Alternatifim Cafe

Okur tepkileri

Discussion started on Köşe Yazıları

Gazetede fikir yazısı yazılır mı?

 

Yazılır elbette!

 

Mesela büyük İspanyol filozof Ortega Y Gasset fikirlerini gazetelerde yazıyordu.

 

Bu gözüpek eyleme “düşünceleri pazar yerine çıkarmak” adını veriyordu.

 

Ama bu işin büyük bir tehlikesi de var.

 

Çünkü gazete çok geniş bir skalaya hitap ediyor.

 

Okurlar arasında büyük beyinler de var, küçük beyinler de.

 

Dünya çapında entelektüeller de var, elifi görse mertek sanacak cahiller de.

 

Yazılarınızı âlim de okuyor zalim de.

 

Dolayısıyla kime hitap edeceğinizi şaşırıyorsunuz.

 

Mevlânâ’nın dediği gibi: “Senin anlatma kabiliyetin, karşındakinin anlama kapasitesiye sınırlı kalıyor.“

 

Gelin size son günlerdeki bazı okur izlenimlerimi anlatayım.

 

***

 

Beni en çok şaşırtan, Nikola Tesla yazısına gelen tepki oldu. Türkiye’de Tesla’nın bu kadar tanındığını bilmezdim. Bu yazının siyasi yazılardan daha fazla mesaj alması çok sevindirici bir şey.

 

***

 

Basını eleştirdiğim ve “her okuduğunuza inanmayın!“ diyen yazıma olumlu tepkiler geldiği gibi, düşünme ve soyutlama yeteneğine sahip olmayanların mesajları de eksik kalmadı.

 

Yazının bir tek cümlesinde örnek olarak Süheyl Batum’un ‘ben öyle bir şey demedim’ diye çırpındığını, birçok kişinin bu durumda olduğunu yazmıştım.

 

Kişi ve yer ismi tartışmadan düşünemeyen, daha doğrusu düşünmeyi bilmeyen bazı okurlardan bu tek cümle üzerine yorum yağdı. Batum BDP konusunda samimi miymiş falan filan.

 

İyi ama yazının konusu o değil ki. Çok daha önemli bir şeyi, basının denetimsiz bir biçimde eğriyi doğruya karıştırdığını, insanlara söylemediği sözleri söylettiğini belirttiğim bir yazı o. ‘Yer ve kişi’ adı olmadan konuşamayanlara toplumun her kesiminde rastlanıyor.

 

Elimde olsa siyaset üstüne konuşanlardan ‘AKP, CHP, MHP, BDP, Erdoğan, Kılıçdaroğlu, Baykal, Sav, MHP, PKK‘ gibi sözcükleri kullanmadan siyasi analiz yapmalarını isterdim.

 

Bakalım kaç kişi konuşabilecekti bu durumda.

 

***

 

‘Beyaz Türk Saçmalığı’ yazım beni sevindirecek kadar olumlu tepkiler aldı. Hele çok değer verdiğim bir yazar arkadaşımın telefonunun beni ne kadar sevindirdiğini anlatamam.

 

Ama Facebook’taki bir yanlış anlama canımı sıktı doğrusu.

 

Bir kardeşimiz “eşcinsellik çığırtkanlığı“ sözüne takılmış. Dikkat etmesi gereken şey buradaki vurgunun eşcinselliği değil, o cümlede sayılan birçok konuda olduğu gibi “çığırtkanlığı” eleştirdiği.

 

Hayatımın hiçbir döneminde cinsel ayrımcılık yapmadım. Homofobik değilim. Hatta Mutluluk romanımdaki baş karakterlerden biri olan Profesör İrfan Kurudal heteroseksüellikle homoseksüellik arasında gidip gelen, ara bölgede bir kişidir. Romanın yayınlandığı 29 ülkede bana hep bu karakter soruldu. İsrail’in Haaretz gazetesi ve bazı New York gazeteleri bu konuya tam sayfa ayırdı. Çin’den bile bu yönde sorular geldi. (Yeri gelmişken dostlarımla yeni bir bilgiyi paylaşsam ayıp olur mu? Yayınevim Mutluluk romanının Çin’de altı ayda 200 bin adet sattığını bildirdi. Dostlarım ve okurlarım buna sevinir. Düşmanlarım ise fazla kızmayıp, görmezden gelsinler.)

 

***

 

Dediğim gibi; öyle geniş ve homojen olmayan bir kitleye yazıyorsunuz ki, sizi çok iyi anlayanlar gibi hiç anlamayanlar da klavye başına geçip yorum yapıyor.

 

Hepsine teşekkür ederim.

 

Ama ender de olsa, bazı dünyadan bihaber yorumları okuyunca Jean - Jacques Rousseau ve hizmetçisi geliyor aklıma.

 

Bilindiği gibi Rousseau hizmetçisiyle evlenmişti ve yazar ölünce bu hanım onu anlatan bir kitap yayınlamıştı.

 

Paris entelektüelleri ise bu kitap konusunda şunu söylediler:

 

“Keşke Jean- Jacques bu zavallı kadına yazma öğretirken okuma da öğretseydi.“

 

Tanrı bizi sadece yazıp da kitap kapağı açmayanlardan korusun!


Z.Livaneli


#1 - Kasım 26 2010, 12:23:14
Gölgeye çarpan kan gibiyim

Aynaya diyorum bu yalan mı

Kendime diyorum: "Uyan artık"!

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.