Alternatifim Cafe

Arnold Schönberg

Discussion started on Yabancı Sanatçılar -Gruplar

(13 Eylül 1874’de Viyana’da doğmuş, 13 Temmuz 1951’de Los Angeles’de ölmüştür.)

 

“Yaratıcının kalbinden doğmayan müzik asla iyi müzik olamaz. Yazdıklarımı bütün varlığımla duyarak yaşıyorum. Bana değerli görünen her müzikal buluşu, güzel ve mantıki bir form dahilinde işlemeye çalışıyorum. Nasıl bir müzik meydana geleceğini önceden asla bilmiyorum. Üslubum, fikirlerimi işlediğim andaki duygu ve düşüncelerimden hiç farklı değildir.“

Bu sözleri, düşünce ve inançlarını anlattığı uzun bir yazıda Arnold Schönberg söylemiştir. Schönberg’in kayıtsızca ve tek başına yürüdüğü yol bu sözler kadar kesindir. Romantizm ile işe başlayan Schönberg menşeini hiç bir zaman inkar etmedi. “Bizim zamanımızda da ruhunda romantik temayüller olmayan bir kompozitör beşeri cevherden mahrum demektir.’’ Yüzyılımızın başlangıcından az önce yazılan ve Tristan armonilerinin derin tesirleri altında olan NURLU GECE adlı sekstet’ten, ihtiyar sanatkarın Kaliforniya’da bestelediği NAPOLYON İÇİN OD’a kadar bütün eserleri hiç kesilmeyen bir zincire benzer.öyle ki, yeni bir devir açan Armoni Bilgisi kitabını yazan (Strauss’un Rosenkavalier’i bestelediği anda) ve oniki ese sistemini tatbik eden Schönberg’in mukaddes sayılan bütün nizamı yıktığı intibaı uyanabilir (bazı kimselere göre oniki ses tekniğinin mucidi Viyanalı J. M. Haver’dir). Romantizmin son zamanı ile ilgili, Gustav Mahler’in müziğindeFerrucio Busoni’nin ilk eserlerinde de görülen ve gerginlik, ifade ve vasıta bakımından tesirleri son haddine kadar götüren aşırılık, nihayet bütün ölçüleri aşan GURRE-LİEDER adlı eserde, PELLEAS İLE MELİSANDE senfonik şiirinde de görülmekte, KAMMERSİNFONİE        (oda orkestrası için senfoni) de ise teksif edilmiş bir ekspresyonizm haline gelmektedir.

Bu eserden itibaren Schönberg hiç şaşmayan bir şekilde tek başına tuttuğu yolda yürümüştür. Bu yol, ananevi muhtevadan tamamen ayrılan meşhur piyano parçalarında vazıh bir tarzda belirmiştir. Bu parçaları takip eden eserler bir bütün halinde gelişmiştir. İNTİZAR ve TALİHLİ EL operaları YAKUBUN MERDİVENİ adlı oratoryosu, konuşma sesini müzikal bir hat içine sokan PİERROT LUNAİRE, konçertolar, kuvartetler, liedler bunlar arasındadır. Tuttuğu yolun sonu da başlangıcı gibiydi. Müzikte olduğu gibi ressamlıkta da kabiliyetli olan Schönberg, her iki alanda bütün gücüyle meylettiği alemlere girmeye çalıştı. Wagner’den Bach’a gitti, sonrada kendi içine çekildi. Ilk defa olarak Viyana’dan Berlin’e geldiği zaman operetler revizyondan geçmek suretiyle tutnmaya çalıştı. 20 yıldan fazla bir zaman sonra yine Viyana’dan gelen Schönberg, kompozisyon profesörlüğüne davet edilerek tekrar Berlin’e geldi. Üçüncü defa yurdunu terkettiği zaman talih onu Amerika’ya yolladı. Orada da Avrupa’da olduğu gibi itibar gören ve yine münakaşa konusu olan Schönberg Amerika’da öldü.

Schönberg içinde yaşadığı dünyaya karşı takındığı sarsılmaz tutumunu şu sözlerle anlatmıştı: Her sanat eseri peoblemler ortaya koyar ve bizden fikri bir işbirliği ister...

Bundan dolayı onunla ilgili fikir münakaşaları henüz sona ermemiştir. Hemen her gün eserleri ve prensipleri tahlil konusu olur. Bunun en canlı örneği, başta Alban Berg ve Anton von Webern olmak üzere öğrencilerinin eserlerinde görülür.

#1 - Şubat 06 2009, 13:11:52

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.