Alternatifim Cafe

Bir Anda

Discussion started on Sizden Gelenler

Hayat, ölünce uyandığımız bir rüyadır.

Gönül koklarsa plastik çiçeklerde kokar mı?

*Gönlümden bir parça kopar ve öğüt dişlerinde tadı kalsın. Hazmediliş öykümün kırıklarını kürdan bile kurtaramasın.

*Göz kapaklarım düştüğünde bebeklerine sanma ki o sadece bir görüntü... Senden kalan son sahneyle kapanmışlarsa eğer gözlerim dünya ve göz kapaklarım o dünyayı saran zifiri bir örtü...

*Gönlümün kapalı çarşısında Haram Pazarı yok benim. Yine de ellerinde sevda stoğu patlayan esnaflarınsa hepsi benim.

*Kalbim, eski bir plâk gibi dönüyor içimde; yine O şarkı çalıyor.

*Aşk Cumhuriyeti' nin ortasında nacizane bir renkteyim. Adım: Kırmızı, allıklar içindeyim.

*Ben gökyüzü, zifiri. Sen yıldız, afilli. İkimiz bir evren, eşsiz. Rüzgarımız bol ama sessiz. Aşk ile meşk gibi bir biçim, öylesine geçmiş içim, kısılmış sesim.Siyah ve beyaz kadar net gönül. Safran kadar soluk suretim.
#1 - Haziran 17 2009, 11:28:55
« Son Düzenleme: Ağustos 07 2010, 14:40:32 Gönderen: Burcuyevski »
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

*Bırak gerçeği, rüyalarda bile keşişmiyor yollar. Aşk'ın devrimini yapmaya kalksan izin vermiyor sonlar.Gel tut elimden uykum gelmemişken. Çıkalım yıldızlara güneş uyanmamışken. Hadi!

*Aşk' ın nabzına gitti elim, dinledim dinledim tık yok. Bu defa Aşk' ın sabrına gitti gönlüm, bekledim bekledim gelen yok. Düşündümde, O, Bu değil. Belki de Aşk yok.

*Hüznümün çatısı su akıtıyor, gözlerimin penceresi kırık, rutubetli bir avuç yürek, aciz yüreğe plastik boya, boyaya ise incelmesi için en saf su gerek.

*Ellerinin dokunuşu ebruli gibiydi, tek darbede yerle bir edebilirdi tüm boşluğu. Tek fırça darbesiyle rengarenk bir hal alabilirdi gözlerimde loşluk.

*Bir ip yumağıydım ben, hayatın kırmızı halısında açıldıkça küçülen, küçüldükçe tükenen. Bir ip yumağı işte, şimdi hayatın elinde bir çift eldiven.

*Ey Tanrı' m, aşk bahşet bana, aşka dola gönlümü, aşkla boğ ağzımdan çıkan her sözümü!
#2 - Haziran 21 2009, 18:57:14
« Son Düzenleme: Ağustos 07 2010, 14:41:06 Gönderen: Burcuyevski »
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

*Sustum ben, dilimi lâl edip sustum. Sırf sen rahatsız olma, uyu kalbimin üstünde diye. Adını bilmem sanın nedir fikir yürütemem. Kalbim kuş tüyü yastık, bilinmeyen adına hediye. Sen tereddüt etme, ben susarım lâl olmuş dilimle, sırf sen rahat uyu diye. İyi uykular bilinmeze...

*Ziyan edecek tek kelimem, tüketeceğim hiçbir noktalama işaretim yok. Cümleler yazmak için gereken mecal ise çok uzakta.

*Gökyüzü, nefesini üzerime üzerime üflüyor; üşüyorum.

*Zamana bıraktın, aldım başımı gittim. 3 oldum 5 oldum hatta buçuklarda da durdum ama vuramadım daha, 00.00 olunca saat dönüşmedi hayatım kabağa. Umut var belki, kabak olmadan hayat ve adın küflenmeden gel. Çünkü tadın sanki hafiften bayat.
#3 - Haziran 21 2009, 18:58:05
« Son Düzenleme: Ağustos 07 2010, 14:41:32 Gönderen: Burcuyevski »
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

*Bir hayat yaşıyorsan Onunla özgür olmalısın. Onun
gönül bahçesinde, çocukluğunda oynayamadığın oyunları oynayacak, yüreğine
sek sek çizip hiç yanmadan atlayacak kadar özgür. Bir mahkum
edasıylada yaşamalısın içinde. Hüküm giydiğin cezayı hiç yadırgamayacak,
ömrünün sonuna kadar Onun gönül koğuşunda yatabilecek kadar
... mahkum. Af çıktığında ölüm hissi müebbetin istendiğinde yeniden
doğar gibi. Resmen Aşk'a sürgün.

