francesko. O sırada varlığı pek fark edilmeyen ve kompartımanda sessizce oturan bir çiftten erkek olanı hafif bir sesle söze karışıyor. Yanındaki genç esmer ve ince yapılı kadın ise sürekli ağlıyor. Ama boğula boğula değil. Sessiz gözyaşlarıyla.

-Ben de bir Paganini efsanesi biliyorum-diyor.

Anton sevinçle-Şu kemanı kumarda kaybetme meselesi mi? diye soruyor.

Genç adam yerinden kalkıp Francesko’nun karşısına geçiyor. Bu ani hareketten rahatsız olan Rahip söylenerek yana kayıyor.

-O hangisi?

-Şimdi bu gece hayatına çok düşkün ya...İçkiye kumara ve kadınlara bayılıyor.

-Evet

-Hangimiz bayılmıyoruz ki-diyor Anton.

Rahip kendi kendine mırıldanıyor.

-Bayılın bakalım nereye kadar bayılacaksınız.

-Bir gün bir kumar masasında bütün parasını kaybediyor.

Anton kırmaya çalıştığı soğanı bırakarak onlara bakıyor-Ne kadar zeki bir adammış...

-Senden daha zeki olduğu kesin Anton...

-Eee... Sonra?

-Sonunda ortaya Stadivarius kemanını koyuyor.

-Aman diyeyim -diyor genç adam. Sonra?

-Ve kaybediyor kemanını. Ama o gece konseri var.

Rahip okuduğu kutsal kitaptan başını kaldırıp konuyla biraz ilgileniyor.

-Oyun bitince kemanını kaybeden Paganini, kemanını kazanan tüccarın yanına gidiyor ve akşam konseri olduğunu kendisinin de konsere gelip kemanını çalmasına izin vermesini rica ediyor. Birlikte gidiyorlar konsere. O gece öyle muhteşem çalıyor ki Paganini, adam bu parmakların dokunduğu tellere ben dokunamam kemanınız hediyemdir ama bir şartla onu bir daha kumarda masaya sürmeyin diyor. Paganini de söz veriyor bir daha kumar oynamayacağına.

Peki tutuyor mu?diye soruyor rahip.

-Sanmam-diyor Anton pişkince.

-Bilmiyorum ama bir daha kemanını kaybettiğine dair bir şey duyulmuyor.

-Çok merak ettim ben bu adamı yahu...Hiç görmedim nasıl biri bu? Diye soruyor Anton.

Francesko küçük yaştaki oğlu gereksiz bir soru soran babalar gibi derin bir nefes alıyor ve özetliyor. Uzun boylu ince ve uzun parmaklı...

Bir süre sessizlik oluyor. Anton çıkıyor kompartımandan.

Genç adamın eşi suskunluğu bozuyor.

-Sen anlatmadın canım senin efsaneni...

Ah evet diyor Francesko heyecanla. Hangisi acaba?

-Şu sokak kemancısı hakkındaki.

-Onu bilmiyorum anlatsanıza bayım.,

-Soğuk bir noel günü Thames nehri kenarında kör ve ihtiyar bir kemancı morarmış elleriyle keman çalıp dileniyormuş. Yanına uzun boylu çok şık iki adam gelmiş. Birisi ihtiyarın paltosuna dokunarak-Kimse para vermeye yanaşmıyor değil mi? diye sormuş.

-Noel her şeye yeter evlat ama soğuktan kimse penceresini açmayı aklı etmiyor-diyor yaşlı adam. Şık ve zayıf adam-O zaman pencereler açılıncaya kadar çalmaya devam et-diyor. İhtiyar güçsüz sesiyle-İmkanım olsa Tanrıya duyurmak isterim-diyor. Duyuralım o zaman-diyen zayıf adam alıyor kemanı adamın elinden ve çalmaya başlıyor. O eski keman bir anda bambaşka bir ruha bürünüyor. Ve o açılmayan pencereler tek tek açılıyor. Sokağa paralar yağıyor. Zayıf adamın yanındaki genç paraları toplayıp yaşlı adamın keman kutusunun içine atıyor tek tek.

Ve son notayı çekiyor bırakıyor zayıf adam.-Bereketli bir gün-diyor. Artık evine gidebilirsin.Ne istersen al ye iç ve noelin tadını çıkar-diyor.

Şaşkın ihtiyar-Adın ne senin evladım-diyor bir kadeh de senin için içeceğim.,

-Paganini-diyor ve yürüyor.

Aferin bu bir erdemdir-diye ortaya konuşup tekrar dinlemiyormuş gibi yapmaya devam ediyor rahip.

