Önce bazı saptamalar: Laiklik demokrasinin harcıdır; yani laiklik ilkesi olmazsa demokrasi de olmaz. Laiklik aynı zamanda inanç özgürlüğünün ve bu anlamda insan haklarının da harcıdır; yani laiklik ilkesi olmazsa örneğin Türkiye'de Sünnilerin dışında kalanların inançlarını yaşaması çok zorlaşır.
Laiklik ilkesinin neden gerekli ve önemli olduğuyla ilgili bu iki saptamanın ardından güncel tartışmalara geçebiliriz...
İktidara gelişlerininin üzerinden bir yıl geçtiği halde Adalet ve Kalkınma Partisi ile ilgili tartışma bitmiyor. Partinin kurucu ve yöneticilerininin ağırlıklı bölümününün İslamcı geçmişinden hareketle, son tahlilde AKP'nin de İslamcı bir parti olduğu söyleniyor.
Tabii iktidarda İslamcı bir parti olunca zamanla laiklikten vazgeçilmesi, daha doğrusu İslamcı iktidarın Türkiye'yi laik olmaktan uzaklaştırması tehlikesi de mevcut. Böyle inanılıyor.
Peki sahiden öyle mi? Nedir bu laiklik? Bir düzenden mi söz ediyoruz, bizim hoşlanmadığımız biçimde giyinen, hoşlanmadığımız okullardan mezun kişilerden mi? Laiklikten kastımız bir ilkeler ve yasalar bütünü mü, yoksa daha önce yapılmış çeşitli sözlü anlaşmalara dayanan bir 'şey' mi?
Mesela sokaktaki başörtülü kadın sayısında artış olursa mı laiklik tehlikeye girer, yoksa Medeni Kanun'a İslam hukukunun girmesi mi gerçek tehlikedir?
Türkiye'nin kafası öyle karışık ki, tartışmalar da maalesef doğru dürüst yapılamıyor. Sanılıyor ki laikliği savunmak bir hayat tarzını savunmaktır. Genellikle de şu örnek veriliyor: Tamam siz başörtüsü takın ama başkalarının mini eteğine karışmayacağınız ne malum?
Bunun laiklikle falan bir ilgisi yok. Başörtüsünü militan biçimde savunmak nasıl bir kimlik sergilemesi ve dolayısıyla ister istemez siyasi bir tutum almaksa bunun tersini savunmak da siyasi tutum almaktır. Konunun laiklikle bir ilgisi yoktur; konu siyasi rekabetten ibarettir.
Laikliği savunmak, laik hukuk düzenini savunmaktır. Ancak o hukuk düzeni değiştirilmeye kalkıldığında laiklik tehlikeye girecektir; daha önce değil.
Laikliği bir başörtüsüne indiren, gözleri başörtüsünden başka şey görmez hale gelmiş laiklik savuncularıyla laikliğin korunması hemen hemen imkansız. Çünkü onlar laikliğin de, aydınlanma düşüncesinin de, moderinizmin de ne olduğunun farkında değiller.
Atatürk, Medeni Kanun'u tercüme ettirip uyarladıktan sonra Meclis'ten geçirmeye çalışıyordu. O zamanki 'İslamcı' muhalefetin eleştirilerini karşılamak için, "Kuran'ın suç saydığı her şey bu kanunda da suçtur" demişti; ki hakikaten öyleydi. Türkiye birkaç yıl önce Medeni Kanun'u baştan sona yeniledi ve Kuran'da suç sayılan pek çok şey artık suç değil. Türkiye'de çıt çıkmadı, o kanun 'İslamcı' partinin de oylarıyla kabul edildi. Şimdi sırada Ceza Kanunu var; orada da Kuran'ın suç kabul ettiği bazı şeylerin suç olmaktan çıktığını ya da şekil değiştirdiğini göreceğiz.
Onlar başörtüsüyle uğraşmaya devam etsinler, Türkiye'de modernizm giderek kökleşiyor.
Radikal-İsmet Berkan