*"Yolculuğa çıksam
mesela, otobüs bozulsa yolda kalsak. Aracın tamiratını beklemekten
sıkılsam, alsam çantamı düşsem yollara. Bir sevda şehrinde bulsam
kendimi, sevda sokaklarına dalsam. Çocukların şen şakrak gülüşmelerine
şahit olsa kulaklarım. Balkondan bir kadın bağırsa "sevdadandır" dese
annem sanıp aldansam. Sevdaya tutunsam, kördüğüm olsam. Sevda kussam,
sevda açsam, çatlamış topraklara sevdavari yağsam. "

*Varoluşunla tıkabasa doyduğum hercai halim, yokoluşunla şimdilerde zafiyet geçiriyor.

~Burcuyevski~
#4 - Haziran 21 2009, 18:58:57
« Son Düzenleme: Ağustos 07 2010, 14:45:19 Gönderen: Burcuyevski »
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

*'Çok susadım, nicedir çeşmeleri görmez gözüm, bir damla ağla ıslansın çölüm' dedim. 'Olmaz' dedi, omuz silkti. Yalvardım, ne çare iflâh olmadı. Günü geldi öyle bir sevdim ki dayanamadı. Bu defa susmak bilmedi, sel oldu sağnağı.

*Bir ses ver dedim. Olmaz, nefesim onda kaldı dedi. Bir "adım" gel dedim. O bana "adın" ne? dedi.

*Bir elin nesi, iki elin sesi derler ya! Peki ama ya kulakları(m) duymuyorsa?..

*Yollara dağıttım bugün hatırımda kalanları, yalnızca tekerlekten ibaret olmasın diye hatıraları. Yollar gibi tekdüze şimdi hatıran, tıpkı bir tekerlek gibi aynı yerde dönüp duran.

*Dedim ki; Mutluluğu(nu) koluma takacağım. Sevda-n elimde mendil misali, gözümde işve, mahâl ise Üsküdar. Eğildi kulağıma dedi ki; biz Aşk'ı giyemeyiz sevgili altı büyük, üstü dar.

~Burcuyevski~
#5 - Haziran 21 2009, 19:02:45
« Son Düzenleme: Ağustos 07 2010, 14:44:58 Gönderen: Burcuyevski »
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

*Gözlerime düşen uyku gibisin. Öylesine karsı koyulmaz, öylesıne ben'cil; atsan atılmaz satsan satılmaz.

*Dil susuyor ve kıran giriyor kelimelere. Kırıyorsun her defasında, yama tutmayacağımı bile bile.

*Aşk ateşten halka, keşke içinden geçerken yakmak yerine iki koldan sarsa...

*Ebru sanatı gibiydin, tek fırça darbesiyle bütün tükenmişliği yerle bir edebilirdin.

~Burcuyevski~
#6 - Haziran 21 2009, 19:03:10
« Son Düzenleme: Ağustos 07 2010, 14:44:35 Gönderen: Burcuyevski »
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

*Sabrımın şebekesi yok; çekemiyorum işveni, nazını. Şebekem olsa bataryam zayıf; yüklemiyor meret kaprisini, boş hırsını.

*Kıramazsın artık. Yüreğinin fabrikasında üretim hatası oldum çıktım. Aynada kendime bir baktım baştan aşağı naylondandım.

*-Meyve veren ağaç misali tarafından taşlansın gövdem. Dökülen nimetlerim, izine yol olmaya teşne dünden! dedim ve uyandım birden...

*Sen ve ben Tavlabaz'da dişli iki rakip idik. Sen beni 'Tavla'dın, ben seni 'baz' aldım birbirimize yenildik.

~Burcuyevski~
#7 - Haziran 21 2009, 19:03:32
« Son Düzenleme: Ağustos 07 2010, 14:46:12 Gönderen: Burcuyevski »
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

-Sesin niye böyle çatal çatal? dedim. -Sözlerine batabilmek için! dedi. Sözümde, sesimdesin zaten. Kanatma onları boş yere... dedim. -Aşk'ın rengidir ya kırmızı, kanatınca somutlaşıyor Aşk'ım da, kan gibi! dedi. -O zaman çatal çatal sesini içeyim yaldızlı kaşıkla! dedim. Sustu, aşkını başını yoldu!

İçimde bir durak. İnsanlar otobüs bekliyor, gidecekler -mecburi-. Araç geliyor, herkes itiş kakış biniyor, yerine oturuyor. Şoför anonsunu yapıyor -son durak "gitme"leeeer! Aradan biri sıyrılıp bağırıyor "çok beklersin"lerde inecek var.


~Burcuyevski~
#8 - Haziran 21 2009, 19:03:50
« Son Düzenleme: Ağustos 07 2010, 14:46:47 Gönderen: Burcuyevski »
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

Rüyalarımda yoktun lâkin güyalarımda çoktun.