Anton içeri giriyor nefes nefese...Yüzü mosmor bir şekilde oturuyor. Gördüm-diyor.

-Ne gördün?

-Gidip baktım sizin Paganinin yüzüne ve ellerine ama ilk defa ölü görüyorum-diyor dehşetle.

Francesko ayağa fırlıyor-Ne yaptım dedin?

-Gidip adama baktım. Merak ettim.

-Yani tabutu açtın...

-Daha çakmadık ve gömmedik ki...Trendeyiz.

-Trende olduğumuzu ben de biliyor ahmak herif. Ama bu yaptığın doğru değil.

Rahip söze karışıyor ama bu sefer güçlü bir sesle.

-Cenaze yük vagonunda mı?

-Evet.

-Gidip başında bir dua edelim.

Kimse haydi demeden hepsi birlikte kalkıyorlar. Francesko-Ben gelmeyeceğim-diyor. Rahip şaşkın gözlerle bakıyor. Anton sırıtıyor. O musevidir.

Genç adam karısına  geleceğim gibisinden bir işaret yapıyor ve çıkyorlar kompartımandan.

Genç kadın Francesko’nun mahçup haline gülümsüyor.

-Ben de size bir Paganini efsanesi anlatsam aramızda sır olarak kalır mı? diye soruyor.,

Bu pürüzsüz sese ilgiyle bakıyor adam. Evet,evet diyor. Onun hakkında her şeyi bilmek istiyorum.

-Bu bir aşkın gizli kalmış öyküsü. Ama bazen bir olayı yerinde anlatmak daha güzeldir. Ben de zamanında annemin başından geçen bir olayı anlatacağım...

-Anneniz yoksa onunla...Kadın sözünü kesiyor. Hayır annem zamanında bir prensesin yardımcısıydı. Prenses Elise...O anlatmıştı bana.

-Bir gün saraya davet edilmiş Paganini,o kıskanç karısını da alarak gitmiş. O zamanlar kemanıyla çok ilginç şeyler yaratıyormuş. O güne özel olarak yüzlerce kişinin karşısına yepyeni bir olayla çıkacakmış. Kemanın birinci ve dördüncü telleriyle seyirci karşısına çıkacakmış. Birinci tel kız ikinci dördüncü tel erkek. İki telin arasında diyalog kuracak ve bu iki tel ayrı melodilerle kimi zaman kavga edecek kimi zaman uzlaşacak kimi zaman da birbirlerine aşk sözcükleri fısıldayacaklarmış. Sonra da aşklarını ilan edip final yapacaklarmış. Önce kimse inanmamış bunu yapabileceğine. Ama o gece konserde bir salon dolusu insan ayakta alkışlamış.

Prenses Elise çok mutlu olmuş çok etkilenmiş. Hemen kulise koşmuş. Ve Paganini’yi kutladıktan takdirlerini bildirdikten sonra ‘madem ki iki tel üzerinde bu kadar üstün beceri gösteriyorsunuz bize bir tel üzerinde de bir şeyler dinletmek istemez misiniz? demiş.

Zaten çapkın bir adam olan Paganini o an aşık olmuş prensese. Sadece tabii demiş. Neden olmasın. O tek telin sesi size ulaşacaktır.

O gece yardımcısını presesin peşine takmış. Nerye gittiğini öğrenmiş. Saraya gittiğini duyunca prensesin yanında gördüğü annemi beklemesini bulunca da kendisine getirmesini emretmiş. Ertesi öğlen annem dışarı çıktığında adamın biri Paganini sizi görmek istiyor deyince hiç şaşırmamış. Bekliyormuş zaten böyle bir şeyi. Ama yine de korkmuş. Paganini Prensese nasıl ulaşacağını sormuş. Annem de yazlık köşke iki güne kadar geçeceklerini orada ise çok geniş bir bahçe olduğunu komşu köşkün ise kimse tarafından kullanılmadığı için bahçesinin müsait olduğunu anlatmış. Bunu büyü bir cesaretle yapmasının sebebinin Elsa ‘nın isteğinin de bu yönde olduğunu söylememiş tabii. Paganini iki gün odasından çıkmadan bir beste yapmış. Tek tel üzerinde de çalabileceği bir aşk masalı.