Her aklına estiğinde kendince bir özlü söz üretir -kulağına küpe olsun! derdin ve kızarıverirdi yanağım. Geçen gün el yordamıyla baktımda, bir kevgirden farksız kulağım...

~Burcuyevski~
#9 - Haziran 21 2009, 19:04:08
« Son Düzenleme: Ağustos 07 2010, 14:47:24 Gönderen: Burcuyevski »
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

.
#10 - Haziran 21 2009, 19:04:50
« Son Düzenleme: Ağustos 07 2010, 14:47:36 Gönderen: Burcuyevski »
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

.
#11 - Eylül 16 2009, 01:59:19
« Son Düzenleme: Ağustos 07 2010, 14:47:46 Gönderen: Burcuyevski »
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

.
#12 - Ekim 04 2009, 16:12:02
« Son Düzenleme: Ağustos 07 2010, 14:48:02 Gönderen: Burcuyevski »
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

Yeni!
-Gramafonda; nihavent, bûselik, hüzzam dehşetle sükûn... Çünkü; gönlümün sızı taksimi çalıyor. Sesin, kulağımın kainatına ne vakit düşse sevgili bütün taş plâklar hasetinden çatlıyor.


-Nadasa sevdalanıp kaçarken yüreğim, göz'lerinin yağmuruna yakalanıyor. Önce beli, sonra da dizleri tutuluyor sevdamın. Soğuğun öyle has, öyle nazende hasta ediyor ki, tüm Aciller beni sana naklediyor.

 

-Medeniyet sahibi bir ayak yolu olmalıydın bence. Baksana gelen geçen etmiş yüreğine hem de gönlünce. Kullanım süren çoktan dolmuş seni gidi zavallı. Mahremiyetinin kapısında afilli bir yazı "ARIZALI"...

 

-Bir elimde kazma bir elimde y(k)ürek yoluna çıktım kalbi'n maden. İçinde bir şey yoktu da niye kıvrandın kıçı kurtlu gibi madem?



-Sevdaya ibadetim s'onsuz, kendime ihanetim Onsuzdu.

 

-Kendi kendime -Nasıl oldu, nasıl bitti'k?, diye sorduğumda bir türlü aklım almıyordu. Sonra tepemde bir ışık, ortada bir masa, kaşımda sen; alnın kırışık. Hal böyle olunca, sesini duyunca, akabinde nefesin yüzüme birbirine kenetlenmiş beş kardeş gibi çarpınca saklım kalmıyordu. Dilim Veysel'in sözüne, gözlerim senin yüzüne aşık...

 

‎-Yokluğunun ateşinde öyle bir yanıyor ki sevda'm, içim kavruluyor kana kana su'suyorum. DSİ (Devlet Sen İşleri) sevdama olan borcundan dolayı suyu'nu kesince, tıp oynuyor sus'uyorum...

 

-Zaman kanat dağıtıyor, ama hepsinin bir ucu küflenmiş. Sen yeşili sevmezsin diye uçamıyorum karanlığına.

 

-Yüreğim küçük bir İstanbul şimdi, çıldırmış olmalıyım. Neden boğazımdan geçmiyorsun artık? Oysa ki tüm yolu, yolsuzluğun uğruna trafiğe kapatmıştım. Sen geçerken köprüm kırılacak, biz denizde boğulacaktık.

 

-Evvelce, içimde bir ağladın bir güldün. Ben nedense "hep" üzüldüm ve gönül f'eleğinden bir başka süzüldüm. Her kış inatla kırmızı yağardı gözlerinin yağmuru, biraz da y'az gelirdi saçlarıma. Toprağımın rengi bir yudum kahve olsa da sen aslında bir ala gül'dün, z'amansızca açan nadasımda.

 

-Geçmişte, varoluşunun may'hoşluğundan istifade edip çilli bir çocuk gibi şımarıyordum. Zaman geçtikçe yok oldun, olmayışına bulanınca kalbim istifra edip durdum. Baktım ki zarara uğramışsın sevda yüzünden, batıyormuşsun; sen kovmadan istifa ettim durulmadan yoruldum.

 

-İkinci el kitapçılarda, saman kağıdı kokusunda beslenir birinci el aşklar. Kâh gayri ihtiyari yazılmış bir telefon numarasına, kâh karalanmış bir ev adresine saklar, beklemeye alır kendini. Cümlelerin doğurganlığı ile hayat başlar içerde, bizler gibi telaştalar... Sonra kelimelerin cümlelere geçiş taksimi. İşte bu sam...an kağıdı kokusu ve karalanmış sayfaların devir teslim töreni.

 

-Ar perdeni dikebilirdim mesela kendi ellerimle eğer yırtıksa. Hatta dökebilirdim içini, gelen geçenden kalan artıksa. 



-D'ilinde geçirdiğim kaza sonucu, yattım gönül yasta'hanende.Sonuçlar nedir Doktor? Çarem serde değilse nerede?Öyle soğuk ki poyrazım, ateş olsan cürmün kadar yer yakarsın. O yüzden, don durma! Öylesine rolüne hakim ve boynuna asılmaya hakim ki k'ipim; duysan duyduğuna şaşarsın, görsen Mecnun'u y'aşarsın. Bu yüzden dön durma!



-Sevda'kâr işte; Aşk, b'aşka gelince yapışır. Y'aradan doğan işte; Aşk, y'aşla gelince k'apışır.

 

-Oyun mu? Olur oynarım ama kutu kutu Sen'se..

 

-Klavyeye bakmadan yazıyorum artık ismini, o kadar g'özlemiyor o kadar aramıyorum. Oysa ki tam tersi senin düş'ün. Baktığım her yerde göreyim istiyorsun, ama b'aktıklarının haddi hesabını bir düşün.

 

-Keşke tek derdin yarının olsa. Şu dünyada neye yararsın ki ar'ın yoksa?



-Küçükken saat alacak kadar para vermezdi annem, bende dişlerimin desteğiyle etten kemikten saat yapardım koluma. Akrep ile yelkovanımsa aklı kesmeyen çocuk yüreğimdi elma şekeri yiyen türden. Şimdi param olsa da saatlerle aram yok, çıkmıyorsun ki yoluma. Artık ben ne vakit bir zaman dilimi düşünsem düşmüyorum gönül dil...imden ve ben ne zaman akrep ve yelkovan görsem yıllar öncesindeki gibi ürkerim gönlümden.

 

-Y'aşım ol; hem su ver kurağıma hem aş der yolları talan olmuş ırağıma. Ey! benim gönlü hayrat sevdiğim, Ey! kelâmını duyduğumda lûgatına hayret ettiğim binbir h'ecelim.

 

-Bir sinüzit kadar olamadın, çakılamadın beynimin tam ortasına, stratejindi senin "gel-git". Hah! Niye yoruyorsam kendimi sonuçta onun kökeni sinüz, seninse it.



-Gözünde ki yaştan öte özünde ki yaşa bakarım ben gönlü ilâh sevdiğim. Özünü simetrik parçalara bölüp yüreğime dağıttığında gördüm yaşlarının kurağımı nasıl suladığını ve yüreğimi vatanın belleyip nasıl koruyup kolladığını.

 

-Sever gibi yapardın masuscuktan. Aslında, ayakta uyutup unutmaktı sana mahsus olan.



-Yiterken nelere sebebiyet verdiğini göremedin be adam. Suratıma b'akan hayrete düşüyor. Arkamdan fısır fısır konuşuyorlar -b'akın yüzünde yağmur yağıyor!



-Gözlerime, sel babında gelen bir doğal afettin. Zaman, kırk yılda bir ırkına ihanet edip deva oldu yarama. Kısa lafın uzunu y'arını al gel yanıma, affettim.

 

-Dozajı kaçmış özgürlük, yerini yalnızlığa bırakır.

 

-İhanetin, ölümle niyet yönünden adaştı taa ezelden! Sevda'n, kalbimle sırdaş olamadı. İşte buydu zaten beni ipe ipe, ipe götüren.

 

-Düşününce, Nü bir çalışmaydı zihnimde silüetin. Önce kızarıverirdi, akabinde har gibi yanardı yanaklarım. Meğer kuruntumun manitasıymış Hüsn-ü, o an farkına varamadığım.

 

-Korkma benden sevgili, ben tenine sürgün edilmiş bir hasretim. Kod adı: Sürüngen, Asıl adı: Yılan olan. Tenine dolanınca da imana gelip, kıblene dönük sabah akşam namaza duran.

 

‎-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta.



-Sadece aşkın mürüvvetini görmek istedim ömrümce. Nice adamlar geldi geçti sol geçen hanımdan ama bulamadım uygun bir güvey. -Ben senin öz'ünüm! dedi biri inandım, s'aklımı yıktı. Ne olur ne olmaz diye G.B.T'sine (G'öz Bâki Taraması) baktırdım lâkin sapına kadar üvey çıktı.

 

-S'amansız seyran için ç'akmak lazım yoksa desteksiz y'akmaz ömür.

 

-Ikınmakla çıkmıyor acı! Zira kabız olmuş aşk, hekimlerde bile yok ilacı.

 

-Taş plâklardan çıkan cızırtıları yadırgamayınız. Çünkü onlar, O zamanın ustalarının ayak seslerinden başka bir şey değildir.

#13 - Ağustos 12 2010, 22:28:54
« Son Düzenleme: Eylül 03 2010, 01:39:04 Gönderen: Burcuyevski »
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.