Sonra o önemli gece gelmiş çatmış. Paganini en sevdiği kemanlardan biri olan Guarnerius’unu yanına alıp gitmiş kullanılmayan o bahçeye. Ve çite çok yakın bir kamelya da Elise’yi onu beklerken bulmuş. Ona oracıkta çalmış parçayı ve ağaca tırmanıp yan bahçeye atlamış. Annem ve babam nasıl yaptılar bilemiyorum ama o gece onların başlarına bir şey gelmemesini sağlamışlar. Ama bunu bilmeyen aşıklar günün ilk ışıklarıyla birlikte ayrılmışlar. İkisi de bir daha görüşemeyeceklerini biliyorlarmış. Ama Paganini oradan kaçarken o heyecanla kemanını unutmuş. Tabii gidip alamamış da. Aradan aylar geçmiş. Paganini  imparatorun doğum günü için tek tel çalacağı eserin de içinde olduğu gösterisi için gelmiş tekrar. Napolyon Sonatı adını verdiği o parça aslında Elsa’nınmış tabii. Bunu sadece onlar biliyorlarmış. Çok heyecanlıymış sahnede. Ama olağanüstü geçmiş gece. Elsa her zamanki gibi kulise gitmemiş onu locaya çağırmış. Loca’da annem ve Elsa varmış. Aralarında şöyle bir konuşma geçmiş.

-Merhaba Niccolo

-Merhaba Elsa...

-Kemanını unutmuşsun

-Evet

-Ama onu sana vermeyeceğim.

-Verme,aşkımızın bir anısı olarak sonsuza kadar sende kalsın.

-Aşkımızın bir anısı daha olacak Niccolo. Onu ömrünün sonuna kadar Doiren emanet alacak. Kemanı da tabii. Bu yüzden seninle artık görüşemeyiz.

-Önce anlamıyor Paganini...Sonra gözleri kocaman açılıyor...Tam bir şey söyleyecekken Elsa susturuyor onu.

-Bu gece son kez gel-diyor kamelyaya. Vedalaşalım. Bir süre tatile çıkmak zorundayım.

Paganini gidip gitmemeyi çok düşünüyor. Ama anneme bir armağan daha vermek üzere gidiyor. Elindeki birkaç sayfa notayı doğacak çocuğa armağan etmesini söylüyor.- Bunun adı 24 diyor. Bunu unutma. 24.

Aşkla ve göz yaşıyla melodilerle bir gece geçiriyorlar. Şafakta gidiyor Paganini. Bir daha görüşmemek üzere.

Aylar geçiyor ve çocuk doğuyor. Çocuğun adını Nicola koyuyorlar. Bir kız çocuğu. Ve Dorien’a teslim ediyorlar kemanla birlikte. Yani anneme...

 

O sırada Francesko’nun gözü genç çiftin bavulları arasında buluna keman kutusuna çarpıyor. Bir anda heyecandan nefesi kesiliyor. Ne diyeceğini bilemiyor. Bakakalıyor sadece.

-Ama ama yüce Tanrım... Başınız sağ olsun... Yani siz ne onurlu bir kadınsınız ki cenazeye babanızla aynı trende...Hem de o 24 numaralı kapris size armağan ha...

Daha fazla konuşamıyor ve ağlamaya başlıyor Francesko.

 

Anton ve diğerleri apar topar dalıyorlar içeri. İstasyona yaklaşmışlar. Tren neredeyse duracak.

Genç adam karısına –İyi misin Nicola-diyor.

-Çok iyiyim diyor genç kadın.

Tren istasyona girene kadar gözlerini herkesten kaçırarak ağlıyor Francesko.

Rahip ve Anton bile bu ani duygusallık karşısında diyecek bir şey bulamıyorlar.

Anton ikide birde –Ben bu adamı bu kadar sevdiğini bilmiyordum. Bak gittik dua ettik. Özür dilerim-gibi şeyler söylüyor.-Ben sadece taşımaya yardımcı geldim. Bak büyük bir kalabalık cenazeyi karşılamak için geliyor. Bu ne büyük onur...

 

Tren istasyona giriyor.

Anton ve Francesko yük vagonuna doğru yürürlerken genç çift de istasyon çıkışına doğru gidiyorlar.

Genç adam konuşuyor.

-Karıcığım umarım yetişiriz Annemin cenazesine. Bu arada senin ağlaman geçmiş. İyi misin?

-İyiyim-diyor kadın. Hem de çok iyiyim hayatım.

-Hatta gülümsüyorsun. Oysa üzülüyordun annemin ölümüne.

-Evet çok üzülüyorum hala ama trendeki o adama öyle bir şaka yaptım ki ömrü boyunca unutamayacak. Ona gülüyorum.

-Bana da anlatsana-diyor kocası.

Anlatayım tabii-diyor kadın.-İyi ki şu iç çamaşırlarımızı eski keman kutusuna koymuşuz. Dinle bak... Siz kompartımandan çıktıktan sonra......
#2 - Şubat 06 2009, 17:37:05

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.